21 Mayıs 2015 Perşembe
– Nilgün ATAR- turizmhaberleri.com
NİĞDE KÜLTÜR VE TURİZM DOSYASI-5
KONUK: Niğde Müzesi Müdürü Fazıl Açıkgöz
Niğde’ye giderken “3 gün orada ne yapacaksın, biz 3 saatte şehri bitirdik ” demişti gençler. Ancak binlerce yıllık tarih ve kültürel zenginliğe evsahipliği yapan Niğde’yi gerçekten tanımak ve anlamak üzere ziyaret ettiğinizde iş değişiyor, bu muhteşem kente zaman yetmiyor.
Yeşilburç Köyü, Tyana Antik Kenti ve şehir merkezinde incelemelerde bulunduğum bu güzel kentte; yerel paydaşlarla yoğun görüşmeler yaptığımdan, Avrupa müzeleri ile yarışan ve methini çok duyduğum Niğde Müzesi’ni görmeye zamanım kalmamıştı.
Ancak İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü binasında gerçekleştirdiğimiz son toplantıya katılan Müze Müdürü Fazıl Açıkgöz ile tanışmak benim için büyük bir mutluluk kaynağı oldu. Avrupa Müzeleri ile yarışan Niğde Müzesi’nin başarı hikayesini kendisinden dinleme şansını yakaladım. 18-24 Mayıs Müzeler Haftası nedeniyle bu röportajın ” yaşayan ve en iyilerle yarışan müzelere ” örnek olmasını diliyorum.
Niğde Müzesi Müdürü Fazıl Açıkgöz; aynı zamanda arkeolog ve restoratör. İşini severek yapan tüm insanlar gibi alanında çok bilgili, donanımlı ve heyecanlı.. ” Yaşayan Müzeler ” konseptinin adeta mimarı Niğde’deki çalışmalarıyla…
Biz de bu sohbetimizde Niğde’nin müzecilik tarihinin nasıl başladığını, insanların müzeye ilgilerini, yaşayan ve yarışan müzelerin başarı ipuçlarını sorduk… İşte başarılı müzeciliğin sihirli anahtarı olacak yanıtlar:
Niğde’nin müzecilik tarihi nasıl başladı.?
1939 yılında 2. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Niğde Türkiye’nin tarihi açısında hiç işgal görmemiş korunaklı bir yer olması nedeniyle İsmet İnönü döneminde İstanbul Topkapı Sarayı ve İstanbul Arkeoloji müzelerinin kıymetli eserleri toplanarak tren konteynırları ile Niğde’ye getiriliyor. Camilere ve Akmedrese’ye yerleştiriliyor. Topkapı Sarayı’nın Müdür Yardımcıları ve çalışanları da beraberinde gelerek 4 yıl boyunca eserlerin kontrolü için burada kalıyorlar. Zaman zamanda İsmet İnönü kimseye haber vermeden gizlice gelerek eserler iyi korunuyor mu diye kontrol ediyor. İkinci dünya savaşından sonra 1945 yılından sonra bütün eserler tren vagonlarında ait oldukları müzelerde teşhir edilmek üzere geri gönderiliyor. Böylece Niğde’de insanlarda bir Müze bilinci oluşuyor.
İlk Müzecilik faaliyeti Akmedrese’de başlıyor değil mi?
Evet tam da öyle..1957-59 yıllarında Karamanoğulları beyliğinden kalan eserlerin sergilenmesiyle Akmedrese de ilk müzecilik faaliyetleri başlıyor. Şimdiki modern binasına taşınıncaya kadar (1977) müzecilik faaliyetlerini orada gösteriyor . 1977 yılında müze eserleri yeni binasına taşınıyor. İslami taş eserler Akmedrese de bırakılıyor. Neden mi? O zamanın büyükleri İslami taş eserler müzesi açılsın diye düşünüyorlar. Yeni binasına taşındıktan sonra 1982 yılına kadar yeni binanın içinde değerlendirme ve projeler yapılmış. 20 Kasım 1982 tarihinde ilk modern anlamda müze yeni binasında ziyarete açıldı.
Siz ne zaman başladınız Niğde Müzesi’ndeki görevinize?
Ben 1981 yılında geldim Niğde Müzesine. O yıllardan itibaren Niğde ve çevresinde hem Müze Müdürlüğü hem de Üniversite Başkanlığında kazılara başladık. Çünkü Niğde tarihi anlamda çok önemli bir bölge. Geçmiş arkeolojik dönemlerde kuzeyden güneye doğudan batıya giden bütün yollar burada kesişiyor. Ayrıca Fransa’nın Bordo kentinden başlayıp Kudüs’e kadar uzanan Kral yolu (haç yolu) dediğimiz yol da eski Tyana Antik Kenti’nden geçiyor. Dolayısıyla hemen çeşitli kazılara başladık. Neolitik Dönem, eski Tunç Dönemi, Hitit dönemi, Geç Hitit Dönemi, Roma Dönemi olmak üzere 8 ayrı yerde kazı ve restorasyon çalışmalarına başladık. Bu arada eski Andaval’da duvar resimleri restorasyonunu tamamladık.
KÜÇÜK AMA TADINDA BİR MÜZE OLSUN İSTEDİK
Kazıların başlaması ile Niğde Müzesi’nde değişim ve gelişim süreci ne yönde oldu..?
Müzemiz 1982 yılında açıldıktan sonra bu kazılardan çok önemli ve güzel ünik eserler gelmeye başladı. Mesela Niğde nin Bor ilçesine bağlı Bahçeli’de Roma havuzunun hemen üzerinde Köşk Höyük’te 1981-2009 yılında çok önemli kazılar yaptık. Niğde Müze Müdürlüğü başkanlığında, Ankara Üniversitesi’nden gelen sayın hocalarımızın bilimsel danışmanlıklarıyla çalıştık. Bu yaptığımız kazılarda çok önemli eserler geldi müzeye. Ve bu eserler müzeye sığmamaya başladı. 1999 yılında müzeyi teşhire kapattık ve yeni projemizle açmak istedik. Niğde Müzesi küçük bir alanda ama tadında bir müze olsun dedik. Sokaktaki vatandaş arkeoloji veya tarih okumamış olabilir, müze kapısından içeri girdiğinde kronolojik sıraya göre panoları takip ederek , gelişimi görsün, kapıdan çıktığında ise bir fikir sahibi olsun. Bütün anlatımlarda Türkçe ve İngilizce panolar yapıldı. 3 yıl sonra 20 Kasım 2001 tarihinde müzemizi tekrar teşhir tanzime açtık.
Avrupa’nın en iyi müzeleri ile yarışmak nasıl bir duygu…?
Heyecan ve gurur verici tabii..2003 yılında Bakanlığımız Niğde Müzesi’ni Avrupa’nın en iyi müzesine aday olarak gösterdi. Avrupa’nın bütün ülkelerinden 60 müze arasında yarıştık. Biz ilk elemeleri geçtik ve çok güzel uygulamalar yaptık. Çocuk ve müze, müze ve eğitim gibi konular işledik . ODTÜ Kolejinden çocuklarını müzeye getirip kil ile mülajlar yaptırdık. Avrupa Müze Konseyinden incelemek için gelen komite üyeleri bizim bu çalışmalarımızı çok beğendiler.
Niğde müzesi 5 bin metrekarelik bir alanda yer alıyor, sadece bin metrekarelik bir alanda 6 salonla teşhire ayrılmıştır.
Bugün Türkiye’de gerçekten çok büyük ve çok güzel müzeler açılıyor. 50 bin metrekare büyüklükte olan bu müzeler Türkiye’nin gurur kaynağı.. Zeugma, Hatay, Haleplibahçe gibi.. Ama Niğde Müzesi bunların hepsinin nüvesini oluşturuyor. Çünkü müzecilikte önemli ilk çalışmalar Niğde’de yapıldı, bizimle çalışan ekip daha sonra Burdur Müzesi ve Gaziantep Müzesi ile çalıştı. Her iki müze de Avrupa da yılın müzesine aday oldu.
2.5 DAKİKALIK MÜZE ZİYARETİ…
Yaşayan Müzeler kavramı artık çok ön planda..Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Müzecilik denildiğinde benim hep anlattığım bir olayı da paylaşayım sizinle. Bir Fransız arkadaşım var, Niğde Göltepe’de birlikte çalıştık. 1990 lı yıllarda teşhir tanzimden önce. Niğde Müzesi 3 salondan ibaretti o zaman.. Silvester bir gün Müzede gişenin yanında oturuyormuş. Bir ziyaretçi grubu gelmiş ve o insanlar 2.5 dakika sonra çıkmışlar. Silvester şaşkınlıkla “bu bir müze ziyareti değil, bu başka bir şey ” dedi. Müzede 2.5 dakika geçiren bu kişiler, belli ki arkadaşlarına “ben müzeye gittim ” demek için gelmişler.
İşte biz de 2001 yılındaki projemizde salonları küçük bölümlere ayırdık, 3 salonu 6 salona dönüştürdük, küçük alanlar yarattık, insanlar orada daha uzun süre kalsınlar, ilgilerini çeksinler diye… Bizim müzemizde şu fark var, daha önce söylediğim gibi; dışardan gelen vatandaşlar tadında bir müze görsün, bir müze fikri olsun diye hem tematik sergilemeler yaptık hem de bilgilendirme levhaları koyduk. Örneğin Asur ticaret kolonileri çağında kapaklı vazolar var, vitrine bakan insanlar öyle bakıp geçiyorlar. Oysa bunun bir fonksiyonu var; biz bu vazonun hikayesini anlatıyoruz. Vazoların nasıl mühürlendiğini, gideceği yere kadar nasıl güvenli şekilde gittiğini anlatmaya çalıştık.
Ben 2007 yılında Moğolistan’da Orhun Müzesi projesinde çalıştım; 1 ay kadar çölün ortasında Karakurum’da kaldık. Dönerken Pekin’e gittim, Yasak şehir’i gördüm. Muhteşemdi, 1.5 milyon eser var teşhirde ve hepsi zümrüt zebercet.. Ben bir arkeolog, bir restoratör ve müzeci olarak 3.ncü saatin sonunda hiçbir şey görmedim. Çünkü insanların ilgisini çekmek, dikkat sürelerini çok iyi kontrol etmek lazım. Vitrinlerin içine koyacağınız eserlerin hacimlerini hesaplarız, ne çok dolu ne de çok boşluk olması lazım. Bunu çok iyi dengelemek gerekir.
Müzenin ziyaretçi oranı ve halkın ilgisi nasıl?
Yerli ziyaretçimiz daha yoğun.. Günümüzde insanlar ören yerleri ve alanları daha çok ziyaret ediyorlar. İstanbul Arkeoloji Müzesi ya da Antalya Müzesi, ya da Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesini gördüğünde ” bütün müzeler üç aşağı beş yukarı aynıdır ” diye düşünüyor. Ama her müzenin ayrı bir karekteri var, farklı bir hikayesi vardır bizler için ama sokaktaki vatandaş böyle düşünmeyebilir.
Niğde Müzesi’nin her sene 30-40 bin civarında ziyaretçi geliyor. Gümüşler manastırı’na da çok yoğun ilgi var. Müzemizde küçük bir laboratuar, sergi salonu ve konferans salonu var.. Laboratuarımızda yıllar yılı kazılardan gelen eserlerin konservasyon ve restorasyonlarını yapıyoruz. Modern anlamda her şeyimiz var
MÜZECİLİKTE NASIL BAŞARIYA ULAŞILIR? İŞTE İPUÇLARI.
Müze salonları ile ilgili kısa notlar alabilir miyiz?
Niğde Müzesi’nde Paleolitik Çağdan günümüze kadar gelen tarihi ve kültürel birikimi yansıtan eserleri silsile izleyerek takip edebiliyorsunuz. MÖ 5 bine ait radyo karbon tarihlemeleri ve bilimsel araştırmaları yapılmıştır bütün eserlerin. Kalkolitik evin birebir kurgulaması vardır. 2.salonumuzda eski tunç döneminde Çamardı ilçesi Celaller köyünde yeraltında 5 km alana yayılan Kestel maden galerisi var. Çok önemli bir bulgudur. Biz kazıya başladığımızda Anadolu’da bakır üretildiğini ancak kalayın olmadığını biliyorduk. Bronz çağında bronzu elde etmek için bakır ve kalayı alaşım yapmanız gerekiyor. Çok stratejik bir ürün.. Biz orda kazıya başlayıncaya kadar, Anadolu’da M.Ö 3 yılda bakır üretiliyor ama kalay yok; ticaret yoluyla Mezopotomya ve Afganistan’dan geliyor ” deniliyordu. Biz burada Kestel maden galerisinde kalayın üretildiği, bin ton rezerv alındığını, galerilerdeki mezar odalarında kemik analizlerinde çocuk işçilerin çalıştırıldığını gördük.
Arkeolojinin önemi budur. Siz bir alanda kazı yapıyorsanız önce bulduğunuz eseri tanımlayacaksınız, yorumlayacaksınız, günümüze aktarmak için konunuzda uzman olmanız gerekiyor. Bütün bunları 2. salonda maden galerisiyle sergiledik. Potaları, kalayı nasıl elde ettiklerini, 1 metrelik alana ayna koyduk mekanı genişlettik. Merak uyandırdık. Niğde isminin ilk kez geçtiği MÖ 8 yılda yayınlanan kitabenin tercümesini koyduk. Göllüdağ, Tyana ile ilgili tematik sergilemelerde birebir tanıtmaya çalıştık.
2007 yılında Niğde Müzesi, hem müze uygulamaları hem de teşhir tanzim ile ilgili olarak ABD Dünya Kültürel Mirası Koruma Fonu tarafından pilot müze seçildi.. Daha sonra genel müdürlüğümüz bu konu ile ilgili bir workshop düzenledi. Çeşitli ülkeler, ABD ve Türkiye’nin bütün müzeleri katıldı. Niğde müzesinin bir çalıştayı gibi oldu. Ben de Niğde Müzesi Müdürü olarak “Müzecilikte başarıya nasıl ulaşılır ” konusunda iki konuşma yaptım. Bu da bizim için önemliydi.
18-24 MAYIS MÜZELER HAFTASI KUTLU OLSUN:
Niğde Müzesi Müdürü Fazıl Açıkgöz başta olmak üzere tüm müze müdürlerimizin, çalışanlarının bu alanda emek verenlerin 18-24 Mayıs Müzeler Haftasını kutlar, yaşayan-yaşatan ve yarışan müzelerin daha da çoğalmasını dileriz.
NİĞDE KÜLTÜR TURİZM DOSYASI 6.BÖLÜM İLE DEVAM EDECEK.
Kaynak: turİzmhaberlerİ.com