SG Tematik | Kadın ve Dalış | Eda Gündüz

Eski bir yüzücü olarak havuzda büyüdüğüm için her ne kadar İzmirli olsam da, çok deniz görmüş ve süperötesi yüzüyor da olsam; yosunlar ve balıklar benim korkulu rüyamdı.. Hemde öyle bir korkuydu ki benimki dayımın veya babamın kucağında girerdim ayaklarımın yere değmeyeceği kadar! Taa ki 2010 yılında Guillaume Nery’nin Blue Hole’e paletsiz tek nefeste atlayış videosunu TV’de Ana Haberde izleyesiye kadar.. O günden sonra suyun altını araştırmaya başladım. 2011 de üniversitenin sualtı topluluğuyla scuba eğitimimi aldım ve ilk eğitim dalışında bir ahtapot beni bacaklarımdan sardı “seni geç buldum, bir daha gitme” der gibiydi ve öyle de oldu. Korkularımın aşka dönüşmüştü. Telefonuma bir housing alarak gördüğüm şeyleri sevdiklerimle paylaşma hevesi içindeydim. Denizde bir havuz alışkanlığı olarak taktığım gözlüğüm, evde hep bir köşede asılı duran maske snorkel ile yer değiştirmişti. Bütün kayalarda kumlarda balık ve ahtapot arar olmuştum. Sonra bir baktım ki ben tüple daldığım derinliklere dalıyorum.. Ardından 2013’te ilk kez model olarak sualtı deneme çekimine katıldım. Serbest dalışın sahip olduğum maske, uzun pala kompozit palet ve snorkelimle 15 metrelere inmek olduğunu sanıyordum o zamanlar. Yanıldığımı karşıma çıkan yabancı kaynaklar gösterdi bana ve şuan içinde bulunduğum sistemden eğitim alma yoluna itti.

İzmirliler bilir Seferihisar Ömür Beldesi’nde Çıfıt Adası var. Birgün bu adanın eteklerinde snorkel yapıyordum. Yüzeyde hayatımın ilk denizatını gördüm. İnanılmaz narin bir canlıydı ve onun suyla, etrafındaki yosunlarla olan dansını izlemek müthiş keyif vermişti. Mutluluktan maskemin içine bir iki damla gözyaşı dökmüştüm o gün.

Tercih ettiğim insanların profesyonelliğinden ve suya olan yatkınlığımdan ötürü hiç bir eğitimde veya turda zorlanmadım.

Evet, biz kadınlar her an estetik görünmek isteriz bu bir gerçek. Renklerin cinsiyeti yoktur. Aksine benim en sevdiğim renk mavidir. Dalış sektörünün gelişmesi ve rekabet ortamıyla beraber kaliteyi belli bir seviyeye çıkarmış markalar artık biraz daha tasarıma yönelik çalışmaya başladı. Bu durum beni oldukça memnun ediyor.

Gerçek bir serbest dalgıç olduğumdan beri yaşadığım hisleri anlatmak çok zor. “Koca denizde küçücük bir damlayım.. Derin sessizliği dinliyorum. Kafam günlük hayatın çok uzağında. Bütün bedenim sualtı koşullarına göre adapte olmuş, doğayla bir bütün halde hareket ediyor. Tepkilerim daha sakin, kalp atışım olabildiğince yavaş.. Yukarı çıkıyorum yavaş yavaş, süzüle süzüle.. Çıkarken hep kaldırır başımı bakarım ve bunu “Güneş’e yükselmek” olarak adlandırırım. Ve yüzeyle buluşmam.. O derin sessizlikte tükettiğim nefes, yüzeye çıkınca aldığım ilk nefesle yer değiştiriyor. Yeniden doğmak gibi. Akciğerlerime dolan taze hava bütün bedenimi besliyor.”

Serbest dalışın ruhsal ve bedensel farkındalığın dışında bir de kişisel tatmin tarafı var. Egoyla kesinlikle karıştırılmamalı. Kişisel tatmin kendini geçmekle, ego ise bir başkasını geçmekle doğru orantılı.

17 senelik yüzme hayatımda defalarca il, bölge yarışmalarına ve türkiye şampiyonalarına katıldım. 40 ın üzerinde madalyam var bu yarışmalardan. Serbest dalışı sualtında yarışması olan gerçek bir spor altyapısı gerektirmesi sebebiye profesyonelliğe götürme kararı aldım.

Son 1 yıldır dalış kariyerimi serbest dalış eğitmeni olarak devam ettiriyorum. Yetiştirdiğim öğrencilerimle bir gün serbest dalış şampiyonasına katılmak ve centilmence yarışmak her eğitmen gibi hayalim.
Ancak benim kendi kişisel hedefim eğitmenliğin dışında, dünyada dalınmadık bölge bırakmamak ve sualtında estetik pozlarla bunu kendi arşivime eklemek.

Sualtıyla buluştuğum her anın farklı bir yeri var bende. İnanılmaz insanlar tanıdım sualtı sayesinde, dostluklar kurdum ve çok farklı kapılar açıldı önümde. Ama aklıma ilk gelen şuan hayatta olmayan canım arkadaşım Ayberk’le Key Largo Florida’da yaptığımız dalış ve dalış noktasına giderken teknenin büyük okyanus dalgalarıyla boğuşması. Çalışmak için Work and Travel’a başvurup Amerika’ya gitmiştik beraber. Okyanusta 3 ay cankurtaranlık yapıp tatile de beraber çıkmıştık. Tabiki ilk durak Miami idi ve 1 haftalık dalış organizasyonu satın almıştık. Gittiğimiz hafta Miami’de hava patladı. Koca 1 Haftalık turdan elimize sadece 1 günlük dalış planı kalmıştı. Koşa koşa tura gittik tabi.. Önce dev dalgalarla boğuştuk, içimiz dışımıza çıkmıştı. Sonra okyanusun ortasında dev dalgaların hiç uğramadığı turkuaz renkte bir kumluk alan göründü, Maldivlere geldik sandım bir anda. Tekne demirledi. Herkes kıyafet kuşanıp bir bir atladı denize. Aşağıda şanslıysak bebek köpekbalıklarıyla karşılaşabileceğimizi söyledi tekne amiri. Biz Ayberkle dalışa geçtik bir heyecan. Tabiiki o kadar şanslı olamazdık 1 haftalık turu havanın patlayacağı haftaya alan kişilerdik sonuçta biz. Köpekbalığı falan göremedik. Üstüne üstlük Ayberk’e poz vercem diye o zaman adını bilmediğim ateş mercanına değen ben, 2 gün boyunca kavrularak gezdim ortalıkta. Doğaananın sopası yok işte! Şaka bir yana 5 m de olsa, yaptığım en güzel dalıştı. Hem Ayberk’in verdiği güven, hem onun sualtındaki akrobatik şakaları, hem renkleriyle büyüleyen Papağan balıkları, hemde yapılarıyla göz kamaştıran mercanlar beni büyülemişti.

Serbest dalışa veya zıpkınla balık avına yeni başlayacaklara tavsiyem asla yalnız dalmamaları, ve her ne kadar meşakkatli gelse de şamandıra kullanmaları! Serbest dalış tehlikeli bir spor değildir, ancak eğitimsizlik ve ego elim olaylarla karşılaşmamıza sebep oluyor. Kimse egolu olduğunu kabul etmek istemez ama günümüzde doğal olarak hepimizin egosu vardır. Önemli olan bunu yenebilmek. Sualtında sadece misafir olduğumuzu, doğanın mükemmel işleyişini ve gücünü unutmayalım.

Son olarak sözlerimi, sanki bana soruyormuş gibi hissettiğim, Turgut Uyar’ın çok sevdiğim bir dizesiyle bitirmek istiyorum.
““Dünya ne kadardı.” Dedim.

“Mavi kadar.” dedi.”


Eda Gündüz
freedive.atlantis@gmail.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !