30 Haziran 2014 Pazartesi
– ŞEHMUS KARTAL- turizmhaberleri.com/ Batman
SIRLARLA DOLU BİR KÜLTÜR
HASANKEYF KALESİ
Hasankeyf Antik Kentinin merkezi konumunda olan Hasankeyf Kalesinin Paleolotik Devrinin son evresinden Neolitik döneme geçiş yılları olan M. Ö. 12000 yıllarında iskana açıldığı tarihçiler tarafından ittifakla kabul edilmektedir. Bundan dolayı M.Ö. 12000 ile 6000 yılları arasındaki Neolitik Dönemde insanların taşa hükmederek egemenliği altına aldığını ve taşın üzerinde yükselen medeniyetlerin ilk temellerini bu dönemde attığını ifade etmek gerekir. Çünkü Dicle Vadisinde yer alan Hasankeyf Kalesi bir bütün olarak tamamen taş ve devasa bir kaya kütlesinden meydana geldiğini biliyoruz. Bundan dolayıdır ki tarihi süreçte bu bölgede yaşayan insanların tek uğraşları taşı yontmak ve işlevsel hale getirmek olmuştur.
Günümüzde o dönemlerden kalma izler Hasankeyf Kalesinde çok bariz olarak kendini göstermektedir. Hasankeyf kalesini oluşturan taş kütle, sağdan Dicle Nehrinin akışına doğru paralel ve soldan da bir vadi içine doğru uzanarak yükselmiş bir pozisyonda görünüm vermektedir. Hasankeyf Kalesinin çevresi ise derin bir vadiyle çevrili olup kaleye bakan vadinin diğer yamaçlarında da çok sayıda mağara bulunmaktadır. Bu haliyle kaleye bakılarak incelendiğinde hem Dicle Nehrine bakan yamaçta ve hem de vadiye girişten itibaren bakıldığında kalenin sağ ve sol yükseltileri yerden itibaren yaklaşık 200 metre ölçeğinde adeta tıraş edilmiş gibi yamaçları dümdüz bir görünüme sahiptir.
Bu haliyle 12000 yıldan beri Hasankeyf Kalesinde yaşam devam etmektedir. Hasankeyf Kalesinde uzun bir zaman dilimine yayılan bu yaşam biçimini şekillendiren kültür anlayışı gerçekten sırlarla ve efsanelerle donatılmış olarak günümüze kadar gelmektedir. Hasankeyf Kalesinin yerleşime açılmasına vesile olan ilk örnek yapılar mağaralardır. Hasankeyf Kalesinde ilk defa İskan amaçlı bir düşünceyle yapımına başlanan mağaralar, daha sonra genişletilerek erzak depolarına ve ticari amaçla kullanılmasına başlanmış olduğu görülmektedir. Hasankeyf Kalesinin yamaçlarında ve üzerinde kayalar oyularak yapılan bu mağaraların sayısı yaklaşık 4.000 adet civarında olduğu bilinmektedir. İlk defa mağaralarla donatılan Hasankeyf Kalesi, bu görünümüyle adeta içi boş bir kabuğa ve Köstebek yuvasına benzetilmekte ve bir bütün olarak kalenin iç bölümleri dehlizlerle birbirine bağlantılı bir görünüm haline getirilmiştir.
Hasankeyf Kalesinde ilk defa mağaralarda başlayan yaşam için elzem olan suyun bir yoldan temin edilmesi gerektiğinden, kaleden yaklaşık 200 metre yüksekten Dicle Nehrine doğru inen 2 adet gizli ve 2 adet açıktan suyolları yapılmış ve ilk yıllarda Dicle Nehrinden su ihtiyaçlarını bu yöntemle temin etmişlerdir. Daha sonraki yıllarda Hasankeyf Kalesinde kaya oyma tekniğiyle su sarnıçları yapılmış ve Kalenin çevresindeki dağlardan sızarak akan çok sayıdaki su kaynaklarından farklı yollarla su getirilmiştir. Özellikle Hasankeyf Kalesine sifon benzeri bir sistemle ve birleşik kaplar esasına göre su getirilmiş olması bir mühendislik harikasıdır. Hasankeyf Kalesine cazibeyle su getirmek için düz alanlara künkler döşenmiş ve 200 metre derinlikteki vadiden geçirilerek Hasankeyf Kalesine ulaştırılmıştır. Hasankeyf Kalesinde yapılan yaklaşık 550 adet su sarnıcı ve kayalıklara oyulan kilometrelerce uzunluktaki suyollarını bugünde görmek mümkündür.
Değerli dostlar, Hasankeyf Kalesindeki mağara yaşamı binlerce yıl devam etmiş daha sonraki yıllarda üç mahallede devam eden yaşam tarzı için her geçen gün ortaya farklı ihtiyaçların da çıkmasına neden olmuştur. Hasankeyf Kalesinde başlayan ilk insan yaşamının sürdüğü dönemde çok ilginç olayların ortaya çıktığı hep anlatılmaktadır. Hasankeyf Kalesindeki yaşam kültürü geçen yıllara ve dönemlerin yaşam biçimi paralelinde hep değişkenlik göstermiş farklı bir şekilde biçimlenmiştir.
Şöyle bir örnekle konumuza devam etmek istiyorum: Mağaralarla donanımlı olan Hasankeyf Kalesinin esrarengiz yapısı içinde bir zamanlar Cinler ve Perilerle birlikte yaşamanın bir alışkanlık halinde olduğu konusunda değişik efsaneler anlatılmaktadır. Bu konuda insanların Cinlerle evlendikleri ve böylesi evlilikler sonucunda çocukların doğduğu anlatılmaktadır. Hasankeyf Kalesindeki bu ilk yaşam kültürü içinde değerlendirilen Cinlerle insanların evlilik hikayelerinin sonu nasıl bağlanmış bilemiyoruz ancak, 4000 adet mağarada devam eden yaşamın içinde in ve cinlerin top oynadığı anlamında bir değerlendirme yaparsak galiba bu deyimin ortaya çıktığı ilk merkez Hasankeyf Kalesidir diyebiliriz. Çünkü böylesi bir efsanenin Hasankeyf Kalesinden başka bir yerde anlatıldığını hiç görmedim ve duymadım. İnsanların ve cinlerin Hasankeyf Kalesinin esrarengiz yapısı içinde birlikte top oymalarının dünyada başka bir örneği ve buna benzer ilginç bir yapı yoktur. Yol Geçen Hanı da Hasankeyf’tedir. Hasankeyf Kalesinin dibinde ağzı Dicle Nehrine açılan ve yaklaşıl 1000 kişi kapasiteli olan bu hana binlerce yıldan beri Yol Geçen Hanı denilmektedir. Kim bilir deyimler silsilesi araştırıldığında Hasankeyf’te daha başka neler ortaya çıkacaktır bilinmez.
Hasankeyf Kalesinin M.S. 639 yılında Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra da kaledeki mağara yaşamı devam etmiş ancak kalede birçok imar çalışması da bu dönemde başlamıştır. Hasankeyf Kalesinde bulunan mağara kiliselerden ayrı olarak açıktaki başka bir kilise Ulu Camiye çevrilmiş ve halk burada ibadet etmeye başlamıştır. Bu caminin minaresi dibinde bulunan ve yaklaşık 20 Kg. ağırlığındaki taş gülle Ramazan ayı boyunca her gece Sahur vaktinde Cami İmamı tarafından kaldırılıp üç kere zemindeki kayalığa vurularak bu yöntemle halk sahura kaldırılıyordu.
Yukarıda ifade ettiğim gibi köstebek yuvasına benzeyen ve mağaralarla donanımlı olan Hasankeyf Kalesindeki bu mağaralarda yaşayan halk, sahur taşının kayaya vurulmasıyla birlikte oluşan iniltiyle uyanıyorlardı. Yüzyıllarca devam eden bu sistem bugün için Hasankeyf Kalesindeki yaşamın sona ermiş olması nedeniyle uygulanması da terk edilmiştir. Ancak kaledeki Ulu camide bulunan taş gülle halen yerli yerinde durmaktadır. Dileyen herkes kaleye çıkıp bu sistemi test edebilir. Bundan başka, eskiden Hasankeyf’te yapılan muhtarlık seçimlerinde muhtarlığa aday birkaç kişinin meydana çıkmasıyla yapılıyordu. Aday olan kişiler meydanda karşılıklı bekleyerek onlara gönül verenler yanlarına gidip beklerlerdi. Belirlenen süre içinde adayların yanına giden ve ona bağlılığını bu şekilde gösteren kişi sayısı kimin çoğunlukta ise o muhtar seçilirdi.
Hoşça kalınız
Kaynak: turizmhaberleri.com