Sevgili Sincar ve sayın TSSF yönetimi,
Mesajınızı ilk bakışta TSSF’nun sualtı endüstrisine bakışında olumlu bir yenilik olarak görmekle birlikte genel tavrınızda –üzülerek- olumlu bir değişiklik olmadığını da görüyorum.
Söz konusu şahıslar -ki ben de onlardan biriyim-, ne dağa çıkmışlardır, ne de hukuk dışı bir eylemde bulunmuşlardır. Aksine, varoluş mücadelesi için hukuku seçmişlerdir.
Size ve nezdinizde kurumunuza hatırlatmak isterim ki hukukun varoluş nedeni defteri elinde tutanın iktidarını sağlamak değil adaleti tesis etmektir.
Yine hatırlatmak isterim ki hukuk bir mücadele sürecidir. Bugün TSSF’ye verilmiş olan yetkiler yarın artabileceği gibi eksilebilir de. Demokratik ortamlarda mücadele tarafların birbirlerini yok etmeleri değil, birlikte varolmaları adına gelişir. Dolayısıyla hiçbir yetki ya da iktidar mutlak ve değişmez olmadığı gibi tek yalın gerçek değişimin önlenemez gücüdür.
Söz konusu dalış merkezi yetkililerinin –ki bir tanesi de benim- ilerledikleri yolun nereye çıkacağını hukuk ve zaman gösterecektir. Kurumunuzdan şahsi beklentim demokratik bir ülkenin saygın bir kurumu olarak hareket etmeniz, mücadelenizi hukuk platformunda sürdürmeniz olacaktır. “TSSF bünyesinden ilişiği disiplin nedenleri ile çıkarılmış bazı arkadaşlar” gibi sorumsuz ve nahoş ifadeler yerine hukuki mesnet ve gerekçelerden oluşan metinlerinizi okumak ve hatta üzerine tartışmaktan mutluluk duyarım. Aynı şekilde düşünen fazlaca birey olduğundan da eminim.
Uzun lafın kısası, günlük yaşamlarımızın her alanında görüldüğü gibi uzlaşmanın olmadığı her ortamda huzursuzluk kaçınılmazdır. Temennim ötekileştirmeden, birlikte varolmayı bir an evvel öğrenebilmemiz, gerçekten saygın bir topluluk olduğumuzu gösterebilmemizdir.
Saygılarımla,
Hakan Tiryaki
hakan@indeep.com.tr