Nihat Altınok yazdı: FIJET Altın Elma Ödülü Filibe’ye

10 Kasım 2016 Perşembe

Nihat Altınok
Fijet ve Aturjet Üyesi

Yolculuk için her şey hazırdı. Biletimi almış, bavulumu hazırlamış, hatta yolculuk heyecanına kendimi iyice kaptırmıştım. Birkaç bir şey almak için markete uğramıştım. Eve dönüşte acayip bir çatırtıyla ayağımı burktum. Acılar içerisinde seke seke eve geldim. Sağlık görevlisi eşim hemen buz tedavisine başladı. “Bu durumda sen yolculuk edemezsin. ” dedi. Ne yapacaktım şimdi ben? Söz vermiştim. Dünya Turizm Yazarları Ve Gazetecileri Federasyonu ( FİJET ) “Altın Elma ” ödülünü bu yıl Bulgaristan’ın Filibe ( Plovdiv ) şehrine verecekti. 07-11 Eylül 2016 tarihleri arasında Plovdiv’te olmam gerekiyordu. Hem Bulgaristan’ın ABUJET Genel Sekreteri dost Plamen Starev’in özel davetlisiydim. Ayrıca Türkiye’nin ATURJET temsilcisi olarak gönderiliyordum. Bizzat Başkan Delal ATAMDEDE’ye söz vermiştim. İlaçların tesiriyle gece yarısından sonra uyumuşum. Sabah uyandığımda bandaj çorap giydirdiler. Bayağı rahatlamış gibiydim. Bavulumu kaptığım gibi “ben gidiyorum ” dedim. “ Yahu sen delirdin mi? ” diye arkamdan bağırsalar da, kimseyi dinlemedim…

Konforlu otobüsün penceresinden doğal güzellikleri ve yemyeşil dağ silsilelerini seyrederek, İstanbul’dan Plovdiv’e nasıl geldiğimin farkında bile değildim. Park-Hotel Plovdiv görevlileri beni güler yüzle karşıladılar, Sofya’da toplanan FİJET grubu henüz gelmediğinden, ilk kişi olarak bana özel bir hediye verdiler.

Aynı gün akşam Plovdiv Turizm Bölge Müdürü Bayan Videlina Gandeva’nın katılımıyla, “ Bandida ” da verilen Hoş geldiniz kokteylinde tanışma ve zaten çoğu birbirini iyi bilen kişiler sarmaş-dolaş oldular. Videlina Gandeva’yı İstanbul ve Kapodokya turlarından tanıyordum. Gruplarına rehberlik yapmıştım. Boynuma sarıldı. Çok sıcak bir karşılamaydı. Esprili konuşmalarla bize sunulan şarap çeşitleri de hepimizi neşelendirmişti.

“Altın Elma ” ödülü neden Plovdiv’e sorusu daha ertesi gün cevabını bulmak üzereydi. Benim bildiğim o tarihi eserler;Arkeoloji müzesi, Küçük Erken Hristiyan Bazilikası ve Büyük Bazilika restore edilerek yeniden tanzim edilmişlerdi. Ana caddede forum ve odeon, Roma stadındaki çalışmalar dikkat çekiciydi. Cuma Camisi de tamamen yenilenmişti.


Plovdiv Belediye Başkanı İvan Totev, resmi görüşmemizde Plovdiv’in Bulgaristan’da en hızlı gelişen şehri olduğunu ve 2019 Avrupa şehri olma hazırlıklarının nasıl yapıldığını anlattı. O zamana kadar şehir nüfusunun bir milyonu aşacağını da ilave etti. Federasyon üyelerimizin sorularını da cevaplandırdı. Ayaküstü ben de bir soru sordum:
-“Plovdiv, Suriye’den mülteci kabul ediyor mu? Edecek mi? ”
-“ Hayır! Bu konuyla ilgili kararları Sofya-merkez veriyor. Mülteci grupları belirli kamplara dağıtıyor, bize gönderilmedi. ” yanıtını verdi. İstanbul’u çok sevdiğini, bu yıl üç defa Türkiye’ye gittiğini de söylemeyi ihmal etmedi.

“Amsterdam ” restorandaki öğle yemeği ve “ Tepe altındaki mutlular ” restoranda leziz yemekler, günün yorgunluğunu oldukça hafifletmişti. Hele antik açık hava tiyatrosunda Plovdiv Devlet Operasının Corc Bize’den “Karmen ” temsili gönüllerimizi coşturdu.

Gezilerimiz aynı tempoyla ertesi gün de devam etti. Seke seke ben de gruptan ayrılmamaya çalışıyordum. 40 yıl önceki antik şehirdeki, yıkılmaya yüz tutmuş, eski evler yeniden restore edilmiş, Doğu-Batı sentezi karışımı, daha fazla Osmanlı evlerini andıran mimari üslubuyla göz kamaştırıyorlardı. Ziyaret ettiğimiz, Zlatko Boyaciev’in sergisi, eski eczane “ Hipokrat ” , müşteri evleri, “ Konstantin ve Elena “ kilisesi, Doğu Kapısı ve diğerleri görkemliydiler.

Asenovgrad’ da modern şarap fabrikasını bize çok güzel bir Türk kızı tanıttı. Asenovgrad yakınlarındaki “ Arap Manastırı ” Osmanlı döneminde, Arap asıllı bir Osmanlı valisi tarafından yaptırılıp Hristiyanlara hediye edilmiş. Rivayete göre, valinin ağır hasta kızı, kasabaya götürülürken, yol üzerindeki kaynaktan su içer ve sağlığına kavuşur. Osmanlı paşası işte oraya bu manastırı yaptırır. Manastırın başrahibi anlattı bize bunları. Sonra sofrasına davet etti. Düğüne hazırlanılmış gibi bir ziyafet çektiler. Topladığımız enerjiyi, Belediye Başkan yardımcısı Mariya Vılkanova ile gelen rehber eşliğinde, sarp kayalıklardan oluşan ve geçit vermeyen, Asenov Kalesi’nde harcamaya çalıştık. Çünkü en büyük ziyafet akşam olacaktı.

Dokuz Eylül, Sosyalist döneminde, Bulgaristan’ın Kurtuluş Bayramıydı, ancak artık kutlanmıyordu. Tesadüf müdür, bilinmez, “ Altın elma ” ödülü bu akşama uyarlanmıştı. Filibe’nin Çar Simion Parkında yer alan gölün “ Şarkı söyleyen fıskiyeleri ” karşısındaki oldukça geniş meydana kurulmuştu tribün. Bir zamanlar bu gölde kayıklarla dolaştığımız gençlik hatıralarım canlandı gözlerimde. Şimdi göz kamaştıran fıskiyeler, birer ışık cümbüşü oluşturuyor, sanki gökyüzündeki yıldızlarla birleşiyordu.

Tören Devlet Opera Orkestrası eşliğinde açıldı. Konuşmacılar sırayla yerlerini aldılar. Tunus eski Turizm Bakanı Tijani Haddat, ABUJET Başkanı ve BTA’nın genel müdürü Maksim Minçev, ABUJET genel sekreteri ve FİJET’e bağlı uluslararası “ Altın elma ” gazetecilik ödülü komisyon başkanı Plamen Starev, Bulgaristan Cumhuriyeti Turizm Bakanı Bayan Nikolina Angelkova, Plovdiv Belediye Başkanı İvan Totev, Plovdiv Belediye Başkan yardımcısı- kültür ve turizm sorumlusu Bayan Ameliya Geşeva resmi konuklar sıfatıyla teker teker söz aldıktan sonra, “ altın elma ” ödülü alkışlarla FİJET Başkanı Tijani Haddat eliyle Belediye Başkanı İvan Totev’e verildi. Ayrıca Plamen Starev’e de başarı plaketi sunuldu. Daha sonra Restoran “ Morado ” da çok eğlendik.

10 Eylül (Cumartesi) günü Etnografya müzesi, zanaat merkezi ve değişik şarap izbeleri gezildikten sonra, alış-veriş imkanı doğdu ve akşamüstü “Refan ” firmasıyla görüşüldü. Esaslı eğlence de “ San Petersburg ” Park Otel de tertiplenen gala gecesindeydi. Doyasıya dans edildi. Orkestra eşliğinde değişik ülkelerin şarkı ve türküleri seslendirildi. “Dayanışma dediğin işte böyle olur ” , dedim kendi kendime. Hepimizin gözlerinde mutluluk okunuyordu. Mükemmel bir organizasyon olduğunda hem fikirdik. Tüm emeği geçenlere ve bilhassa Plamen Starev’in çabalarını kutlamadan geçemeyiz. Rehberlerin gayretlerine de teşekkür etmek gerekir. Bilhassa Geno Doykov bana çok yardımcı oldu. Onun sayesinde sekerek yürüdüğümü unuttum.

O gece ve ertesi gün herkes birbiriyle kucaklaşarak ayrıldı. Biz turizmciler yardımsever ve hoşgörülü oluruz. Zaten turizm demek, dünya insanlığının yolunu aydınlatmak, demektir. Bazı karanlık güçler, meşalelerimizi söndürmek isteseler de, biz onları hep tutuşturacağız.

Kaynak: turizmhaberleri.com

 

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !