Tutku – Passion

Öncelikle bir uyarıyla başlayayım, yazı tahminimden uzun ve fazlasıyla kişisel, canınız sıkkınsa, vaktiniz azsa, insanların ahkam kesmesinden hoşlanmıyorsanız vakit varken geri dönün.

Otherwise, Please proceed but do not forget that you have been warned:

Bir işe tutkuyla bağlı olan insanları hep kıskançlıkla karışık bir taktir duygusuyla izlerim. Öylesine bir tutkudur ki o, söz konusu kişinin yaptığı işleri izlerken yavaştan sizi de sarıverir. Büyülenmiş gibi izlersiniz yaplan gösteriyi. Bir şeyi, her ne olursa olsun, izleyiciye soluğunu tutturarak izlettirebilmek -eğer tanrı vergisi korkunç bir yeteneğiniz yoksa- neredeyse her zaman adanmışlıkla ve uzun zaman süren çabalar sonucunda olabilir.

Shotokan Karate’nin büyük ustalarından Taiji Kase Sensei bu olaya güzel bir örnektir. Dış görünüş olarak bir karate ustası olmaktan fersah fersah uzaktır ilk izlenim olarak fırıncı, balıkçı, bankacı, manifaturacı diyebilirsiniz görünce. Ancak Kase Sensei gerçek anlamda bir karate ustası. Filmlerde gördüğümüz yıldızlar gibi tekmeleriyle gökyüzünden yıldızlar indirmiyor. Kata yaptığı zaman bir Luca Valdesi değil ama öyle bir enerjisi ve adanmışlığı var ki saniyesinde sıradan birisi ile karşı karşıya olmadığınızı anlıyorsunuz. Sürat ve tekniğin birleşimiyle bir cins yırtıcı hayvan gibi zarif ve tehlikeli.

Buraya kadar yazdıklarım garip gelmesin, burası dünya gezegeni ve bizler bu gezegende birbirimizi öldürmeyi sanat haline dönüştüren bireyleriz. Varoluşun gereklerinden birisi de kendini savunmayı öğrenmek. Kase sensei bu anlamda gerçek azmin ve adanmışlığın simgelerinden, tıpkı Mikio Yahara Sensei gibi. Bu isimlerin neden bu kadar etkileyici olduğunu şunu ve şunu seyrederek anlayabilirsiniz. Bu örneklerde elbiselerin kat kat sesi, abartılı hareketler, gereksiz gösteriler yok, saf ve temel karate var. Örneklerim fazla karate spesifik olduysa adanmışlığa başka örnekler de verebilirim.

Örneğin Igor Presnyakov, bu adamın akustik gitar çalarken yaptığı işi dünyann en basit işiymiş gibi göstermesinin hastasıyım. Peluş bir oyuncağı mıncıklar gibi solo atıyor ama yaptığı işte robotumsu bir mekanik beceri söz konusu değil, ruhu var adamın. Oysa daha genç ve belki de daha yetenekli Sungha Jung namında bir koreli bebe var, acaip gitar çalıyor ama ünlü türk düşünürü Mustafa Sandal’ın dediği gibi “Malesef ruhu yok”. Belki zamanla olur çocuğa haksızlık etmeyelim tabii, ama Igor baba kalbimde müstesna yere sahip.

Bu örneklerde anlatmaya çalıştığım adanmışlığı hangi iş konusunda gösterirseniz gösterin -eğer yetenek konusunda da birazcık nasibiniz varsa- başarılı olmanız oldukça mümkün. Peki buraya nereden geldik? Aslında bahsetmek istediğim şey sualtı fotoğrafçılığıydı. İşte tam da bu noktada bir nefes alıp devam ediyorum, bendeniz sualtı fotoğrafı çekmeyi çok seviyorum. Bu konuda en mutlu olduğum zamanlar birilerine sualtı ile ilgili bir şey anlatırken ya da birilerinin anlattığı bir hikayeyi dinlerken denizde ya da deniz kıyısında olduğum zamanlar. En mutsuz olduğum zaman ise birilerinin yaptığım işin değersiz bir burjuva hobisi olduğunu söylediği zamandı.

Şimdi şuracığa bir fotoğraf koyayım hemen aşağıya, sonra devam edeceğim kaldığım yerden.

Zebra Urchin Crab – Zebrida adamsii

Fotoğraftaki bir Zebra Deniz kestanesi Yengeci – Zebra Urchin Crab – Zebrida adamsii, Lembeh – Endonezya’da çekildi. Siz fotoğrafın küçük olduğuna bakmayın üzerine tıklayınca daha büyük halini görebilirsiniz. Zebra Deniz kestanesi Yengeci enteresan bir canlı, zehirli bir deniz kestanesi olan Fire Urchin’lerin üzerinde yaşıyor ve çiftler halinde bulunuyorlar.

Bu deniz kestaneleri de normalden biraz daha derinlerde -35 metre ve daha derin- bulunuyorlar. Ancak asıl amacımız bu canlıyı fotoğraflamak değil elbette aynı deniz kestanelerinin üzerinde Coleman karidesi diye adlandırılan çok fotojenik bir karides türü bulunuyor. Bizim asıl amacımız da işte bu Coleman karidesi denilen serdengeçtiyi fotoğraflamak bu nedenle ben ve rehber arkadaşım -ki daha önceki yazılarda bahsetmiştim hakikaten haza süpermen bir insan kendisi- dalışımızı göreceli olarak derin dalış şeklinde planlıyoruz.

İkimiz de Nitrox dalıyoruz o nedenle dip zamanlarımız hava ile yapılan dalışlardaki kadar kısa değil, ancak o derinlikte yukarıda dekompresyon beklemesi yapmadan kalabileceğimiz süre de oldukça kısıtlı (yaklaşık beş dakika kadar). Dolayısıyla planımız şöyle, doğrudan derine iniyor bulabildiğimiz tüm deniz kestanelerinin üzerini araştırıp eğer karidesi bulursak fotoğraflıyor ve dekompresyon beklemesi yapmak zorunda kalmadan yükselişe geçiyoruz. Bu plan çerçevesinde dalışa başladık, 35 metre civarında bulduğumuz tüm deniz kestanelerini bızıklıyoruz üzerlerinde bir çok canlı var ama Coleman karidesi henüz yok. Ben 5 deniz kestanesini eledikten sonra rehber arkadaşım kendisinin baktığı yedinci kestanede bir adet Coleman aridesi buluyor. Geçen sene aynı rutini yaparak aramamıza rağmen bir türlü bulamamıştık.

Fakat deniz kestanesi üzerinde sadece Coleman karidesi değil iki tane de Zebra Deniz kestanesi Yengeci var ve sürekli sağa sola oynayıp kadrajı bozuyorlar. Bu arada süre azalıyor, dalış bilgisayarı gıdaklamaya başlıyor, “yüksel, yüksel, sığlığa çık, bak keseceğim faturayı” diye gıdaklıyor. Sonunda şu kareyi çekebiliyorum, yavaş yavaş yükselişe geçiyoruz.

Coleman shrimp – Periclimenes colemani

Dalış bilgisayarının gıdaklamaları da kesiliyor, 5 metrede 5 dakika dekompresyon beklemesi veriyor ama çok ağır bir ceza değil bu, yavaş yavaş yükseldiğimiz ve yol üzerinde karşımıza çıkan canlılarla ilgilendiğimiz için derin dekompresyon beklemeleri yaparak bu süreyi eritiyoruz. Dalışın sonunda artık emniyet beklemesi dediğimiz 5mt – 3 dakika süren beklemeyi yaptığımız sırada kumluğun üzerinde dolaşan Beyaz suratlı eşek arısı balığı’nın da bir kaç kare fotoğrafını çekip dalışı bitiriyoruz.

Whitefaced waspfish – Rhichardsonichthys leucogaster

Daha gün sona erene kadar yapılacak 3 dalış daha var, kanda azot, ciğerlerde hava, elde kahve bardağı tekne dalış merkezine doğru süratle yol alırken gökyüzünde süzülen balık kartalını görüyorum. 78 dakika süren bu dalışın sonunda geçen seneden kalan bir ukdeyi daha rafa kaldırıyoruz.

Dalmayı ve fotoğraf çekmeyi tutkuyla sevdiğim için kendimi mutlu addedebilirim tutkumun hakkını verebilecek kadar başarılı olabilmek için ise çok ama çooook çalışmam gerek, yazının kapanışını ise en başta bahsettiğim Sensei Taiji kase’nin bir sözüyle yapmak istiyorum :

‘Karate is like trying to start a fire with wet matches, after a few attempts you might get the odd spark, but if you are patient enough you will get a fire that lasts forever.’

‘Karate ıslak kibritlerle ateş yakmaya çalışmaya benzer, bir kaç denemeden sonra arada bir iki kıvılcım çıkarabilirsiniz ama ancak yeterince sabırlı olursanız sonsuza kadar sürebilecek bir ateş yakabilirsiniz’

Bu sözde geçen Karate kelimesini istediğiniz uğraş ile değiştirebilirsiniz.

Sağlık ve mutlukla, selametle, devletle efendim.

Namaste,

 

Aziz Saltık
justaddwater2001@gmail.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !