Home sweet home

Bugün anahtar kelimemiz ev. Erkeğin kalesi, son savunma hattımız. Dış dünyadan sığınmak için kaçtığımız ve sadece seçilmişlere açık olan minik sentetik cennet. Ev, taş devrinde bile insanın içindeki en önemli duygulardan birinin, korunma dürtüsünün tek tatmin şekli.

Neden peki? Nedir bu kadar özel yapan evimizi? İçinde sadece sevdiklerimizin olması mı? Veya bazılarımız için sevdiklerimizin olması umudu mu? Kapıyı kapatınca dış dünyadan, kurttan kuştan, hırttan uğursuzdan korunduğumuzu bilmemiz mi? En savunmasız olduğumuz anlarda dış dünyaya karşı bir duvar örme güdümüz mü? Nedir yahu?

Peki evi barkı olmayan adamlar / kadınlar / hayvancıklar ne yapsın? Ne yapıyorlar? Vakitsiz öldükleri dışında onlarla ilgili bildiğimiz gerçekler nedir? Bankamatiğin kabininde yada işyeri girişlerinde iki karton parçası, iki battaniye ve bir şişe şarapla geceyi geçiren adam hakkında ne biliyorsunuz? Şehirli içgüdülerinizin söylediği “Uzak dur şundan!” emrinden başka bir bildiğiniz var mı?

Veya takıyor musunuz kafanıza onları, evsiz ,barksız , sefil, pis, huzursuz, umutsuz ? Sizin için bir önemi yok onların, sokak köpekleri gibiler, hatta durumları daha da kötü, sokak köpeklerine gösterdiğiniz yetersiz ve sahte merhametin onda birini göstermiyorsunuz onlara. Böyle yetişmişim, yetişmişsiniz çünkü. Neyse bu bir dalış blogu, içinde de dalış ve sualtı fotoğrafçılığı oluyor genelde dolayısıyla konuya geri dönmek gerek.

Bütün bunlar nereden aklıma geldi peki? Eski makine ile çektiğim karelere bakarken bir keşiş yengeci fotoğrafı gördüm. Keşiş yengeci ilginç bir hayvan, normalde 30 yıla yakın yaşıyor. Kendine ait bir kabuğu yok, vücudu yumuşak ve savunmasız büyüdükçe hep yeni bir kabuğa geçmek zorunda, sürekli bir göç hali, sürekli stress. Kabuk yeterince büyük olmazsa o da büyüyemiyor ve başka yengeçlere yem oluyor. Kabuk çok büyük olursa rahat edemiyor. Genelde geceleri avlanıyor ve en savunmasız olduğu zamanlar bir kabuktan çıkıp diğerini aramaya başladığı zamanlar.

Düşünsenize bütün yumuşak kısımlarınızı kaplayan ve artık sıkan boğan bir zırhtan fırlayıp daha rahatlamanın tadını çıkaramadan hemen yeni bir kabuk, bir zırh arayışına geçmek zorundasınız. Kabuğu hemen de bulabilirsiniz hiç bulamayabilirsiniz, ararken ölebilirsiniz. Hal böyle iken pek de sevimli bir hayat gibi görünmüyor. Bu nedenle dostlar deniz kabuklarını boş bile olsalar sudan çıkartmamak gerek, birinin evini almakla aynı şey bu.

Kendinize iyi bakın.


Aziz Saltık
justaddwater2001@gmail.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !