Dabılbatım: Gemilerin karinası yırtıldığında teknenin su almaması için postaların iç tarafına konulan ikinci kaplama.
Dablin: Uç uca getirilmiş iki saç levhayı birbirlerine bağlamak için ek olarak kullanılan parça levhalar
Dalga: Deniz yüzeyinin doğa etkileri veya yapay hareketlerden kaynaklanan tepe ve çukurlardan oluşan periyodik hareketi.
Dalga Boyu: İki dalga tepesi arasındaki kadem cinsinden uzunluk
Dalga Çukuru: İki dalga arasındaki çukur
Dalga Önüne Düşmek: Dalgaları kıça alarak seyretmek
Dalga Sürati: Dalga şeklinin deniz mili cinsinden ilerlediği sürat.
Dalga Yüksekliği: Dalga tepesinin, dalga çukurundan olan kadem cinsinden mesafesi.
Dalgakıran: Liman ve iskele önlerinde tekne ve tesisleri dalgalardan korumak için yapılan set
Dalgayı Kollamak: Dalgaların etkisinden kurtulacak şekilde seyretmek
Dalyan(Sabit): Denizlerde ve iç sularda su ürünleri istihsal etmek için kazık, çit, çubuk, tel, taş veya beton vb. manialarla çevrilmek suretiyle sınırları değişmeyecek şekilde kurulan veya tabii olarak çevrilmiş su sahalarından meydana getirilen diple irtibatlı tesisler.
Dana: Üst üste kıçtan kara olmuş durumda yatmakta olan teknelerin tümü
Dana Yatmak: Uzun bir süre denize çıkmayacak olan yelken gemilerinin yelken ve serenlerini indirerek bir yere kıçtan kara olarak üst üste yatması.
Dar Kıyı: Kıyı kenar çizgisinin kıyı çizgisiyle çakışması.
Davlumbaz: Yandan pervaneli gemilerin pervanelerinin üzerini kaplayan yarım daire şeklindeki saç levha
Davranmak: Denizler tesiri ile yalpa yapmakta olan bir geminin, yalpa vaziyetinden birdenbire kalkması, doğrulması
Dayak: Kuru havuza alınan geminin iki yanına konulan dikey destekler
Dayakçı: Tersanelerde gemileri dayaklamak işinde çalışan işçi
Delta: Nehirlerin denize döküldükleri yerde biriken ve birkaç ağızdan oluşan kum ve çamur yığınlarının oluşturduğu adacıklar
Demir: Gemi ve deniz araçlarını istenilen yerde sabit tutmak için halat veya bir zincire bağlı olarak denize bıraktıkları özel biçimde dökme demir veya çelikten yapılmış ağırlıklar.
Demir Almak: Demir üzerinde bulunan bir geminin demirini dipten çıkartıp gemiye alma işlemi
Demir Anelesi: Halat veya zincirin demire takılması için demir bedeninin üst tarafına açılmış olan delikten geçirilen yuvarlak halka veya harbili kilit.
Demir Atmak: Bir gemiyi istenilen yerde durdurup yatmak maksadıyla demiri fundo edip zincirine yeteri kadar kaloma verme işlemi
Demir Bırakmak /Demiri Kesmek: Demirli bir geminin demirinin bir leşe veya herhangi bir yere takılması veya aniden seyre çıkılması zorunluluğu olduğu zamanlarda zincir kilitlerinden birinin fora edilip, zincirin markalanarak denize bırakılması
Demir Fundoya Hazır: Vira edilen bir demir yerine oturduktan ve bosaya vurulduktan sonra, demirin müteakip fundoya hazır olduğunu köprüüstüne bildirmek için söylenen terim.
Demir Göründü: Vira edilmekte olan demirin su içinde göründüğünü köprüüstüne bildiren terim.
Demir Irgatı: Demirleri fundo veya vira etmek için gemilerin başüstüne konulmuş yatay veya dikey olarak çalışan ırgat.
Demir Kestirmek: Herhangi bir dış etki ile gemi zincirinin herhangi bir yerindeki baklasının kesilerek demirin ve zincirin denize gitmesi.
Demir Loçası: Demir zincirinin içinden geçtiği, demirin oturduğu yer
Demir Memesi: Demir kolları ile bedeninin birleştiği en uç nokta.
Demir Nöbetçisi: Demirin denizdeki durumunu kontrol etmek ve başüstünün emniyetini sağlamak üzere başüstüne konulan silahlı nöbetçi
Demir Şamandırası: Demirin denizdeki yerini belli eden ve demir anelesine bağlı bir halat ucundaki şamandıra.
Demir Taramak: Fırtınalı ve denizli havalarda demirli bir geminin demirlediği mevkiden farklı bir mevkiiye doğru sürüklenmesi.
Demir Tırnağı: Demir kollarındaki sivri uçlar.
Demir Üzerinde: Demirli bir gemiyi ifade eder.
Demir Üzerinde Yatmak/Demirde Yatmak: Bir yerde demirli olarak uzun süre kalmak
Demir Yeri: Liman dışında demir atmaya ve demir üzerinde emniyetle yatmaya uygun olan yerler.
Demir Yerine Oturdu: Vira edilen bir demirin loçadaki yerine oturduğunu köprüüstüne bildiren terim. Bu halin olması ile komutan abosa komutunu verir ve zincir bosaya vurulur.
Demire Çıkmak: Geminin yanaşmış olduğu iskeleden avara ederek açığa demirlemesi
Demire İnmek: Geminin demirlemek için istenilen derinliği buluncaya kadar ağır ağır ilerlemesi
Demiri Fundo Etmek: Demiri denize atmak
Demiri Vira Etmek: Demirlemiş bir geminin demirini alması için yapılan işlem.
Demirlemek: Gemiyi istenilen yerde tutmak amacıyla demirin fundo edilmesi
Deniz Bağına Vurmak: Fırtınalı havalarda seyre çıkmadan önce gemideki hareketli malzemelerin fırtınadan etkilenip yer değiştirmesini önlemek ve denizlerin personel üzerinde oluşabilecek menfi etkisini azaltmak amacıyla cihaz ve eçhizelerin hareket etmeyecek şekilde bağlanması
Deniz Elverişli Gemi: Talep edilen sefer bölgelerine göre,bir geminin taşıyabileceği yük/yolcu miktarı,teknenin güverte sağlamlığı,tekne ebatlarına göre bulundurması gereken yangın söndürme,cankurtarma malzemeleriyle birlikte zorunlu seyir cihazlarının mevcut bulunduğu denize uygun gemi.
Deniz Haritası: Deniz sahaları ile sahilleri gösteren ve denizciler tarafından kullanılan özel haritalardır. Tehlikeli olan yerler, sığlıklar, kayalıklar özel işaretleri ile dip karakterleri harflerle, kulaç hatları nokta ve kısa hatlarla, akıntılar oklarla gösterilirler. Ayrıca seyir için yardımcı maddeler, fenerler, şamandıraların karakteristikleri belirtir.
Deniz Hava Kuvveti: Deniz Kuvvetlerinin harekatını destekleyen ve Deniz Kuvvetleri ile birlikte harekat yapan hava gücü
Deniz Haydutluğu: Bir geminin tayfa ve yolcuları tarafından açık denizde yapılan ve belli bir ulusa karşı yönetilmeyerek, bütün uluslar arası ticareti, yasanın yasakladığı zor kuvvet ve şiddet hareketlerine dayanarak tehlikelere sokan eylem
Deniz Hırsızlığı: Korsanlık; denizlerde dolaşan gemilere silahla saldırarak soyma işi
Deniz Hukuku: Deniz yolu ile ticaretin doğurduğu bütün ilişkileri düzenleyen kurallar; yalnız deniz ticaret hukukunun doğurduğu özel hukuk ilişkilerini düzenleyen kurallar ise, deniz ticaret hukukunu oluşturur.
Deniz İşaretleri: Denizde trafiği düzenli kılmak ve emniyeti sağlamak amacıyla kabul edilen ve konulan uluslar arası işaretler
Deniz Jeofiziği: Arzın denizler üzerinde magnetik, gravimetrik ve sismik özelliklerini ve arzın denizler altında kalan bölgesindeki yapıyı inceleyen, bunların askeri, akademik ve ekonomik kıymetlendirmesini yapan bilim dalı
Deniz Kurdu: Denizlerde uzun müddet gezmiş, dolaşmış denizin her türlü zorluğunu görmüş, geçirmiş tecrübeli gemici
Deniz Mili: Yer küresi üzerindeki bir büyük dairenin bir dakikalık yayının boyu olup bir deniz mili 2000 yarda veya 1852 metredir.
Deniz Tertibi Bağlamak/Almak: Fırtınalı ve denizli havalarda gemi içinde ve güvertede bulunan araç ve gereçlerle diğer malzemelerin yalpalar sebebiyle yerlerinden oynamamaları için bunların halatlar vasıtasıyla bağlanması.
Deniz Uçağı: Su üstünde manevra yapmak üzere inşa edilmiş her türlü hava aracını kapsar.
Denizaltı Ana Gemisi: Açık denizlerdeki denizaltılara lojistik destek sağlayan su üstü gemisi
Denizaltıcı: Denizaltı personeline verilen ad
Denizci: Denizle ilgili işlerle uğraşan/denizciliği meslek edinmiş/deniz sporları ile uğraşan/ deniz ve gemi işlerinde uzman kişi/ticaret gemilerinde çalışan kimse.
Denizcilik: Denizcilerin yaptığı iş.
Denizcilik Simsarı: Gemilerin limana girip çıkmaları için yasaca yerine getirilmesi gerekli çeşitli işlemleri yapmak amacıyla çalışan gerçek veya tüzel kişi
Denizde Zapt Ve Müsadere: Deniz taşıtlarını durdurmak, aramak ve uluslar arası hukuk kuralları ve iç hukuk yasalarının öngördüğü durumlarda, bu taşıtlara veya içerisindeki mallara gereğinde el konulabilmesi
Denize Çıkmak: Bir geminin bulunduğu limandan kalkıp herhangi bir yere seyir yapması
Denize Elverişli Gemi: Tekne, umumi donatım, makine, kazan gibi esas kısımları bakımından yapacağı yolculuğun (Anormal ve beklenmeyen tehlikeler hariç) deniz tehlikelerine karşı koyabilecek durumda olan gemidir.
Denize Elverişlilik: Genel donatım, makine, kazan gibi esas kısımları bakımından yapacağı seyrin, tamamiyle anormal tehlikelerine karşı koyabilecek durumda olan bir gemi, denize elverişli sayılır.
Denize Elverişlilik Belgesi: Geminin denize elverişli olduğunu gösteren belge
Denize Elverişsizlilik: Bir geminin, bakım tutum noksanlığı, tamiri, personelinin noksan oluşu, cihazlarının seyre elverişsiz oluşu, yükün gerekli şekilde istif edilmemiş olması sebebiyle denizde seyir yapmasının mümkün olmaması.
Denize İndirmek: İnşa edilen veya onarım için kızakta bulunan bir gemiyi kızaktan indirerek yüzdürme işlemi
Denizleri Kollamak: Geminin dalgalardan fazla etkilenmesini önleyecek rotada ilerlemek
Derin Su: Onbeş kulaçtan daha derin olan su.
Deste Etmek (olmak): Halatın veya zincirin iyice gerilmesi
Detveyt Tonu: Bir geminin taşıyabileceği toplam ağırlık
Devriye: Hareket halindeki nöbetçi güvenlik güçlerinin güvenlik amacıyla belli yerde dolaşması
Dış Liman: İç içe aynı mevkide yapılmış liman tesislerinden, iç limanı da kapsayan, içine alan büyük limanın kapladığı liman sahasıdır.
Dıştan Takma Motor: Küçük deniz araçlarında kıç aynalık tahtası üzerine takılan yüksek devirli motor.
Dik Vento: Yan mataforaları ile dikmeleri istenilen durumda bulundurmak için cundalarından alınarak gemi üzerindeki bir mapaya bağlanan palanga donanımı.
Dikiş: Bir halatın çımasını kendi bedenine irtibatlamak veya diğer bir halata eklemek için açılmış kolların, açılmamış kolları arasına kavalya ile sıkıştırılması.
Dikme: Gemiye yük alıp vermekte veya ağır bir cismi istenilen yüksekliğe kaldırıp indirmekte kullanılan bir direk veya serenden oluşan donanım.
Dil: Makaraların ve bastikaların kanalları içinde mil üzerinde dönen oluklu tekerlekler.
Dinlendirme Tankı: Suyun motorinden ayrılmasını sağlamak için sarnıçlardaki motorin ufak sarnıçlar içine alınır. Bu sarnıçlarda bir süre kalan motorin içindeki su dibe çökerek motorinden ayrılır.
Dip: Bir puntelin, bir direğin alt tarafı
Dip Trolü: Bir veya daha çok gemiler ile çekilmek suretiyle zemin üzerinde sürütülerek dip su ürünlerini istihsale mahsus trol ağları ve bu ağlarla yapılan su ürünleri istihsali.
Direk: Gemilerin güvertesinden yukarıya doğru dikilen ve serenlerle yelkenlerin ve armaların donatıldığı çubuklardır. Direkler pruvadan kıça doğru sıralanırlar ve ayrı ayrı isim alırlar. Üç direkli gemilerde bu direklere, Pruva, Grandi, Mizana. Dört direkli gemilerde Pruva, Grandi, Mizana, Kontramizana. Beş direkli gemilerde Pruva, Grandi, Mizana, Kontramizana, Kontrata Mizana. Altı direkli gemilerde Pruva, Grandi, Kontra Grandi, Mizana, Kontra Mizana, Kontrata Mizana. Yedi direkli gemilerde Pruva, Grandi, Kontra Grandi, Kontrata Grandi, Mizana, Kontra Mizana, Kontrata Mizana isimlerini alırlar.
Direk Başı: Bir direğin tepesi
Direk Fistanı: Direklerden aşağı su sızdırmamak için direk ıskaçaları etrafına ve siğiller üzerine brandadan yapılan çerçeve
Direk Iskaçası: Direklerin alt kısımlarının oturduğu yuvalar
Direk Payı: Direğin güverteden aşağı geçtiği yerden ıskaçasına kadar olan bölümü. Direğin gemi içinde kalan bölümü
Direk Yüksekliği: Direklerin şapkalarından su kesimlerine kadar olan uzunlukları
Direkbaşı Lambası: Direklerin şapkaları üzerinde bulunan ve geceleri işaret vermede kullanılan lamba
Dirisa Açısı: Bir geminin omurgası ile hedef arasındaki yatay açı
Dirisa Etmek: Bir taraftan bir tarafa dönme, rüzgarın yön değiştirmesi
Disbarko: Bazı limanlarda yükün gemiden boşaltılarak karaya çıkarılıncaya değin yapılan ek taşıma giderleri; geminin liman hizmetlerinden yararlanması nedeniyle ödenen bedel
Doblin: Bir halatın iki çıması arasındaki sarkık kısım
Doblin Almak/Vermek: Bir halatın iki çımasının gemide kalmak üzere bordadaki veya sahildeki bir babaya sarılması
Dok: Gemi yapılan veya onarılan üstü kapalı havuz/ticari eşya saklamak için rıhtımlarda yapılan büyük depolar/gemilerin yük boşaltmasında kullanılan rıhtımlarla çevrili havuz
Dokuz Oturak Oturmak: Bir geminin bir sığlığa veya kayalığa kızaklanmışcasına boylu boyunca oturması
Doldurmak: Yelkenleri rüzgarla şişirmek
Domuz Ayağı: Topların haznelerinden mermiyi çıkarmak için kullanılan uskurlu mengene
Donanım: Direklerin, serenlerin veya yelkenler üzerindeki halat, makara gibi aksamın tümü
Donanma: Devletlerin deniz alaka ve menfaatlerini korumak maksadıyla deniz savaşlarında kullanılmak üzere, değişik maksat ve hizmetlere uygun, askeri gemiler topluluğudur.
Donatan: Gemisini deniz ticaretinde kullanan gemi sahibi; kendisinin olmayan bir gemiyi kendi adına deniz ticaretinde bizzat veya bir kaptan aracılığıyla kullanan kimse, üçüncü kimselerle olan ilişkilerinde donatan sayılır.
Donatanın Sorumluluğu: Donatan, gemi adamlarından birinin görevini yaparken işlediği kusur sonucunda üçüncü kişilere verdiği zararlardan dolayı sorumludur
Donatma: Bir geminin denize çıkabilmesi için gerekli araçlar, gereçler ve belgelerle donatmak; donatanın yaptığı faaliyetlerin tümünün adı
Donatmak: Bir geminin tekne ve armasını kontrol ederek, eksiklikleri tamamlayıp hazır hale getirilmesi (filika donatmak, palanga donatmak manevra yerlerini donatmak gibi)
Donyağı: Hayvanların iç yağından çıkarılan bir yağ olup, el iskandilinde dip tabiatını tespit etmek maksadıyla kullanılır.
Döküntü: Deniz yüzeyine yakın tehlikeli kayalık kümeler.
Dönmek: Bir geminin bir dümen açısıyla rotasını değiştirmesi
Dönüş: Nizam halinde bulunan birkaç geminin bir anda aynı rotaya dönmeleri.
Dört Direkli Gulet: Yalnızca mizana direğinde seren yelkeni, öteki direklerinde randa yelkenleri bulunan gemi.
Dört Direkli Kabasorta: Tüm yelkenleri yamuk, dört köşe seren yelkenleriyle donatılmış gemi
Döşekli: Altı düz olan tekne
Dövünme: Sert havalarda iki dalga arasına düşen geminin şiddetle sarsılması ve bunun süreklilik arzetmesi
Draft: Geminin çektiği su.
Dram: Kullanılmadığı zamanlarda halatların veya halat gibi malzemelerin sarıldığı ve bir mil etrafında elle veya elektrik motoru vasıtasıyla dönen makaralar.
Duba: Yük taşımak, ayaklık yapmak, genellikle nakliyatta kullanılmak üzere düz veya döşekli olarak saç veya ağaçtan yapılmış nakliye vasıtaları
Durgun Su: Rüzgar ve akıntıların tesirinde olmayan su.
Düdük: Sesle işaret vermek üzere basınçlı hava ile çalışan ve en az iki deniz mili mesafeden duyulabilecek nitelikteki cihaz.
Düdükle Selamlamak: Savaş gemileri birbirlerini vardabandra düdüğü ile selamlarlar. Birbirlerine sancak taraftan gören iki savaş gemisinin selamlama usulü; Kıdemsiz gemi bir uzun bir kısa düdük çalarak kıdemli gemiyi selamlar, kıdemli gemi bir uzun bir kısa düdük çalarak selamı alır, kıdemli gemi iki kısa düdük çalarak personeline rahat komutu verir, daha sonra kıdemsiz gemi iki kısa düdük çalarak selamı tamamlar. Gemilerin birbirini iskele taraftan görmesi halinde bir uzun iki kısa düdük çalarak selamlama yapar.
Düğüm: Bir halatın bedeni üzerine yapılan krozun içinden halat çımasının geçirilmesi ile yapılan bağ.
Dülger Bağı: Halat çımalarını direk, seren ve babalara bağlamak için yapılan bağ.
Dümen: Gemiyi (tekneyi) istenilen yöne çevirmek için saç veya tahtadan yapılan kıç tarafa monte edilen yelpaze şeklindeki parça
Dümen Açısı: Dümen yelpazesinin omurga hattı ile yaptığı açıdır.
Dümen Açısı: Dümen yelpaze sathının omurga ile yapmış olduğu açı
Dümen Baston Yekesi: Dümeni çevirmek için tepesine takılan ağaç veya madeni çubuk
Dümen Bodoslaması: Kıç bodoslama
Dümen Boğazı: Dümen yelpazesinden yukarıda kalan kısım
Dümen Dinlemek: Dümen yelpazesinin suyun yaptığı itme gücü ile geminin rota değiştirmesi
Dümen Dinlememek: Verilen dümen açısına rağmen akıntı, dalga veya rüzgarın etkisi ile istenilen rotaya dönülememesi
Dümen Dolabı: Dümen yekesine bağlı mekanizmasını çevirebilmek için yapılmış olan aygıt.
Dümen Donanımı: Dümen yekesi ile dümen dolabı arasında kalan tel halat mekanizma, ve kollar ile bunların geçtikleri makaralı sistemin tümüne verilen isim .
Dümen Kumandası: Dümenciye verilen komut.
Dümen Kuşağı: Dümen yelpazesini iki yüzünden kuşatarak iğnecikleri dümene bağlayan demir kollar.
Dümen Müşiri: Dümenin hangi yöne basılı olduğunu gösteren serdümenin önünde veya yekede bulunan gösterge.
Dümen Palası (Yelpazesi ): Dümenin esas ana parçası.
Dümen Suyu: Geminin hareket ettiği yönün aksine pervanelerin su yüzeyinde bıraktığı iz.
Dümen Suyu Feneri: Geminin dümen suyunu aydınlatmak için kıç tarafa genellikle kıç aynalık üzerine konulan ve beyaz ışık veren fener.
Dümen Tutmak: Dümeni kullanmak yönetmek.
Dümen Yekesi: Dümeni yönetmek için baş tarafındaki yuvaya geçirilen ağaç veya demir manivela.
Dümen Yelpazesi: Dümenin, dümen boğazından aşağıda kalan bölümü, dümen yüzeyi
Dümenci Pusulası: Dümen dolabının hemen önüne konulmuş olan mıknatısı pusula
Dümene Geçmek: Dümeni kullanmak üzere dümen dolabı veya dümen yekesinin başında bulunmak.
Dümenevi: Dümene kumanda edilen, serdümenin bulunduğu, genellikle köprüüstüne yakın olan mevki.
Dümeni Alabanda Etmek: Dümeni dönebileceği kadar sancak veya iskeleye almak
Düşme Omurgası (Yalpa Omurgası): Gemilerin denizli havalarda yalpalarını hafifletmek veya orsasına seyretmekte olan yelkenlilerin bir tarafa bayıldıkları zaman rüzgar altına düşmemesine yardım etmek maksadıyla karinaların her iki tarafına ağaç veya saçtan perçinlenen omurgalar
Düz Kıçlı: Kıç tarafları düz yani aynalı olan gemiler
Gemicilik Terimleri — D
– 13 Aralık 2013Posted in: Gemicilik Terimleri