Bu soruya büyük bir çoğunluk hayattır, diyecektir. Belki de bir kısmınızın fikri bu konferansa katıldıktan sonra değişecektir. Su varsa hayat vardır ama bazı sularda da ölüm kol gezmiştir. Anksiyetik dürtüler her zaman insanların zihinlerini bulandırmış ve hatta bu tür suyla ilişkili korkular psikoloji bilimi içinde talassofobi ile limnofobi olarak adlandırılmıştır. İnsanoğlu bundan dolayı çevresinde bulunan suları (göl, akarsu, deniz) kültleştirmiş ve onları mistik anlamda kişileştirmiştir.
Mitlerle gerçeküstü su canavarları yaratılmış, deniz yolculuklarında onlarla karşılaşılmaktan hep çekinilmiştir. Her birinin ölüm getireceği endişesi inanışlara dönüşmüştür. Seyahatler öncesi ve sonrasında belli başlı ritüeller düzenlenmiştir. Onlardan korunmak amacıyla gemilerin pruvalarına oculus çizilmiş, gemibaş figürleri yerleştirilmiştir. Hatta bu sulara ve canavarlarına kurban sunulmazsa kötülüklerinin kişilere musallat olacağı düşüncesine birçok mitosta karşılaşılmıştır.
Konferansta, Aborjin, Afrika, Çin, Hint, Hitit, Japon, Kızılderili, Mezopotamya, Mısır, Nors, Türk ile Yunan ve Roma mitoslarında anılan su kökenli tanrılar, yaratıklar ve efsanelerden bahsedilecek; denizler ve suların ne kadar ürkütücü yerler olarak kültürel hafızaya kazındığı aktarılacak.
Çankırı Karatekin Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Temel Sanat Bilimleri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mustafa Gürbüz BEYDİZ tarafından verilecek konferansa Lise Son sınıftan itibaren tüm gençleri ve yetişkinleri bekliyoruz.
Kaynak: Basın Bülteni