Fazıl Işınal

İnsanlara ‘Nasıl bir işyerinde çalışmak istersiniz?’ diye sorsak, herhalde büyük bir çoğunluk masa başında, mesai saatleri belli olan, güvenli ve “ayaklarının yere değdiği” bir ortamda çalışmak istediğini söyler. Ortadoğu Denizcilik’in kurucusu ve genel müdürü Fazıl Işınal’ın Ofisi ise bu tanımın oldukça dışında kalıyor. Bazen Karadeniz’de Akçakoca açıklarında, kimi zaman Marmara Denizi’nde hatta bir dönem Basra Körfezi olmuş Işınal’ın ofisi… Bu nedenle; “Ben gemilerde yaşıyorum” diyor.

Ortadoğu Denizcilik, 1984’ten bu yana sualtı projeleri için çalışıyor. Denizaltı boru hattı ve kablo döşeme, denizaltı haritası (survey), petrol ve gaz platformları destek ve yerleştirme gibi çok geniş bir alanda sualtı hizmetleri veren şirket, batık bulma, batık çıkarma, gemi kurtarma ve sualtı danışmanlık konularında da sektörün aranan isimi haline gelmiş.

Gemi Kurtarma ile Başladı
Babası hatta dedesi de deniz subayı olan Işınal, bu nedenle çocukluğundan beri deniz ile iç içe büyümüş. Babasının görevi nedeniyle Türkiye’nin çeşitli yerlerinde ilköğrenimini tamamlayan Işınal, aile geleneğini devam ettirerek Deniz Harp Okulu’na giriyor. Denize tutkuyla bağlı olmasına rağmen, aslında kalp cerrahı olmayı hedeflediğini söyleyen Işınal, bu kararında henüz 6 yaşındayken kalp hastalığı nedeniyle kaybettiği abisinin payının büyük olduğunu ifade ediyor. Ancak lise son sınıfta yönetmeliğin değişmesi ile birlikte askeri eğitim görenlerin başka bir alanda yüksek öğrenim yapmalarının yolunun kapanması ile bu hayalinden vazgeçmek zorunda kalıyor. Bu noktadan sonra bir seçim yapmak zorunda kalan Işınal, kendisini Ortadoğu Denizcilik’in kuruluşuna götüren süreci şu şekilde anlatıyor: “Doktorluk kapısı kapanınca, ben de yönümü denize kırdım. Ancak yine de farklı bir şeyler yapmanın peşindeydim. Küçük yaşlardan beri su altına ilgi duyuyordum, bu nedenle dalgıçlığı seçtim. İlk eğitim dalışımı İstanbul Boğazı’nda gerçekleştirdim. Tabii o zamanlar bugünkü kadar gelişmiş bir teknoloji yoktu. 130 kilogram ağırlığı olan kıyafetlerle dalıyorduk. Türkiye’de bu konudaki eğitimimi tamamladıktan sonra gemi kurtarma alanında eğitim almak üzere Amerika’ya gittim. Burada 1,5 yıl kurtarma gemilerinde çeşitli görevler aldım. 1979’da Marmara Denizi’nde, Kadıköy açıklarında batan Independent (Kurtuluş) gemisinin denizden çıkarılmasında proje subayı olarak görev yaptım. Bu görev 6 yıl devam etti ve bu esnada hem ben sektörü, hem de sektör beni tanıdı. Kurtarma gemilerinde 17 yıl boyunca görev yaptım. Askeri kariyerimde de binbaşılığa kadar yükseldim. Bu noktadan sonra gemi hayatı sona eriyor ve masa başı hayat başlıyordu. Bu durum pek bana göre değildi, emekliliğimi istedim ve kendi işime yoğunlaştım. Bu arada 2 arkadaşımla birlikte Ortadoğu Denizcilik’i kurmuştum ama çok aktif değildim. Daha sonra 1989 yılında ortaklarımızla yolumuz ayrıldı ve tek başıma devam ettim”

Hurdaya Giden Gemi ile Gelen Başarı
Ortadoğu Denizcilik’te aktif olarak çalışmaya başladıktan sonra Işınal, çeşitli gemilerin kurtarılması ve Telekom kablolarının döşenmesini kapsayan bazı projeleri kiralık gemiler aracılığı ile gerçekleştiriyor. 1999’da işlerini büyütmeye karar veren Işınal, bunun için kendisine ait bir kurtarma ve kablo döşeme gemisinin olması gerektiğini düşünerek araştırma yapmaya başlıyor. Ancak o yıllarda kısıtlı imkanlarla bunu nasıl yapacağını da bilemiyor. Işınal ilk gemisini satın alma sürecinde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Deniz Kuvvetleri bünyesinde mayın döşeme görevi yürüten “Mehmetçik” isimli geminin teknolojisinin güncelliğini yitirmesi nedeniyle hurdaya çıkarılacağını öğrendim. O anda karar verdim. Makine Kimya’ya kesime giderken ihaleye girdim ve satın aldım. Bu kararım sonrasında çevremdeki insanlar hurda bir gemi aldığım için bana çok kızmıştı. Yaklaşık 1 yıl boyunca Mehmetçik’i bir kurtarma ve kablo döşeme gemisine çevirmek için gece gündüz çalıştım. Bugün baktığımda çok doğru bir karar verdiğimi görüyorum. Mehmetçik hala çok büyük işler başarıyor.” Ortadoğu Denizcilik’in bünyesine daha sonra “Özgür” isimli dalış teknesini de katan Işınal, Türkiye’nin en kapsamlı dalış teknesine sahip olduklarını söylüyor. Özgür, özellikle sığ sularda ve kablo onarım işlerinde görev yapıyor.

Birleşmiş Milletler’den Teşekkür
Ortadoğu Denizcilik, gerçekleştirdiği projeler ile yurtdışındaki şirketlerin de dikkatini çekiyor. Zaten Işınal’ın en büyük hedefi de artık rotayı yurt dışına çevirmek… Türkiye’de uluslararası şirketlere verdikleri hizmetlerle yabancı kara sularındaki projeler için de teklifler alan Işınal, bu konudaki ilk sınavlarını 2003 yılında Basra Körfezi’nde Um Kasr limanında verdiklerini belirtiyor. Proje kapsamında dünya devi şirketlerle rekabet ettiklerini belirterek, çalışma ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen proje kapsamında Körfez savaşı sırasında limana demirliyken batan gemilerin, su altından çıkarılmasında görev aldık. Limandaki iskele, batıklar nedeniyle kullanılamaz haldeydi. Dünyada eşi benzeri olmayan bir işti. Çünkü gemiler yalnızca suyun içinde değil aynı zamanda çamura batmış vaziyetteydi. Gemiyi çıkarabilmek için zincir halatı, 12 metre çamurun içinden geçirerek gemiyi kavramamız gerekiyordu. Çamuru oyarak çalışma yaptık. Riski çok yüksek olan bu proje kapsamında 30 parça gemiyi hiçbir çalışanımızı kaybetmeden çıkardık ve ilk teşekkür belgemizi de bu vesile ile aldık.”

Kendi Ekibini Yetiştiriyor
Su altı projelerinde en önemli sermayenin iyi yetişmiş bir ekip olduğunu belirten Işınal, bu konunun aynı zamanda sektörün de en büyük sıkıntısı olduğunu dile getiriyor. Türkiye’de dalgıç yetiştiren bir üniversite olmasına karşın eğitimlerin yeterli olmadığını belirten Işınal, üniversiteden mezun olan dalgıçlara kendilerinin de saha eğitimi vererek yetiştirdiklerini belirtiyor. 6 kişilik çekirdek bir ekibe sahip olduklarını belirten Işınal, bu ekibin aynı zamanda eğitimleri de verdiğini belirterek şunları söylüyor: “Dalgıçlar üniversiteden her türlü teknik bilgiye sahip olarak ancak neredeyse suya girmeden mezun oluyorlar. Bu da bazı sıkıntıları beraberinde getiriyor. Dolayısı ile mezun olup bize gelen dalgıçlara biz yeniden eğitim veriyoruz. Birlikte çalışacağımız dalgıçlar bazen illa üniversite eğitiminden geçmiş olmuyor. Bazen gemiye herhangi bir görevle gelen birinin çok iyi yüzdüğünü fark ediyor ve ‘Dener misin?’ diye soruyoruz. Bu şekilde yetiştirdiğimiz çok başarılı dalgıçlar da oldu. Tabii dalgıçlığın da kademeleri var. Bu şekilde yetişenler ancak hava dalgıcı dediğimiz 50 metreye kadar olan dalışları gerçekleştirebiliyor. 51- 91 metre arasında olan gaz dalışı ise uzmanlık istiyor. Bu dalışlar için eğitimli dalgıçlarla çalışmayı tercih ediyoruz.”

Maksimum Riskten Para Kazanıyoruz
Yaptıkları işin temelinin riske dayandığını belirten Işınal, su altı işinin dinamiklerini şu şekilde anlatıyor: “Ortadoğu Denizcilik olarak, maksimum riskten para kazanıyoruz. Hiç kimsenin girmek istemediği riskli işlere talip oluyoruz. Genelde sektörümüzde faaliyet gösteren şirketler daha ucuz ve tehlikesiz işleri tercih ediyor. Bizim farkımız da buradan kaynaklanıyor. Tabii bu nedenle güvenliği de en yüksek düzeyde tutuyoruz. En son teknolojik donanımları kullanıyoruz. Çünkü ekibimizden herhangi birinin zarar görmemesi bizim için kazanacağımız paradan çok daha önemli. Dalgıç operasyonunu iyi yönetebilmek için dalış öncesinde de sıkı bir çalışma gerekiyor. Aşağıda karşılaşabileceğiniz her tür senaryoya karşı hazırlıklı olmalısınız ve dalgıçları da buna göre hazırlamalısınız. Çünkü aşağıdaki insanın hayatı biraz da sizin doğru yönlendirmenize bağlı… Her aşamasında başında durmalı ve ekibi koordine etmelisiniz. 4 yıl öncesine kadar ben de dalışlarda yer alıyordum. Ancak artık sağlık açısından dalış yapmıyorum ama yukarıda en büyük heyecanı da ben yaşıyorum.”

Hedef 300 Metre
Türkiye’de bu alanda profesyonel ve teknolojik donanıma sahip şirket sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Ortadoğu Denizcilik’te ise teknoloji hem güvenlik hem de iş kalitesi açısından en önemli kriterlerden biri… Işınal ne tarz dalış olursa olsun, dalgıçların mutlaka kamera ve telefon tertibatı ile donanımlı olarak su altına girdiğini belirtiyor. Her aşama ve dalgıçların durumu kameralarla izleniyor. Teknolojiyi mümkün olduğu kadar almaya çalıştıklarını belirten Işınal, şu anda mevcut donanımlarla 90 metreye kadar dalış yapabildiklerini söylüyor. Yeni teknolojiler konusunda öncü olduklarını belirten Işınal, su altında boru hatlarında kullanılmak üzere aynı anda 12 tane cıvatayı sıkabilen bir cihazı Türkiye’ye ilk kez kendilerinin getirdiğini belirtiyor. Bu cihaz özellikle kaçağa tahammülü olmayan sualtı boru hatları için büyük önem taşıyor. Işınal, 300 metreye dalış yapabilmeyi sağlayacak yeni bir teknolojiyi de Türkiye’ye getirmek istiyor. “Saturasyon Dalış Sistemi” adı verilen bu sistemle daha derin sularda çalışma yapmak mümkün olacak. Bu sistem aynı zamanda iş verimliğini de olumlu yönde etkiliyor. Işınal, bu sistemi getirebilmeleri halinde 90 metreye kadar olan işlerde 1 aylık bir projenin 1 haftada tamamlanabileceğini belirtiyor. Işınal’ın gündeminde bir de demir atmadan pervane ve GPS sistemler ile su üstünde sabit olarak durabilen bir gemiye sahip olmak var. Böylece, çok derin sularda bulunan kablo ağının tamiri ve petrol/doğalgaz arama projelerinde daha etkin yer almayı hedefliyor.

Sertifika Sorunu Çözülürse Sektör Büyür
Sektörün en büyük sorunlarından birinin Türkiye’de verilen dalış sertifikalarının uluslararası geçerlilik taşımaması olduğunu belirten Işınal, bu nedenle uluslararası projelerde ve yurtdışına açılmada sıkıntı çektiklerini belirterek şunları söylüyor: “Sertifika sorunu nedeniyle yurtdışı projelerine kendi dalgıçlarımızı götüremiyoruz ve yabancı dalgıçlarla çalışmak zorunda kalıyoruz. Bu sorun yabancı bir şirketin bizim karasularımızdaki projeleri için de geçerli… Sertifika, bizim sektörümüzün yurtdışına açılmasında çok büyük bir engel. Bunun önü açılırsa hem yurtiçinde hem de yurtdışında büyük işlere imza atabiliriz. Türkiye’de dalgıçlığın bir meslek olarak kabul edilip benimsenmesi gerekiyor. Çünkü bu konuda oldukça başarılıyız. Geçtiğimiz yıl sualtında bir bağlantı projesi gerçekleştirdik. Bizimle birlikte bir Amerikan şirket de bu projede çalıştı. Amerikalı şirket aynı bağlantıyı 8,5 ayda bitirirken, biz 31 günde projeyi tamamlayıp teslim ettik. Dolayısıyla önyargıyı kırmamız lazım.”

Kaynak: KobiFinans Dergisi 24.Sayı

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !