SON 15 YILIN EN BÜYÜK MÜSİLAJ PATLAMASI

Balık sezonunun erken kapanmasına nedeni müsilaj yoğunluğu, Marmara Denizi’nin en büyük tehdidi oldu. Marmara’nın her yerinde yüzeyden görülebilen müsilaj, dalgıçların indikleri derinliklerde bile yoğun yapısıyla canlı yaşamına zarar veriyor. Prof. Dr. Yelda Aktan Turan, karasal ve sucul ekosistem bozulmasıyla artan çevre sorununun ekonomik kayıplara neden olabileceğini ve insansal etkilerin müsilajı arttırdığını söyledi. Prens Adaları etrafında dalış yapan Türk Balık Adamlar Spor Kulübü üyeleri ise derinliklerde bile yoğunlaşan maddelerin dalış turizmini olumsuz etkilediğini söyledi. Marmara Dalış Merkezi ise müsilaj kirliliğinin canlı yaşamını tehdit ettiğini gözlemledi.

MÜSİLAJ, SALYA, KÖPÜK…
Marmara Denizi’nin yüzeyinde sarı-kahverengi renklerde görülen yapışkan kümeler müsilaj olarak adlandırılırken balıkçıların ağlarını kaplayacak kadar yoğunlaşabiliyor. Balıkçıların salya ya da köpük dediği müsilaj, mikroskobik deniz alg (bitkilerine) türlerinin aşırı artışıyla başlıyor. Biyolojik ve kimyasal koşullarla doğal oluşan müsilaj bitkisel canlıların aşırı çoğalması ve deniz sıcaklığının yükselmesiyle oluşuyor. Rüzgarsız ve sakin denizlerde kendini daha çok gösteren müsilaj, doğal olmasına rağmen aşırı çoğalınca ekosisteme zarar verebiliyor. Balıkçıların ağlarını kaplayan müsilaj, Marmara Denizi’nde dalış yapan balık adamların kameralarına yansıyacak şekilde çoğaldı. Prof. Dr. Yelda Aktan Turan, müsilaja yol açan fitoplanktonun ekosistemin devamı için çok önemli olan fotosentez olayının bir parçası olduğunu ama bu denli çoğalmasının sorun oluşturduğunu söyledi. Prof. Dr. Turan, “Ölüp parçalanma sürecinde meydana gelen bakteriyel faaliyetle müsilajlı yığınlar oluşuyor. Kıyı alanlarında artan insan faaliyetleriyle evsel ve endüstriyel atıklar denizlere ulaşarak müsilajın etkisini arttırıyor” dedi.

“Dipte birikerek ekolojik tahribata neden olabilir”

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan, “Bu canlılar karbondioksit ve bazı besinleri ışık enerjisiyle şeker gibi organik moleküllere çevirir. Bazı türler, uygun şartları bulduğunda aşırı artarak baskın olur. Kıyısal alanlardaki yüzeyde ve su kolonunda yoğunlaşan fitoplankton bulanıklık yaratır, görüş mesafesini azaltır, güneş ışığının dibe ulaşmasını engeller. Fotosentez, dünyadaki en önemli reaksiyondur fakat böylece dipte fotosentez kısıtlanır. Kısa ömürlü bu canlılar öldüklerinde fotosentezle salgıladıkları organik maddeleri suya bırakır ve bakteriyel faaliyetle birlikte ayrışarak müsilaj oluşur. Bu yapıya diğer canlı ve cansız maddeler (partiküller, zooplankton, deniz anaları, insansal çöpler) katılırsa yapışkan kütleler oluşur. Meteorolojik şartların etkisiyle çok geniş alanlara yayılabilir ve uzun süreli gözlenebilir. Böylece deniz ekosistemi oksijen yokluğuna ya da toksik alg artışlarına sürüklenebilir. Görsel kirliliğin yanında balıkçılık ve turizmi olumsuz etkiler, ekonomik kayıplara neden olabilir. Parçalanma, çürüme esnasında sudaki oksijeni kullanarak çözünmüş oksijen miktarında azalmaya sebep olur. Su kolonunda ve dipte birikmeleriyle diğer canlıların yaşama, beslenme ve yumurtlama alanlarını örterek habitat kaybı ya da ekolojik tahribatlara sebep olur” dedi.

SADECE DOĞA DEĞİL TÜM SEKTÖRLER OLUMSUZ ETKİLENECEK
Denizcilik sektörü kadar turizm, spor, halk sağlığı, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği gibi alanlarda sorun yaratabileceğini belirten Turan, “Akdeniz’in bazı bölgelerinde 1800’lü yıllardan beri periyodik olarak gözlenen müsilaj 90’lı yıllardan sonra insan baskısının görüldüğü kıyısal alanlarda arttı. Yoğun çevresel ve insan baskısı altındaki Marmara Denizi’nde 2007 yılından beri belirli aralıklarla gündeme gelirken bu yıl en üst seviyede. Marmara Denizi’nin doğal florasında bulunan bazı fitoplankton türleri uygun şartlar altında aşırı artış gösterir. Nüfusa oranla ihtiyaçların artması kıyısal alanlardaki baskıyı da arttırıyor. Böylece karasal ve sucul ekosistemlerin doğal yapısı bozuluyor, çevresel problemler artıyor. Doğal sahillerin kalmaması, dolgu alanlar denizin kendisini temizlemesini engelliyor. Işık, sıcaklık ve atıklarla giren besin tuzları bu çoğalmayı arttırır. Marmara Denizi gibi sistemlerde özellikle su kolonunda karışımların meydana geldiği dönemler sıcaklığın artmaya başladığı bahar ayları bu gelişimi arttırır. Dipte kış boyunca biriken besin tuzları su hareketleri ve meteorolojik faktörlerin etkisiyle yüzeye çıkarak aşırı fitoplankton artışını tetikler. Rüzgarla belirli bölgelerde birikir ve zamanla ayrışma süreci başlar. Durgun alanlarda ve su değişiminin yetersiz olduğu bölgelerde bu süreç daha da uzun sürer” dedi.

Dalgıçlar: Bizim de kabusumuz oldu
Prens adaları çevresinde düzenli dalışlar yapan Türk Balıkadamlar Spor Kulübü Başkanı Gündoğdu Saruhanoğlu ise, derinlerde karşılaştıkları görüntüyü ‘korkunç’ olarak değerlendirdi. Saruhanoğlu, 45 yıldır sürdürdükleri dalış etkinliklerinde daha önce de müsilajın görüldüğünü ama bu yoğunlukla ilk kez karşılaştıklarını belirtti. Saruhanoğlu, “Derinlere indikçe kütleler halinde önümüze çıkan müsilaj bir duvar gibi uzanıyor. Doğal ve mevsimsel olduğunu bilmemize rağmen bu yoğunluk bizleri endişelendiriyor. Kirlilik ve insan etkisiyle canlı çeşitliliğine büyük zarar vereceğini düşünüyoruz. Marmara halen yaşıyor ve insansal etkilere direniyor. Bizler denizleri içindeki tüm canlıların güzellikleriyle seviyor ve koruyoruz.” dedi.

DERİNLERE İNDİKÇE AZALMAYAN YAPIŞKAN BİR DUVAR GİBİ
Marmara Dalış Merkezi’nden Meltem Taşdelen, “Sadece balıkçıların değil bizlerin de kabusu oldu. Derinlerde kütleler halinde karşılaşıyoruz. Hiçbir dönemde bu kadar yoğun değildi. Marmara’nın korunması için çabalarımız sürüyor. Ama sadece dalgıçlar çabalarsa Marmara’yı kaybederiz.” dedi. Müsilaj patlamasını görüntüleyen dalgıç Yener Kuşçuluoğlu ise, ” Prens adaları açıklarından yaptığımız dalışların daha ilk metrelerinden itibaren bir korku filminin içine girmiş gibi hissediyoruz. Her tarafımızda yapışkan müsilajın dolaştığını hatta sonsuz bir duvar gibi uzandığını gördükçe doğaya neden bu kadar zarar veriyoruz diye düşünüyorum. Mercanların bile üzerini kaplayacak kadar yoğun bir örtü var.” diye konuştu.

Gökhan Karakaş {Milliyet}
DENIZKARTALI Haber Portalı

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !