2000’li yıllardan evvel sakal bırakmış turizmciler bir elin parmağını geçmezdi.Turizmci denince akla sinek kaydı tıraş olan kişiler gelirdi.
Günümüzde ülkedeki dindar yönetimden etkilenildiği için mi, dinen sünnet olduğundan mı, Orta Doğu’dan gelen sakallı turistlerden etkilenildiğinden mi, moda olduğundan mı, karizmatik bir görünüm elde edildiğinden mi, turizmdeki sıkıntılardan mı, her gün traş olma bıkkınlığından mı, cilt yorgunluğundan mı, dizilerden etkilenildiğinden mi, aykırı olmak istendiğinden mi, tepki olarak mı,yüzleri eskidiğinden mi, turizmciler yaşlandığından mı?
Bilemiyorum ama TV’deki spikerden turizmciye, işadamından sporcusuna kadar sakal bırakanlarda bir hayli artış görülmektedir.
Mesai arkadaşlarına ve tüm personele örnek olmak durumunda olan biz turizmciler, personelimizin de sakal bırakma ve diğer kılık kıyafet yönetmeliğinde bazı esneklikler sağlanması taleplerine de saygı göstermek ve müsamaha etmek durumunda kalırız.
Bu durumda akla şu soru geliyor?
Biz turizmciler artık personelimizin de animatörler gibi kılık, kıyafet, takı ve tarz olarak hizmette verimli olunması ve misafir memnuniyetini artırmak için kendini daha rahat hissettiği şekilde mi olmasını mı tercih ediyoruz?
Yoksa klasik sınırlı ve hizmete odaklı, saygılı, ağır başlı, güler yüzlü personel kalmasını mı tercih ediyoruz?
Gastronomi, misafirperverlik, sosyal davranış, iletişim ve etkileşim, temsil etme ve hijyen açısından personel fiziksel görünüm ve sosyo kültürel yapısı nasıl olması gerektiği de gözden geçirilmelidir.
Öte yandan yerli ve yabancı misafirlerimizin personelden sosyal davranış, kılık kıyafet, tarz ve servis kültürü olarak beklentisinde bir değişiklik olup olmadığını da karşılıklı iletişim ve etkileşim nedenleri ile araştırmalı ve onların istekleri doğrultusunda personelimizi donatmalı, yetiştirmeli ve o formasyona sokmamız için anketler yapmalıyız.
İzzettin YURTSEVER
Kaynak: Turizm Gazetesi