SAGALASSOS VE BURDUR ARKEOLOJİ MUZESİ'Nİ GORMEK GEREK

06 Haziran 2014 Cuma

OLAY SALCAN- turizmhaberleri.com/ Ankara

BURAM BURAM ANADOLU DİZİSİ:
SAGALASSOS ve BURDUR ARKEOLOJİ MÜZESİ
Yazları ya da sonbaharları Göçek’e yelken yapmaya giderken yolumuz Burdur’dan geçer ve her seferinde de Sagalassos tabelasını görür, oraya doğru arabanın direksiyonunu çevirmek isterim. Ya giderken bir an önce deniz ve yelkene kavuşmak heyecanı, ya da dönerken biraz denizden ve yelkenden ayrılmanın hüznü nedendir tam bilemem olmaz yine olmaz.

Ankara’ya döndüğümde de her seferinde bir suçluluk duygusu içerisinde olurum. Bu sefer yalnızca Burdur ve Sagalassos’a gittim. Göçek’e bu kadar yaklaşmışken, deniz ve yelken orada bizi beklemesine rağmen son durağımız, Burdur ve Sagalasoss oldu.

Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki yalnızca Sagalassos’u gidip görmek yetmez. İlk önce Burdur’daki Arkeoloji Müzesi’nin görülmesi gerekir. Roma dönemine ait son derece zengin eserlerin sergilendiği müze, binası ve içerisinde sergilenen eserleri ile görülmeye değer. Sagalassos’u ziyaretten önce bu müzeyi görün dememdeki neden, burada sergilenen birçok önemli eserin Sagallasos’da yapılan kazılarda çıkarılan eserler olması. Müzeyi gördükten sonra Sagalassos daha iyi anlaşılıyor.


SAGALASSOS
Sagalassos, Burdur’dan 33 km. uzaklıkta. Ağlasun İlçesi’nden sonra 7 km. daha gidildiğinde, yukarı Toros sıra dağlarını kıvrıla kıvrıla giden bir yoldan Sagalassos’a ulaşılıyor. Sagalassos’un bulunduğu tepenin en yüksek notası, 1700 metre. Yol, son derece düzgün ve asfalt.

Gerçekten tepenin üzerinde muhteşem görüntüsü ile Sagalassos, zamana meydan okumanın haklı gururu içerisinde çok güzel görünüyor. Böyle bir yer dünyanın neresinde var? Gittiğimiz ülkelerde bize tarihi zenginlikler olarak gösterilen kalıntılar, Anadolu’nun sahip olduklarının yanında çok sönük kalıyor.

Sırtını Torosların yamaçlarına vererek doğal korumayı sağlamış bu yerin ovaya bakan manzarası ise, şaşılacak derecede güzel. Torosları aşarak tepelere bu şehri kurmak, burada zenginlik ve yüksek medeniyet seviyesine ulaşabilmek büyük düşünmenin ve becerinin sonucu olsa gerek. Bunu da ancak büyük devletler yapabilir.

Kente girdiğimde bendeki ilk izlenimi, bu güne kadar çok iyi korunmuş olması. Gözden ırak ve Torosların tepesine inşa edilmiş Sagalassos, keşfedilmeyi ve ziyaretçi beklemenin sabırsızlığı içerisinde. İnanıyorum ki Anadolu’daki her ören yeri gibi Sagalassos’a gelen ziyaretçi sayısı da azdır. Sıcak, eğlenceli, renkli ve cazibeli AVM’ler varken, Torosların tepesine kadar çık, taş ve toprak gör. Olacak iş değil. Hangi akıllı oraya kadar çıkar. Atalarımızın dediği gibi yalnızca aklını peynir ekmekle yiyenler (!)


Kapladığı 1200 kilometrekarelik alan ile Sagalassos, günümüze en iyi şekilde hiç yağmalanmadan, korunarak ulaşan antik yerleşim yeri. Bu nedenle de bütün eserler, yerlerini koruyabilmişler. Kazılar sonunda çıkan ortaya çıkan buluntular bir araya getirilerek eski günlerini yaşayan bir Roma şehri ortaya çıkarılmaya çalışılmış. Bu görüntüye ulaşmada da oldukça başarı sağlanmış. Psidya bölgesinin en zengin kenti olarak kabul edilen Sagalassos, limana ulaşan yolun üzerinde olması nedeni ile gelişmiş bir ticarete sahip olmuş.

Sagalassos’u gezerken her gördüğüm yapıdan etkilenmemek mümkün değil. Beni en çok etkileyen, iyi korunmuş haliyle tepedeki tiyatro oldu. İhtişamı, bu esere olan hayranlığımı arttırırken saygımı da katlıyor.

En popüler ve cazip görüntüsü ile ziyaretçilerin haklı ilgisini çeken eser Antoninler Çeşmesi. Bu öylesine bir yapı değil. başlı başına büyük bir anıt eser. Çeşmeden akan su eski zamanlarda akan su. Yukarıdan dökülürken çıkardığı sesler Sagalassos’un hikayesini anlatır gibi. Heykellerin orijinalleri Burdur Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Buradakiler onların kopyaları. Ancak çeşmenin zarafetine olan katkıları tartışılmaz.


Kentin batısındaki görkemli yapının güzelliğini fark etmemek mümkün değil. Zamana meydana okuyarak ayakta kalabilmiş, 14 metre yüksekliğindeki bu yapı, “kahramanlar için yapılmış anıt ” anlamına gelen Heroon. Anıt üzerindeki birbirlerinin eteklerinden tutmuş dans eden 14 kızın betimlendiği figürler bu anıta bir güzellik ve zarafet katıyor.

Zengin bir aile tarafından yaptırılan Neon Kütüphanesi’nin tabanı 40 ve 60 m2lik iki adet mozaikle kaplanmış. Büyüğünün ortasında Aşil’in Troya Savaşı’na katılması resmedilmiş.
Sagalassos, Anadolu’nun zenginliklerinden bir tanesi, ancak en önemlilerinden birisi. Bazı tarihi yerler vardır dolaşırken o zamanı yaşıyor hissine kapılırsınız. Sagalassos’da böyle bir yer. Hemen sizi sarıyor, sımsıkı kavrıyor, zamanda geriye götürüyor ve o günleri de yaşatıyor.

Anadolu’da gezilecek yerler listesine eklenmeyi ve hatta başlarda olmayı hak ediyor. Ankaralılar tatillerini çoğunlukla batı bölgelerimizde geçirdiklerinden, bu bölgedeki tatil yörelerine giderken karayolundan biraz ayrılmaları ile rahatlıkla Sagalassos’u ziyaret edebilirler. Ekstra bir zaman ayırıp özellikle yalnızca oraya gitmelerine gerek te yok. Bu durumda da Sagalassos’u ziyaret etmeme mazereti de ortadan kalkıyor. Sagallassos sizi bekliyor. Öyleyse doğru Sagaloassos’a

BURDUR ARKEOLOJİ MÜZESİ
Yazımın başında da belirttiğim gibi Sagalassos’dan önce Burdur Arkeoloji müzesini görmek daha uygun. Biz bunu bilmeden gerçekleştirdik ve doğrusunu da yaptık. Burdur Arkeoloji Müzesi’nin ilk çalışmaları, Bulguroğlu (Pirkuzade) Medresesi’nin ayakta kalabilmiş tek binası kütüphanede Burdur civarında çıkarılan eserlerin koruma altına alınması ile başlamış. Bu eserlerin bir müze ortamında halka açılması da 12 Haziran 1969 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu güne kadar da çevrede gerçekleştirilen birçok kazıda toplanan tarihi eser sayısının 70.000’ne yakın bir sayıya ulaşması müzenin ne kadar büyük bir koleksiyona sahip olduğunun güzel bir göstergesi.

M.Ö. 7 bin yılına kadar giden 9 bin yıllık insanlık tarihinin en önemli eserlerini bünyesinde bulunduran müze, bunların sunumunu da son derece güzel yapıyor. Müze kapısından içeri girdiğimizde bizi tüm ihtişamı ile dans eden kızlar frizi karşılıyor. Devamında Poseidon ve Apollon mermer heykelleri görülmeye değer.


Girişin hemen solunda da Roma İmparatorluğu’nun önemli imparatorlarından Hadrianus ve Marcus Aurelius’un büstleri son derece gösterişli. Sağ tarafta ise gladyatör, av ve akrobasi frizleri sergileniyor. Salonun devamında ise lahit kapakları, tahta Kybele heykeli dikkat çekici eserler.
Müzenin içerisinde sunulan eserlerin yanında bahçesinde sergilenen eserler de, görülmeye değer.
Tüm sahip olduğu zenginliğe rağmen, müzenin kapsadığı alanının çok kısıtlı olması nedeni ile 70 bin eserin bırakın tamamını çok büyük bir kısmını ziyaretçilere sunması söz konusu değil. Bunun sonucu olarak Burdur çevresinden toplanmış ve depolarda bekletilen eserleri görmek mümkün değil. İnsanlık mirası olan bu değerli eserleri insanların görmemesi çok büyük bir kayıp.

Burdur’a kısa zamanda bu eserlerin önemlilerini ve büyük çoğunluğunu ziyaretçilerine sunabilecek bir müze yapılmasının gerekli olduğu her hali ile belli oluyor. Bu muazzam eserleri iyi bir müzede sergilemek insanlık ve sanat adına yapılabilecek büyük bir hizmettir. Bu güne kadar böyle bir müzenin yapılmamış olması da Burdur ve Burdurlular için büyük bir eksikliktir. Umarım Burdur, bu müzeye kısa zamanda kavuşup dünya çapında kendisinden söz ettirerek hak ettiği yere ulaşır.

Burdur’u hiç ziyaret etmeyenler için Burdur’u hemen gezi listelerine almalarını, daha evvel bir nedenle Burdur’da bulunup Sagalassos ve Arkeoloji Müzesi’ni gezmek fırsatı bulamayanlara da bir daha Burdur’a gidip şehri farklı bir açıdan tanımalarını öneririz.
Yeni bir yazımda buluşuncaya kadar hoşça kalınız.
Saygılarımla
olay.salcan@gmail.com
www.olaysalcan.com

Kaynak: turizmhaberleri.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !