Daha önce keşif dalışı gerçekleştirdiğimiz Finike Suluin Mağarası’na 4 Mayıs 2006 Perşembe günü tekrar gittik. Dalış amacımız Finike Festivali için Finikelilere mağaranın sualtı görüntülerini göstermek. İkinci amacımız ise çöplük gibi kullanılan bu yer için yetkililere uyarıda bulunmak yani doğal servetimize sahip çıkmak. Dalış yaptığımız mağara, Finike’nin Demre çıkışına 500-700 metre uzaklıkta, Kaş’ giderken sağ tarafta küçük bir viraj üzerinde ve dağın hemen yamacında…
Dalışa Kapatılmıştı
Yola 100 metre uzaklıktaki mağaraya ulaşabilmek için yaklaşık 50 metre yüksekliğe tırmanmamız gerekiyor. Bu mağarada 8-9 yıl önce iki Alman turist dalış kazası geçirmiş ve yaklaşık 65-70 metre derinlikte ölmüş. Bu turistlerin cenazesi yaklaşık bir hafta sonra alınabilmiş. Bu nedenle dalıcılar mağaraya uğursuz gözü ile bakıyor. Söz konusu kazandan sonra mağara dalışa kapatılmıştı ancak biz resmi makamlardan gerekli izinleri alarak dalışımızı gerçekleştirdik.
Bu, Akdeniz Üniversitesi Sualtı Kulübü’nün değerlerimize sahip çıkılması amacıyla girdiği dördüncü mağara. Karstik özellikli bir bölge olması nedeniyle Antalya çeveresinde çok sayıda mağara bulunuyor. Biz bu mağaralara tek tek gireceğiz. Bizim insanımız için buralar, içersinde su bulunan, taş ve çöp atılan ve hakkında bir çokhikaya de uydurulan deliklerden öteye gitmiyor. İlginçtir Finike Gök Mağara içersinde Tamaron (çok zehirli tarım ilacı, şimdi kullanımı yasak) kutuları bulduk, yani ne yazık ki orası da çöplük olarak kullanılıyor.
Dikkatli Olmalıyız
Suluin Mağarası’nda gerçekleştirdiğimiz dalış sırasında 47 metre derinliğe indik. bu derinlikten 70-80 metreye kadar olan derinlikleri ışıklarımız sayesinde rahatça görebiliyorduk. Dalışımmız sıransında kılavuz halatı kullanarak orta su ve tavandan gittik. Açık devre scuba ile dalışımızı gerçekleştirdik ve normal hava kullandık. Mağarada üç su tabakası bulunuyor. ilk girilen bölgenin suyu, yani yüzey suyu ayrı bir yapıda (derinden çıkışa baktığımızda bulut görünümünde). Bundan sonra yaklaşık 15-20 metre derinliğe kadar ikinci ve daha derinlerde de üçünçü bir su tabakası bulunuyor. Su özelliği acı su (az tuzlu) ve kükürtlü yapıda. Dolayısıyla asit oranı yüsek bir su. Bunu kireç taşlarını çözmesinden de anlıyabiliyoruz. Kireç taşlarına dokunulduğunda taşlardan kopmalar oluyor ve çamurlaşma söz konusu. Bu açıdan gerek sarkıtlardan gerekse tavandan göçmeler yaşanabilir. Dalışta çok dikkat etmek ve dokunmamak gerekiyor. Su içinde yaşayan hiç bir canlı tespit edemedik. Su çok soğuk ve iliklerimize kadar işledi. Dipte çok miktarda tortu bulunuyor. Yinede dipte tavandan düşmüş çok büyük bloklar var. Mağara çıkışına doğru çok büyük sarkıtlardan da zemine düşüp yatay halde duranları gördük. Su çok berrak (üst su hariç) ve derin. 1995 yılında bu mağaraya yabancıların karışım gazla daldıklarını biliyoruz. Bu grup içinde Türkler de vardı. Kılavuz halatlarını zaten dalışlarımızda görebildik. Geçekten profesyonel kişilermiş. Bu konuda iyi bir eğitim aldıkları belli.
Sarkıt Bölgesinde
Mağara geniş ve batıya doğru derinleşerek bir tünel gibi gidiyor. İlk giriş kısmında ürkütücü ve sanki görüşün olmadığı bir su var gibi ama öyle değil, aşağı indikçe su berraklaşıyor. Bu mağaranın bir özelliği de dalış sırasında sık sık derinliği kontrol etmenizi gerektirmesi. Aksi halde çok derinlere düşebilirsiniz. Suyun burada uzakları yakınlaştırma gibi bir özelliği bulunuyor. Yani çok yakın gördüğünüz şeyler aslında uzaktalar. Zaten derinliği de ondan ayarlıyamıyorsunuz. Mağara içersinde kükürtlü su nedeniyle çok büyük kararmış sarkıtlar mevcut. Sarkıtların en çok olduğu bölgeler giriş kısme ve 40 metreden sonraki derinlikler. Özellikle 40-45 metreler tamamen sarkıt bölgesi. sanki o bölgeye sarkıtlardan perde asılmış gibi. Müthiş bir manzara var. Normal hava dalışı yapanlara tavsiyemiz, bu bölgeyi geçmemeleridir. çünkü soğuk su nedeniyle fazla nitrojen yüklemesi ve narkoza (dderinlik sarhoşluğu) girme sonucu doğabilir. Turistlerde bu yüzden öldü sanıyorum.
Yüzeye Doğru
Dalışlerımızda bizi büyüleyen şey o derinlikten çıkışın mükemmel bir şekilde görülmesi oluyor. Dönüşte ışıkları kapatarak aydınlığa doğru gidiyoruz. En geride kaldığım için herkesin gidişini ve hava kabarcıklarını izliyorum ve beni büyülüyor. Çıkış kısmında (20 metre civarı) testi, küp ve anforaya benzer kırıklar görüyoruz. Üzerleri tortu ile kaplanmış. Bir kısmının üzerine de sarkıtlar düşmüş. Bunları incelerken şunu hayal ediyorum. Çok derinlere kadar sarkıtların bulunması bunların bir dönemler kara olduğunu gösteriyor. Çok büyük bir çöküş yaşanmış olabileceğini, büyük bir depremin olduğunu düşünüyorum. Orda bulunan testi kırıkları bana şunları düşündürüyor. Su yoksa, o zaman bu testi niye? Varsa da su tuzlu ve içilmez durumda olmalı. hayal kuruyorum, demek ki belli bir dönemde insanlar burada barındılar.
Yaşamlarını burada geçirdiler, acı tatlı anılar yaşadılar. Belki de bir şeylerden saklandılar, hayatlarını kurtardılar. Mağara içersinde kemikler var. Dışardan atılmadıysa yemiş oldukları hayvanların kemikleri olabilir veya bir depremde kendileri öldü, bunlar onların kemikleri. Belkide öldüklerinde onları yiyen hayvanların artıkları.
Patlayıcı Kullanmamalı
Mağara içerisinde tarif edilmez bir duygu ile dolaşıyorsunuz. Derinlikleri keşfetmek, zoru başarmak ve oraları ilk gören insanlar olmak sizi büyülüyor. Çıkışa yaklaşırken ister istemez çok büyük bir rahatlama hissediyorsunuz. Üzerinizdeki nitrojeni atmak için orada dekoya başlıyorsunuz, 10 metrelerde vakit geçiriyorsunuz. Öğrencileriniz yanınızda, gözlerinin içi gülüyor. Deko yaparken şakalaşıyorlar. Ben iki tanesine yedek hava (tüp) taşıdıkları için “Sizler şarapçısınız, şişelerinizle geziyorsunuz” diyorum. Birde madalyonun öbür yüzü var. Çıkarken atılan bira şişeleri, çöp ve plastik materyalleride görüyorsunuz. Üzülüyorsunuz “Biz nasıl bir milletiz ki bunları yapıyoruz” diye. Çoçuklarla geliyor aileler. Her birisi bu mağaraya bir taş atıyor. Atılan taşları bir hayal edin. Altta tarih var, onu yok ediyorsunuz, kırıyorsunuz, gömüyorsunuz, zarar veriyorsunuz. Belki bir dönem sonra orada arkeolojik kazı yapılacak. Attıklarınızı insanlar tekrar çıkartmaya çalışacak. İnanın buralar başkalarının elinde olsa başka olurdu. Yine burada şunuda vurgulamak istiyorum. Bu mağaranın çok yakınından yol geçiyor. Yol çalışmaları sırasında patlıyıcıların kullanılmaması gerekir. Hatta epeyce uzakta bile. Bunlar mağarada çok büyük çökmelere neden olacaktır. Oradaki sarkıtlar belki dünyanın oluşumundan bu yanadır. Siz o oluşumu yok edemezsiniz.
Yar.Doç.Dr.Mehmet Gökoğlu
gokoglu@akdeniz.edu.tr
Akdeniz üniversitesi
Su Ürünleri Fakültesi