Türkiye'nin imajı ve turizm konusunda sektör temsilcileri ne diyor?

Dünya Ekonomi TV’de yayımlanan ve İş Bankası’nın desteğiyle hazırlanan 13’üncü Sektör Zirvesi’nde turizm sektörü ele alındı. Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ Moderatörlüğünde gerçekleştirilen zirveye, Turizm Araştırmaları Derneği TURAD Başkanı Bahattin Yücel, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) 2. Başkanı Firuz Bağlıkaya, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Yüksek Danışma Kurulu (TYD) Başkanı Dr. Turgut Gür, Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB) Başkanı Timur Bayındır ve Dünya Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt katıldı.

İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat İnce:

DENİZ – KUM – GÜNEŞ, YERİNİ EĞLENCE – EĞİTİM VE ÇEVREYE KAPTIRDI

Turizm sektörü, yarattığı geniş istihdam olanaklarının yanı sıra ödemeler dengesine verdiği destekle de öne çıkan bir sektördür. Son yıllarda ülkemizde turizm sektörü gerek turist sayısı, gerekse turizm gelirleri açısından önemli bir gelişim sergilemiştir.

Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle ana pazarlara yakınlığı, halı, deri, hazır giyim ve mücevherat gibi geniş yelpazede turistik alışveriş olanaklarına sahip olması ve bölgedeki rakip ülkelere kıyasla daha yeni ve kaliteli tesislerin bulunması turizm sektörümüz açısından avantaj sağlamaktadır.

Havacılık sektöründeki gelişmeler konaklama sektörü açısından olumlu bir gelişmeye işaret etmektedir. Türkiye’de havacılık sektörü yine son yıllarda önemli ölçüde gelişme göstermiş, yurt içi ve uluslararası yolcu sayısı belirgin bir şekilde artmıştır.

Ülkemizde bugüne kadar kıyı turizmine öncelik verildiği gözlenmektedir. Önümüzdeki yıllarda kıyı turizminin büyümesini sürdürmesi beklenirken, sağlık, termal-kaplıca, kış sporları, dağcılık, kongre, yatçılık ve golf gibi çeşitli turizm türlerinde de gelişme potansiyelinin yüksek olduğu düşünülmektedir. Bu durum, mevsimselliğin azaltılmasına katkıda bulunmanın yanında ürün çeşitlendirmesine de imkân sağlayacaktır. Ayrıca halihazırdaki yapılanmada Akdeniz-Ege bölgesindeki yoğunlaşmanın daha dengeli dağıtılması söz konusu olabilecektir. Küresel bazda turizm sektörüne ilişkin yeni eğilimler incelendiğinde; ziyaretçilerin tercihlerini, deniz-kum-güneş üçlüsünden (3S), eğlence, eğitim, çevre (3E) üçlüsüne kaydırdığı görülmektedir. Bu durum, turizm sezonun daha geniş bir zaman dilimine yayılmasına yol açmaktadır. Alternatif turizm çeşitleri ile daha geniş bir turist profiline hitap etmek mümkün olacaktır.

Dünya sıralamasında turist girişleri açısından 6. olan Türkiye, turizm gelirlerinde 12. sırada yer almaktadır. Türkiye’nin sektöre yapılan yatırımlar paralelinde dünyadaki sıralamasını öne çektiği görülmektedir. Kitle turizmi olarak adlandırılan “her şey dahil” sisteminin Türkiye’de önemli bir ağırlığa sahip olduğu bilinmektedir. Ancak, bu sistem dahilinde seyahat eden turistlerin harcama profilinin düşük olduğu gözlenmektedir. 1,3 milyon yatak kapasitesiyle hizmet veren turizm sektöründe, büyük bir bölümü mevsimsel çalışanlar olmak üzere toplam 280 bin kişi istihdam edilmektedir.

2014’TE 31 MİLYAR DOLAR GELİR

Türkiye’de 2013 yılında gelen turist sayısı yıllık bazda %8 artışla 33,8 milyon kişi olmuştur. 2013 yılında ülkemize ziyaretçi gönderen ülkeler arasında %15 payla ilk sırada Almanya yer alırken, bu ülkeyi Rusya, İngiltere, Bulgaristan, Hollanda ve İran takip etmiştir. Ödemeler dengesinin önemli kalemlerinden biri olan turizm gelirleri 2013 yılında yıllık bazda %10 artarak 28 milyar USD düzeyinde gerçekleşmiştir. Kalkınma Bakanlığı’nın yayımladığı “Genel Ekonomik Hedefl er ve Yatırımlar” raporunda turizm gelirlerinin 2014 yılı için 31 milyar USD’ye ulaşacağı öngörülmektedir.

2023 yılına kadar yıllık bazda 50 milyon turist ve 50 milyar USD turizm gelirine ulaşılması hedeflenmektedir. Sektör yetkilileri, 50 milyon turist sayısının 2023 yılından çok daha önce aşılabileceğini belirtirken, 50 milyar USD turizm gelirine ulaşmak için ise bazı adımlar atılmasının önemini vurgulamaktadır.

DÜNYA Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt:

PLANSIZLIK İSRAFA YOL AÇAR

Her alanda olduğu gibi turizmde de yaygın ve geçerli bir envanter yok. İlçeler bile turizmden kendini kurtarıyor. Bu yüzden çok kaynak israf ediliyor. Yeni geliştirilen inançdeniz- kum- güneş turizminde bir bütün olmadığını düşünüyorum. Devlet bir aktör olarak işin içinde olmalı ama gölge etmemeli. Turizmciler mutlaka ortak bir proje yaratmalı. Kent turizmi son derece önemli. Kentin kişiliğine hakim olma anlamında sektör olarak bir fikir yok. Plansızlıkla turizmde çok kaynak israf edebiliriz. Bu noktada Türkiye’nin en büyük meselesinin bana göre iş insanlarının kendi yanılmazlığına inanmasıdır. Maalesef anladım ki net bilgi sahibi olmak, öncelikleri belirleyerek ona göre kaynak tahsisi yapmak gibi konularda eksiklikler var.

TUROB Başkanı Timur Bayındır:

TÜRKİYE’YE GELEN TURİST OPERAYA 200 DOLAR VERMEYE HAZIR

Turizm için büyük bir resim çizmek lazım. Turizm Türkiye için olmazsa olmaz sektörlerden biri. Gerek istihdam gerek cari dengeye katkısı açısından Türkiye’nin petrolü diyebiliriz. Türkiye’de 1980 öncesi, 60 bin yatak vardı. Sadece Rrodos Adası’nda ise 100 bin yatak vardı. Bugün neredeyse 1 milyon yatağa ulaştık. Ulaşım imkanları çok arttı.

Turist başı harcama, 800 dolardan 820 dolarlara geldi. 2023 yılında 50 milyon kişi, 50 milyar dolar hedef koyduk. Bu süreye kadar, kişi başı gelirleri 180 dolar daha artırmamız lazım. Türkiye’de bir konu dillendirildiğinde herkes oraya dönüyor. Bir ara aynı şey tekstil için geçerliydi. Şimdi turizm için aynı şey geçerli. Elinde arsası olan nerede olursa olsun turizme yatırım yapmak istiyor. Turizm emek ağırlıklı, zor bir iş.

TURİZMİ ÇEŞİTLENDİRMELİYİZ

50 yıldır mesleğin içindeyim. Günde en az 10 saat çalışma mecburiyetinde olmam gerektiğini hissediyorum. Paris’e gitseniz kişi başı 820 dolar gibi harcama ile dönmeniz mümkün değil. Kaç tane operanız var İstanbul’da diye sorsalar ne diyeceğiz… Turizmi deniz, kum, güneş gibi düşünmemeliyiz. Çeşitlendirmeliyiz. Bunlar turizm için çok önemli. Turistler geldiklerinde, opera için 200 dolar ödemeye hazırlar.

TURİZMDE ESKİME ŞOK HIZLI

Hem yatırımcı hem işletmeci hem o yatırımları geriye ödeyenlerdeniz. İhtilal vari bir formülle Özal döneminde yatırımcının önü açılmıştı. O dönem ki bir haksızlık hala devam ediyor. Bu teşvik sadece yeni yapılanmalara verildi, yenilenme ihtiyacı olanlara böyle bir teşvik bulunamadı. Bulunsaydı o tesisler kendilerini günün şartlarına uydurabilirlerdi, maalesef turizmde eskime çok hızlı. Şu da çok önemli, yaşam alışkanlıklarınızı bozdurmayacaksınız ki gelen de sizin gibi yaşasın. Meyhaneniz sokağın ortasındaysa orada durmalı. Gittiğiniz yerde insanlarla birlikte yaşamak istersiniz. Barselona’da otelde yemek değil bir Barselonalı nerede yemek yiyorsa oraya gitmek istiyorum. Buraya gelen de bunu ister. Resmi makamlar en azından bir kriz yönetimi oluşturabilir. Turizmde süratle etkilenme ve toparlanma söz konusudur. STR firmasıyla çalışıyoruz. Bize her ay ve yıllık rapor yolluyor. 2013 mayısına kadar Türkiye’nin raporları çok iyiydi. Hazirandan itibaren düşüşler başladı, 2014’te otellerde yüzde 72 iken yüzde 67.5 e düşmüş. Bu geçen yıl da böyleydi. Antalya da rakamları geçemedi düşüş var. Ankara hariç her yerde otellerde düşüş var. Bunlar araştırılmalı. Antalya Türkiye’nin lokomotifi olsun mühim değil.

Sahil turizmi çok gelir getiren bir turizm değil. ‘Çin ve Hintli’yi beklemeyelim, orası uzak’ anlayışına karşıyım. Çinliler kültürel alışkanlıkları olan insanlar ve kültür için gelirler. Güney Amerika’dan da bugün gelen turist 100 bini geçti. Çinliler de Güney Amerikalılar da bu kadar yolu denize girmek için gelmiyor. Kültürel etkinlik için geliyor.

TÜRSAB 2. Başkanı Firuz Bağlıkaya:

TUR OPERATÖRLERİ SEKTÖRÜN TÜM RİSKİNİ OMUZLARINDA TAŞIYOR

Devlete, yoldaki taşları toplama görevi düşer. Kışın turist gelsin diyoruz ama alan vergilerinde 1 euro indirim yapmıyoruz. 12 ay aynı devam ettiriyoruz. Sabah saatlerinde gelen gemilerden ekstra fener parası alınıyor. Devlet, kaynaklardan bize bedava kaynak ayırsın da demiyoruz. 15 dolarlık alan vergisi almasın diyoruz. Bunlar küçük rakamlar ama moral motivasyondur. Şu an gidip havaalanından bir tanıdığınızı alsanız, polis aracınızı bağlıyor. Havaalanından transfer yapmanız mümkün değil. Sadece taksici alabiliyor. Bahsettiğimiz taşlar bunlar. Devlet bunları temizlemeli. Türkiye’de, İtalya’dan daha iyi pizza ve spagetti yiyen İtalyanlarla tanıştım. Taşımacılık ve tur operatörlüğü konusu şehir dışında kalmış bir durumda. Taşımacılık ve tur operatörlüğü tüm sektörün riskini omzunda taşıyor. Yerli uçak şirketleri Türkiye için çok önemlidir. Türkiye’ye turist taşıyan uçakların yüzde 65’i Türk bayrağı taşıyor. Bu çok olumlu bir etki. Türk taşımacılarının ve operatörlerin de bu yüzden desteklenmesi lazım. Orası biraz öksüz kaldı. Deniz, kum, güneşte bizimle rekabet edebilecek bir ülke yok bölgemizde. Bundan sonra biraz daha bu alanda fiyata endeksli hareket etmemiz lazım. Fazla otel varsa zaten boş kalıyor. Otel yatırımı yapmak cazip olmuyor. İstanbul’da beş yıl önce otel eksikliği vardı. Türk müteşebbis bir şey eksikse hemen oraya gidiyor. Bu yüzden şimdi fazla var.

LOKOMOTİFİMİZİ İNKAR ETMEYELİM

Biz bir şehir turizmi geliştiremedik. Atatürk Havalimanı’ndan çıkarsınız, Türk vatandaşı olarak bir araba kiralayıp Sultanahmet’e gidemezsiniz. Tabela bile yok… Sahilde denge Antalya’da ağırlık olduğunu gösteriyor. Bölge olarak sahil turizmini çekiyoruz. Rakiplerimizden de bir hayli öndeyiz. Avrupa bizim ana müşterimiz ve bu, hep böyle olacak.

TYD Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Turgut Gür:

DÜNYA TURİZMİ YÜZDE 4, BİZ YÜZDE 10 BÜYÜYORUZ

Bir canlanma havası var ama arzumuz daha fazla olması yönünde. Biz sadece yatak satıyoruz, turizmi çeşitlendirecek diğer aksiyonlarımız yok. Turizm gelirlerimiz 20 dolar artmış. Devlet bu konuda hiçbir şey yapmıyor. Fikri olduğunu da görmüyorum. Özel sektör yabancı yatırımlcıları davet edip onlarla yatırım yapmaya çalışıyor. Özel sektör bu konuda dinamik, atılgan ve hedef belirleyen bir yapıda.

Bakanlığın rakamlarına göre işletmede 1.5 milyonu geçen yatak var. Bir önceki yıla göre yüzde 9 ila 11 arasında gelişme var. Biz İspanya, Portekiz, Fransa, Yunanistan’daki gelişme hızıyla kıyasladığımızda daima onların çok üzerinde gelişme göstermişiz. Dünyadaki turizm gelişmesi yüzde 4’lerde, bizde ise yüzde 10’larda. Bizim eksiğimiz marka olmayışımız. Çin, Hindistan, Arap Emirlikleri müthiş gelişme kaydediyor. Dubai örneği gibi insanların gözlerinin alışmadığı bir şeyi yaparsak marka yaratmış olacağız. Geleceğimizi çok iyi gördüğümü söyleyebilirim.

65 MİLYAR DOLAR YATIRIM

Teşvik…. Yatırımcıyı bir konuda teşvik edeceksiniz ki yatırım yapsın… Turgut Özal zamanında, 84’te ‘yatırımları canlandırmalıyız, Kamu arazilerini turizm yatırımcılarına bir yarışmayla tahsis etmeliyiz ‘dedi. O dönemdeki yatırım teşvik sistemi geniş kapsamlıydı. Orta ve uzun vadeli yatırım kredisi bankadan alıp, gümrük muafiyeti, katma değer vergisi istisnası gibi yatırımsal kredisel ve vergisel teşvikler vardı. 95 ten sonra gittikçe azaldı, ülkedeki yatırımcı konuyu öğrendi ve turist sayısı artınca yatırımlar hızlandı. 4500 tesis var. Bakanlık 1 milyon 500 bin yatak var. 750 bin oda var. Bu yaptığımız 65 milyar dolar yatırımların maliyeti. Özel sektör yapmış. Kapital çok cüziydi. 65 milyar doların yanında borcumuz yüzde’ 3 tür.

TURAD Başkanı Bahattin Yücel:

HİÇBİR ŞEHRİMİZİN KİMLİĞİ KALMASI RODOS KADAR OLAMIYORUZ

Turizmde aslında çok eski bir ülkeyiz. Birinci İzmir İktisat Kongresi’nde hazırlanan raporda bile turizmin nasıl geliştirileceğine ilişkin notlar var. Turizm Bakanlığı’nın kuruluşu 1957; İspanya’dan önce bakanlık kurduk. Türkiye’nin 50 milyon kişiyi ağırlaması lazım. Turizmi ayrı bir olgu gibi almalıyız. Turizmi kendi gibi olmaya bırakmamız lazım. 10,5 milyon kişiyi ağırlıyoruz. Biz her toplantıda Rodos kadar olamadık derdik. Turizmi değil de kentlerimizi yaşanabilir, çevreyi koruyabilir bir biçimde tutarsak çok fazla özel çabalar harcamamıza gerek yok. Yoksa sonra şehrin kalbine hançer gibi saplanıyor. Bugün hiçbir kentimizin kimliği kalmadı. Şehirleri ayırt edemiyoruz. Kentsel kimliğin korunması çok önemli.

TEŞVİKTE GERÇEKÇİ OLMAK LAZIM

Teşvik, ülkenin bazı yatırımları karşılamaya gücü yetmemesi sonucu tasarrufl arın bir kısmını bu alanlara kaydırması manasına geliyor. Bu kaynak yönetimidir. Destekler sonsuza kadar sürmez. 30 yıllık gelişmeyi konuşuyoruz. Teşvik konusunda gerçekçi olmak lazım. Tasarruf oranları yüzde 20’lerden yüzde 12’lere geriledi. Türkiye ekonomisi çok başarılı da değil paniğe kapılacak kadar kötü de değil. Ama bir türbilansa doğru gittiğimiz bir gerçek. Bu nedenle teşvik konusunu kamuoyunun tepkisini çekmeyecek şekilde dile getirmek lazım. Bu bir siyaset. Burada meslek kuruluşlarına çok ciddi sorumluluklar düşüyor. Sosyo-ekonomik boyutu vardır. Siyaseti yönetenler ‘elimde kaynak var, bu bizi en kısa sürede nasıl başarıya götürür’e bakarlar. Biz de ‘nereden nasıl destek olabiliriz’e bakmalıyız. Devlet, kamu otoritesi standartları Uluslararası normlara göre belirlemeli, bunların uygulanabilirliği gözetildikten sonra asla taviz vermemelidir. Bu, ucuz fiyat rekabetini de engeller. (Dünya)

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !