12 Aralık 2014 Cuma
– ŞEHMUS KARTAL- turizmhaberleri.com/ Batman
Kültür Uzmanı ve Araştırmacı Yazar
YAKITLI KÖYÜNE BİR SEYAHAT
Batman Merkez ilçesini güney ve güneybatıdan çevreleyen Raman ve devamındaki Batı Raman sıradağlarının güneye bakan yamaçlarının dibinde Dicle Vadisi, kuzeye bakan yamaçlarında ise birçok yerleşim birimi bulunmaktadır. Tarihi açıdan oldukça zengin olan bütün bu yerleşim birimleri içinde ön plana çıkan köylerden biri de Yakıtlı (Zivika Alika) Köyüdür.
Geçenlerde bir hafta sonu tatilimizi değerlendirmek üzere bu köye bir seyahat düzenledik. Seyahatimize Batman Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam hocamız da katılarak seyahatin bilimsel anlamda önemli bir hale gelmesine aramızda bulunmasıyla katkı sağlamış oldu. Evet, Yakıtlı Köyü ilimiz merkez ilçeye bağlı eski adı Zaviye’den gelen Zivika Alika köyüne düzenlediğimiz bu seyahati, köyden aldığımız bir davet üzerine gerçekleştirdik. Batman kent merkezine 20 Km. uzaklıkta Raman sıradağlarının orta yerindeki yamaçta ve havadar bir coğrafyada yer almaktadır. Söz konusu olan bu köy aslında Batman yöresinde petrolün ilk bulunduğu ve işlenmeye başlandığı petrol tarihi serüveni içinde karşımıza çıkmaktadır. Hani deniliyor ya Batman’da petrolün ilk bulunduğu yer Raman Dağı Zivika Alikan Köyü civarı diye.
İşte Zivika Alikan Köyü yeni adıyla bahsettiğimiz Yakıtlı Köyü bu köydür. Yöremizdeki ve özellikle de Beşiri İlçemiz sınırları içinde barınan Alikan Aşiretine bağlı bir köyümüzdür bu köy. Köy çevresinde yıllar önce tespit edilen zengin petrol yataklarının petrol kuyuları vasıtasıyla yeraltından çıkartılarak işletilmeye başlanmasının üzerinden 60 yılı aşkın bir süre geçmiştir. Her ne kadar petrol sayesinde söz konusu köyün popülaritesi yükselmiş olsa da köyün çevresindeki zengin tarihi dokunun geri planda tutularak farkına varılmamış olması gerçekten büyük bir eksiklik olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Batman Bölge Müdürlüğü’nün petrol serüvenine ait arşiv içinde yer alan fotoğraf albümlerinin incelenmesinde özellikle geçmişte kalan 50-60 yıl önce petrolün çıkarıldığı Raman Dağına ve Yakıtlı Köyüne ziyaretler yapan devlet erkanının fotoğraflarıyla karşılaşmak mümkündür. Bu fotoğraflar içinde İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes ve Fahrettin Koraltay önemli yer tutmaktadır. Neyse ki aradan uzun yıllar bile geçse ve bu sürede köy çevresindeki zengin tarihi dokunun farkına varılmamış bile olunsa köyden aldığımız davet üzerine hiç vakit kaybetmeden yola koyulduk. Gitmeden önce Üniversite Rektörümüz Prof. Dr Abdüsselam Uluçam hocamızı da durumdan haberdar ederek bizimle birlikte gelmesi konusunda istirhamda bulunduk. Ayrıca Batman Müze Müdürlüğü’nde görevli 1 Sanat Tarihçi, 1 Arkeologu da yanımıza alarak hep beraber heyecanla 20 dakika sonra köye ulaştık.
Bahse konu olan bu köyümüz çevresinde yaptığımız ön incelemede köyün çevresindeki geniş bir alanı kapsayan yamaçlarda çok sayıda mezarlık bulunması nedeniyle yöre tarihinin Orta Çağdan başlayarak günümüze kadar geldiği konusunda bir fikir elde ettik. Ancak şahit olduğumuz bütün bu mezarlıklar dağın yamacında olduğu için erozyona maruz kalması nedeniyle adeta dümdüz olmuş bir durumda sadece mezar taşlarından buraların mezarlık olduğunu gördük. Nitekim bu mezarlık alanda dolaşırken yüzeyde insan kemikleri ile bir adet insan kafatası ile de karşılaştık. Tabiî ki köyü tarihi anlamda ilginç kılan sadece bu mezarlıklar değil. Bu köyün ilk inşa edildiği yer vadinin içi olduğu vadinin dibinde görünen harabelerden anlaşılıyordu. Tarihi süreç içinde vadideki yaşantı sona erdirilerek köy biraz daha yukarıda dağın yamacına taşınmıştır.
Değerli dostlar, Yakıtlı köyünde esas üzerinde durulması gereken şey köyde bulunan külliye niteliğindeki tarihi komplekstir. Bu tarihi kompleksin içinde tekke, zaviye, çilehane, inzivaya çekilme merkezi, mescitler ve gelen giden ziyaretçilerin barınma ve konaklama yerleri bulunmaktadır. Ancak ne yazık ki oldukça tahribata uğramış olan bu tarihi doku içinde detaylarına inilerek tarafımızca yapılan incelemede, yazılı kitabe olarak önce mezar taşları ile karşılaştık. Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam başkanlığındaki ekibimiz bu tarihi doku içindeki incelemesini derinleştirdikçe daha başka önem arz edebilecek bir buluntu ile karşılaşma umudumuzu hep koruduk. Nitekim köylülerce de kutsal sayılan ve her yıl Haziran ayının ilk haftasında cemaisi (Anma haftası toplantısı) düzenlenen ve adına Seyit Süleyman oğlu Seyit Hasan dedikleri zatın medfun olduğu türbenin bulunduğu mekana girdik.
Külliye alanında yaptığımız araştırmada Ortaçağ’a ait tarihi buluntularla karşılaşmamız araştırmayı derinleştirmemizin gerektirdiği kanısına vardık. Çünkü Külliyede tarihe ışık olabilecek daha başka kitabelerin bulunabileceği ihtimali kuvvetle muhtemeldi. Bu yörenin özellikle Ortaçağ döneminde İslamiyetin yeryüzünde yaygınlaşması konusunda önemli görev üstlendiği yerlerden biri olduğu aşikardı. Geçmişte dervişlerin ikamet ettiği, dini eğitim gördüğü bu külliyede, aynı zamanda misafirhane niteliği taşıyan yapılara da rastlanıldı. M.S. 639 yılında bölgenin İslamlaştırılması sırasında bu külliye ve zaviyeler önemli görevler üstlenmişti. Yaptığımız incelemeden sonra, hocamızda, külliye etrafındaki asırlık ağaçların bir dönem kutsal sayıldığı ve ziyaret çevresindeki ağaçların kesilmesinin büyük günah sayıldığı konusuna vurgu yaparken bir yandan da “İslami alimlerinin çilehane olarak kaldığı bu tarihi dokunun üzerinde 731 tarihi var.” diyerek külliyenin tarihi geçmişine değiniyordu. Bu tarih bize yol gösteriyor. Ortaçağ döneminde bir ermişin devlet tarafından gönderilip külliye yaptığı anlaşılıyor ” dedi.
Külliye içinde bir köşede bulunan bu türbe yüzeyden yaklaşık bir metre yüksekliğinde ahşap dikdörtgen prizma bir kafesle korunaklıdır. Kafesin üstü belki de yüzyılların birikintisi olan bezlerle örtülüydü. Bu bezleri türbeyi çevreleyen kafesin üzerinden kaldırdığımızda ortaya çıkan ahşap kafesin oldukça süslü olduğunu gördük. Ayrıca kafesi üstten çevreleyen şerit halindeki bir sıra Arapça yazılmış yazı ile karşılaştık. Bu sıra yazı incelendiğinde Kurani Kerim’den Ayetel Kürsi olduğu anlaşıldı. Hocamız ile birlikte bu mekanda yaptığımız yaklaşık iki saatlik incelemede ayrıca ahşap sandukanın üzerinde tarih düşen ahşap kitabenin de var olduğunu gördük. Buna göre bu türbenin Seyit Hasan isminde bir zata ait olduğu ve ölüm tarihinin de hicri 731 olduğu anlaşıldı. Bu hicri tarihi miladi tarihe çevirdiğimizde M. S. 1251 olduğu anlaşılacaktır.
Yakıtlı Köyünde bulunan bu külliyede yaptığımız incelemeden sonra, köyden bize eşlik eden birkaç arkadaşla birlikte köyün alt tarafında bulunan vadiye inerek vadide bulunan harabenin içinde seyahatimizi sürdürdük. Çünkü vadide bulunan eski köy kalıntısı niteliğindeki yerleşim harabesinin bitiminde obruk benzeri bir çukuru görmemiz gerektiği söylendi. Vadide bulunan harabelerin yakınındaki söz konusu çukura yaklaştığımızda heyecanımız bir kat daha artmıştı. Çukura varınca da gördüğümüz manzara bizi dehşete düşürdü. Sözü edilen bu çukur dibi görünmez bir kuyuya benzerliğiyle ancak kuyudan çok daha büyük ve geniş hacimli bir yapıda idi. Bunun derinliğini anlamak için içine bir taş attım. Attığım taşın kaç dakika sonra kuyunun dibine düştüğünü duyamadığımız için gerçekten de taşın nereye düştüğünü anlayamadık. Bize eşlik eden köylülerden biri bu çukurla ilgili babasından öğrendiği bir hikaye anlattı bize:
“Babam hayatta iken sık sık bu çukurun başına gelirmiş. Bir gün beraberinde bir kedi getirmiş ve kediyi çukurun içine atmış. Ancak 3 gün sonra çukurdan yaklaşık 5 Km. uzakta bulunan vadinin sonundaki bir mağaradan kedi dışarı çıkarak köye geri geldiğini anlattı bize.”
Anlatılan bu hikayeden de anlaşıldığı üzere söz konusu olan bu çukur, dipten labirent benzeri yeraltı tünellerden geçerek başka mekanlara ulaşmış ve bu yer altı sistemle bağlantılı olan mağaradan dışarıya çıkmıştır. Ayrıca bu kedi deneyiminden de anlaşıldığı gibi belki de burası bir yer altı şehrinin bu bölgede var olduğuna dalalet etmekte olup üstten dışarıya açılan bu derin ve heybetli çukur da bu yer altı kentinin havalandırma bacası olarak kullanıldığı kuvvetli bir ihtimal olarak karşımızda durmaktadır. Anadolu’da bu benzerlikte örnekleri çok olan yer altı şehirleri gibi burası da benzer bir örnek olarak şimdilerde Yakıtlı Köyündeki yerinde durmaktadır.
Netice olarak bir hafta sonu tatilimizi Hocamız eşliğinde böylesi değerli ve bilimsel anlamda oldukça yararlı bir seyahatle geçirdiğimiz için çok mutlu olduğumu söyleyebilirim. Bu köye yaptığımız seyahat, daha önce yörede yaptığım diğer seyahatlere olan benzerliği nedeniyle burasının da benim için çok ilginç ve esrarengiz bir özellik taşıdığını rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü Yakıtlı Köyü de Batman’a bağlı diğer yerleşim birimleri gibi kendine özgü farklı türlerde değişik tarihi özelliklere sahip olduğunu buraya yaptığımız bu seyahatten anlamış olduk. Ayrıca bu seyahatle daha iyi anlaşıldı ki, Üniversitemiz ve başındaki bilim heyetinin ilerdeki yıllarda ilimizin bir bütün olarak tarihinin araştırılıp ortaya çıkarılması anlamında bizlere ne kadar kolaylıklar sağlayacağını bu şekilde kanıtlamış olduk.
Hoşça kalınız.
Kaynak: turizmhaberleri.com