Deniz Memelilerinin Büyüleyici Melodisi

Çok teşekkür ederim. Sizleri balina ve yunusların sualtı akustik dünyasına doğru bir yolculuğa çıkarmaya çalışacağım. Bizler öyle görsel bir türüz ki bunu gerçekten anlamak bizim için çok zor. Bu yüzden bir figür ve ses karışımı kullanacağım ve umarım bu açıklayabilir. Fakat aynı zamanda, görsel türler olarak, şnorkelle yüzerken ya da daldığımızda bunun nasıl birşey olduğunu düşünelim ve sualtına bakmaya çalışalım. Gerçekten de çok uzağı göremeyiz. Havada çok iyi olan görüş alanımız, birdenbire sınırlanır ve klostrofobik bir hale gelir. Ve deniz memelilerinin milyonlarca yıldır yapmış olduğu, hem kendi dünyalarını kontrol altında tutmak hem de birbirleriyle iletişim halinde kalabilmek için sese dayalı iletişim kurmaktır.

Yunuslar ve dişli balinalar ekolokasyon (yankı ile yön bulma) kullanır. yüksek sesler çıkarabilirler ve yönlerini belirlemek için deniz tabanından gelen yankıları dinlerler. Avdan gelen ekoları dinleyebilirler, yiyeceğin nerde olduğuna, ve hangisini yemek istediklerine karar vermek için. Tüm deniz memelileri iletişimde kalabilmek için sesleri kullanırlar. Büyük balinalar dişi ve erkeklerin üreme çağrısında kullandıkları uzun ve güzel şarkılar üreteceklerdir birbirlerini bulmak ve bir eş seçmek için. Ve anne ve yavrular ve yakından bağlı hayvanlar sesleri birbirleri ile iletişimde kalmak için kullanırlar. Dolayısıyla ses onların hayatları için gerçekten önemlidir.

Bu su altı hayvanlarının sesleri ile ilgilenmeme neden olan ilk şey, dünyaları bana çok yabancı olsa da, koruma altındaki yunusların insan seslerini taklit edebilmesiydi. Ve size seslerle ilgili bazı görsel anlatımlar kullanacağımdan bahsetmiştim. İşte ilk örneğimiz. Bu bir frekans-zaman grafiği — bir çeşit müzik nota sistemi gibi, ince notalar daha yukarıda ve daha kalın notalar daha aşağıda, ve zaman bu yöne devam eder. Bu da bir eğiticinin ıslık çalışını gösteren bir resim, eğiticinin bir yunusa doğru şeyi yaptığını ve gidip balık alabileceğini anlatan bir ıslık. “tweeeeeet” gibi bir ses. İşte böyle. Ve bu eğiticinin ıslığını taklit eden koruma altındaki bir yavru. Ve eğer bu sesi köpeğinize ya da kedinize mırıldansanız ve o da aynı şekilde size melodiyi geri mırıldansa oldıkça şaşırırsıznız. Çok çok az insan dışı memeli sesleri taklit edebilir. Bu müziğimiz ve dilimiz için çok önemlidir.

Dolayısıyla bu bir muammadır: Bunu yapan az sayıdaki memeli grup, neden yapıyor? Kariyerimin büyük bir kısmını bu hayvanların bilgilerini, duyulan şeyi tekrar etme yeteneğini kendi iletişim sistemlerinde nasıl kullandıklarını anlamaya adadım. İnsan dışı bir primatın sesleri ile başlayalım. Birçok memeli, diyelim ki anne ve yavru ayrı ise, iletişim sesleri üretmek zorundadır. Bu birbirlerinden ayrıldıklarında sincap maymunların çıkardığı sese bir örnek. Ve gördüğünüz gibi, bu sesler arasında çok büyük bir değişiklik yok. Bunun tersine, yunusların iletişimde kalmak için kullandıkları imza ıslıkları vardır, buradaki her birey tamamen farklı bir sese sahiptir. Bu yeneteği daha karmaşık ve ayırt edici sesleri geliştirmek ve bireyleri tanımlamak için kullanırlar.

Hangi hayvanların bu sesleri kullanmaya ihtiyaç duyduğundan başlamaya ne dersiniz? Anne ve yavrulara göz atalım. Anne ve yavru yunus için normal hayatta, eğer anne balık avlıyorsa sıksık uzaklaşırlar ve ayrı ayrı yüzerler. Ve ayrıldıklarında yeniden bir araya gelmek zorundadırlar. Ve bu resim ayrı kaldıkları anların yüzdesini göstermektedir yunusların ıslığının, maksimum mesafeye göre değişimini. Yani yunuslar 20 metreden daha az uzaklaştıklarında, haberleşmek (ıslık çalarak) için ihtiyaç duydukları zaman yarıdan daha azdır. çoğu zaman birbirlerini sadece etrafta yüzerek bulabilirler. Fakat 100 metreden daha fazla uzaklaştıkları zamanlarda bir araya gelmek için bireysel olarak karakteristik ıslıklarını kullanırlar. Tüm bu karakteristik imza ıslıkları bir yunusun yaşamı boyunca oldukça sabit ve klişedir. Fakat bazı istisnalar vardır.

Eğer erkek bir yunus anneden ayrılırsa, genellikle bir başka erkek yunusa katılır ve aylarca sürebilecek bir ittifak oluşturur. Ve bu iki hayvan sosyal bir bağ oluşturursa, karakteristik ıslıkları bilfiil benzeşir ve çok yakın bir hale gelir. Bu tablo bir çiftin iki üyesini göstermektedir. Burada tepede, bir tepe noktası paylaşırlar, “woop, woop, woop.” gibi. İkisi de o şekilde bir tepeye sahiptir. Halbuki bir çiftin üyeleri “wo-ot, wo-ot, wo-ot” diye giderler. Burada olan bu çiftin yeni sosyal gruplarını belirleyecek yeni bir imza oluştururken bu öğrenme işlemini kullanmasıdır. Bu sahip oldukları yeni sosyal grup için yeni bir kimlik oluşturabilecekleri ilginç bir yoldur.

Ve şimdi bir adım geri atalım ve bu mesajın bize yunusların insan tacizlerinden korunması hakkında ne söylediğine bir bakalım. Bu resme bakan herhangi biri bu yunusun kuşatıldığını, ve davranışının engellendiğini açıkça anlayacaktır. Bu kötü bir durum. Fakat sadece tek bir bot birkaç yüz metre ötedeki bir yunus grubuna yaklaşırken ortaya çıkar, yunuslar ıslık çalmaya başlar, yaptıkları şeyi bırakırlar, daha bir arada bir grup oluştururlar, botun geçip gitmesini beklerler, ve sonra normal hayatlarına dönerler. Florida’daki Sarasota gibi bir yerde, 100 metre ötedeki bir yunus grubunun olduğu yerden botların geçişi arasındaki ortalama süre altı dakikadır. Durum önceki kadar kötü görünmese de, yine de bu hayvanların normal işlerini yaptıkları süreleri etkilemektedir.

Ve Batı Avustralya gibi bakir bir çevreye bakarsak, Lars Bider yunus izleme botlarından önce yunus hareketi ve dağılımını karşılaştırarak karşılaştırarak çalışmıştır. Tek bir bot olduğunda, fazla bir etkisi yoktur. Ve iki bot olduğunda, ikinci bot eklendiğinde, olan bazı yunusların bölgeyi tamamen terk etmesiydi. Ve kalanların üreme oranı düştü. Yani durumun tüm populasyon üzerinde negatif bir etkisi olabilirdi. Yunus gibi hayvanlar için deniz koruma alanlarını düşünürsek, bu, iyi huylu aktiviteler için oldukça bilinçli olmamız gerektiği anlamına gelir. Bu tarz problemleri önlemek için eğlence amaçlı tekneciliği ve aktif balina gözetimi yoğunluğunu düzenlemek gerekebilir. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, ses sınır kurallanıa uymaz. Yani bölgeyi korumak için bir sınır hattı çizebilirsiniz, Fakat kimyasal kirlilik ve gürültü kirliliği bölge boyunca devam edecektir.

Şimdi bu yerel, tanıdık, kıyısal çevreden çubuklu balinaların daha geniş dünyasına ve açık okyanusa geçmek istiyorum. Bu hepimizin baktığı türden bir harita Dünya çoğunlukla mavi. Fakat ben aynı zamanda okyanusların bizim düşündüğümüzden çok daha bağlantılı olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Kara ile kıyaslandığında tüm okyanuslar arasında hareket için ne kadar az engel olduğuna dikkat edin. Bana göre, okyanusların birbirine bağlılığının en şaşırtıcı örneği akustuk bir deneyden gelir denizbilimcilerin Hint Okyanusundan bir gemi alıp, bir sualtı hoparlörü yerleştirip ve bir ses çaldıkları bir deney. O ses batıya doğru gitti ve Bermuda’da duyulabildi, ve sonra doğuya ilerledi, ve Monterey’de duyulabildi– aynı ses.

Uydu iletişiminin olduğu bir dünyada yaşıyoruz, küresel komünikasyon kullanılıyori fakat bu olay yine de bana ilginç geliyor. Okyanus düşük frekanslı seslerin öncelikli olarak küresel hareket etmesini sağlayan özelliklere sahiptir. Bu üç yolun her birinin akustik transit zamanı yaklaşık üç saattir. Yerkürenin yaklaşık yarı mesafesi. 70’lerin başlarında, Roger Payne, bir okyanus akustik bilimcisi, sesin bu büyük yollar boyunca iletilmesinin mümkün olduğuna dikkat çeken kuramsal bir makale yayımladı, fakat çok az biyolog buna inandı.

Yine de, fiiili olarak açığa kavuşuyor, biz uzun-mesafe propagasyonunu birkaç onyıldan beri biliyor olmamıza rağmen, balinalar okyanusun bu şaşırtıcı özelliğinden yaralanmak için, onlarca milyon yıldır, evrimleşmektedir. Mavi balinalar ve yüzgeçli balinalar uzun mesafelerce hareket edebilen çok düşük frekanslı sesler çıkarırlar. Ve burada üstteki resim erkekler tarafından tekrar edilen karmaşık bir ses dizisini gösteriyor. Şarkılar oluştururlar, ve bunların üremede rol oynadığı düşünülür, ötücü kuşlarda olduğu gibi. Burada aşağıda, hem erkekler hem de dişiler tarafından çıkarılan sesleri görüyoruz bunlar da uzun mesafelere iletilebilirler.

Biyologlar uzun mesafe iletişimi konusunda 70’li yıllardan, Soğuk Savaşın sonuna kadar şüphe duymaya devam etti. Soğuk savaş sırasında, Amerikan donanması, o zamanlar sır olarak saklanan Rus denizaltılarını izleyebilen, bir sisteme sahipti. Bu sistemin derin sualtı mikrofonları, veya hidrofonları vardı, kıyıda şebekeye kabloyla bağlantılı, ve tüm teller, seslerin tüm Kuzey Atlantik üzerinden dinlenebilmesi için merkezi bir şebekeye bağlı idi. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra, Donanma bu sistemleri ne duyabileceklerini görmek için, balina biyo-akustik bilimcileri için uygun hale getirdi.

Bu plot Bermuda’yı geçerek aşağıya Miami enlemine giden ve geri gelen tek bir mavi balinayı izleyen Christopher Clark’a ait. 43 gün boyunca izlendi, 1,700 km. yüzerek, veya 1,000 milden daha fazla. Bu bize hem seslerin yüzlerce milden daha fazla mesafede algılanabilir olduğunu, hem de balinaların rutin olarak yüzlerce mil yüzdüğünü gösterir. Okyanuslarda yaşayan, ve oldukça ağır hayvanlardır sandığımızdan çok daha uzun mesafelerde iletişim kurabilirler.

Ilıman ve tropik okyanuslara dağılan kanatlı ve mavi balinaların tersine, kambur balinalar yerel, geleneksel, üremeye elverişli bölgelerde toplanırlar. Ve böylece biraz daha yüksek frekanslı, daha geniş bantlı ve daha karmaşık sesler çıkarabilirler. Burada kambur balinalar tarafından çıkarılan karmaşık şarkıyı dinliyorsunuz. Ve kamburlar bu şarkıyı söyleme becerisini geliştirirken, diğer balinaları dinlerler, söylediklerini duyduklarına göre modifiye ederler, aynen ötücü kuşlar ya da bahsettiğim yunus ıslıkları gibi. Bu kambur balina şarkısı bir çeşit hayvan kültürüdür, insanların müziklerinde olduğu gibi.

Sanırım bunun en ilginç örneklerinden biri Avustralya’dan geliyor. Avustralya’nın doğu kıyılar♫ndan biyologlar o bölgedeki kambur balinaların şarkılarını kaydetmiş Ve buradaki bu turuncu çizgi doğu kıyısı kambur balinaların tipik şarkılarını gösteriyor. 95’te hepsi normal şarkı söylemiş. 96’da tuhaf birkaç şarkı duymuşlar. Ve bu tuhaf şarkıların tipik batı kıyısı balinalarına ait olduğu ortaya çıkmış. Batı kıyısı sesleri gün geçtikçe daha da popüler oldu, 1998’e kadar, balinaların hiçbiri doğu kıyısı şarkısı söylemedi, tamamen bitti. Sadece daha klas, yeni batı kıyısı şarkısı söylediler. Sanki yeni hit şarkı tarzı daha önceki eski moda tarzı kökten silip süpürdü, ve hiç bir tane oldies kanalı bırakmadı. Hiç kimse eskileri söylemedi.

Kısaca okyanusun bu seslere ne yaptığını göstermek istiyorum. Şu anda Chris Clark’ın kaydettiği 0.2 mil uzaktaki bir kambur balinanın sesini dinliyorsunuz. Tün frekans aralığını duyabilirsiniz. Oldukça yüksek. Siz de bu frekansa yakın ses çıkarırsınız. Duyacağınız bir sonraki kayıt 50 mil uzaklıktaki kambur bir balinaya ait. İşte aşağıda gösterilen. Sadece düşük frekansları duyabilirsiniz. sesin okyanusta uzun mesafe iletimi sırasındaki yansımasını duyuyorsunuz ve yeterince yüksek değil Şimdi bu kambur balina seslerini yeniden çalarsam, mavi balina seslerini çalacağım, fakat hızlandırılmış olmaları gerekiyor, çünkü çok düşük frekanslı olduklarından başka türlü duyamazsınız. Bu 50 mil uzaktaki mavi balinanın sesi, kambur balinaya göre uzakta. Yüksek, net–açıkça duyabilirsiniz. Bu da aynı sesin hidrofonla kaydedilmiş hali 500 mil uzaktan. Daha fazla gürültü var, daha çok diğer balinaların. Fakat hala o zayıf sesi duyabilirsiniz.

Şimdi konuyu değiştirelim ve insan etkileri için bir potansiyel düşünelim. İnsanlerın okyanusa verdikleri en baskın ses deniz taşımacılığından gelmektedir. Bu bir gemi sesi, ve ben bunun üstünde konuşmak için biraz daha yüksek sesle konuşmalıyım. 500 milden dinleyen balinayı düşünün. Burada potansiyel bir problem var ki, Bu tarz bir nakliye balinaların birbirlerini duyabilmesini engelleyebilir. Bu bir süredir bilinen birşey.

Bu sualtı sesi üzerine bir ders kitabından alınan bir resim. Ve Y ekseninde derin okyanusta ortalama çevresel gürültü bulunmakta frekansa göre. Düşük frekanslarda, bu çizgi sesin yeryüzündeki sismik hareketlilikten geldiğini gösterir Onun dışında, bu değişken çizgiler bu frekans aralığında daha yüksek rüzgar ve dalgadan dolayı atan gürültüyü göstermektedir. Fakat burada sağ ortada,işaretli yerde, gürültüye insan gemileri egemendir. Şimdi düşünün. Ne kadar ilginç birşey bu. Balinaların iletişime geçtiği bu frekans aralığında, gezegenimizde, sesin dküresel kaynağı, insan gemilerinden geliyor, binlerce insan gemisi, uzak,çok uzak, sadece hepsi bir araya toplanmış.

Bir sonraki slayt balinaların iletişim aralığında etkisinin ne olabileceğini gösterecek. Burada bir balinanın ses şiddetini görüyorsunuz. Biraz daha uzağa gidersek, ses giderek daha da sönükleşecektir. Sanayi öncesi okyanus, bahsettiğimiz gibi, bu balina kolaylıkla bulunabilir. Bin kilometre bir aralıkta gürültüden daha yüksektir. Şimdi gördüğümüz gemiden gelen gürültüdeki ek artışa bakalım. Birdenbire, etkin iletişim aralığı 1000 km.’den 10 km.’ye düşüyor. Bu işaret erkek ve dişiler tarafından çiftleşmek için birbirlerini bulmak için kullanılılır ve dağılırlar, bunun nesli tükenmekte olan populasyonların geri kazanımında sahip olabileceği etkiyi düşünün.

Bizler de iletişim seslerine sahibiz, yunuslarda anlattığım gibi. Sağ balinaların iletişimde kalmak için kullandıkları diyalog sesini çalacağım. Ve bu sağ anne ve yavru balinanın geri gelmek üzere ayrılırken çıkardıkları türden bir sestir. Şimdi resme bir de gemi gürültüsünün eklendiğini düşünün. Eğer gemi gelirse ve yavrusu orada değilse, anne bir balina ne yapar? Bir çift strateji tanımlayacağım.

Bir strateji, ses burada aşağıda ise, ve gürültü bu bandda ise, sesinizin frekansını gürültü bandının dışına kaydırabilir ve daha rahat iletişim kurarsınız. Susan Parks ve Penn State tam olarak bunun üzerinde çalıştı. O Atlantik’e baltı. Burada Güney Atlantik’ten gelen datalar bulunmakta. Burda da 70’lerden tipik bir iletişim sesi var. 2000 yılında ortalama sese ne olduğuna bakın Aynı şekilde Kuzey Atlantik’te 50’lerde, 2000 yılının tam tersine. 50 yıldan uzun zamandır, denizlere daha fazla gürültü verdiğimizden, bu balinalar yön değiştirmek zorunda kaldı. Sanki bütün populasyon bastan tenore doğru kaymak zorunda kaldı. Bu insanlar tarafından indüklenen hem zaman hem mesafe olarak şaşırtıcı bir kayıştır.

Ve biliyoruz ki, balinalar daha yüksek sesler çıkararak gürültüyü kompanze edebilirler, o gemi sesi geldiğinde benim yaptığım gibi, sessizliği bekleyerek ve gürültü bandından çıkmak için kayarak Bu muhtemelen daha yüksek seslere veya frekansınızı olmak istediğiniz yerden uzağa kaydırmaya mal olacaktır. .Ve muhtemelen kaçırılmış fırsatlar vardır. Eğer biz de sessizlik için beklemek zorunda kalsak, iletişim için önemli bir fırsatı kaçırabilirler. Yani doğada gürültü arttığenda doğayı o kadar bozar ki hayvanlar hem iletişim kurmak için çok fazla bedel ödemek zorunda kalır, hem de önemli fonksiyonları gerçekleştiremeyecek hale gelirler. Bu çok önemli bir problem.

Ve sevinerek belirteyim ki, bu konu hakkında birkaç tane ümit verici gelişme var, gemiciliğin balinalar üzerindeki etkisine bakarsak. Gemi nakliyesi gürültüsü için, Birleşmiş Milletler Denizcilik Örgütü gemileri sessizleştirmek, ve sanayide gemilerin nasıl sessizleştirilebileceğini anlatan bir kılavuz hazırlamak üzere bir takım oluşturdu. Ve daha iyi pervane dizaynlarını düşünerek gürültünün bu şekilde yüzde 90 azaltılabileceğini buldular. Makineyi tekne gövdesinden tamamen izole ederseniz, gürültüyü yüzde 99 azaltabilirsiniz. Yani bu noktada, iş maliyet ve standarlar konusuna dönüşür. Bu grup standartları hazırlarsa, ve gemi inşa sanayisi üretimde bunları benimseyip uygularsa, bu potansiyel problemde aşamalı olarak bir düşüş görebiliriz.

Fakat gemilerden kaynaklanan şu anda iliştirdiğim bir başka problem daha var, ve o da çarpma problemidir. Bu hızlı hareket eden konteynır gemisi tarafından ve çarpmaktan kıl payı kurtulmuş bir balina. Fakat çarpma önemli bir problemdir. Nesli tükenmekte olan balinalar her yıl gemi çarpması sonucu öldürülüyor. Ve bunu azaltmak çok önemli. Ve şimdi ümit verici iki yaklaşımdan bahsedeceğim. Birincisi Fundy Körfezi’nden. Buradaki siyah çizgiler Fundy Körfezi’nin iç ve dış nakliye alanlarını gösteriyor. Ve renkli alan bu şeritte hareket eden gemiler nedeniyle nesli tükenmekte olan sağ balinaların çarpma riskini gösteriyor. Burada bu çizgi yazın sağ balinaların önemli bir beslenme bölgelerini açığa çıkarıyor. Ve bu alanda önemli çarpma riski olduğunu gösteriyor. Bu duruma göz yumamayacak biyologlar Denizcilik Örgütüne gittiler ve şöyle diyerek talepte bulundular, “Şu şeridi değiştirebilir misiniz? Onlar sadece yerdeki çizgiler. Bu çizgileri daha az riskli bir bölgeye taşıyamaz mısınız?” Ve Uluslararası Denizcilik Örgütü son derece duyarlı şekilde cevap verdi, “Bunlar yeni şeritler” Nakliye şeritleri değiştirildi. Ve gördüğünüz gibi, çarpma riski çok daha düşük.

Aslında bu çok ümit verici. Ve biz bu riskleri azaltmak için farklı yollar düşünürken çok yaratıcı olabiliriz. Bağımsız olarak bir gemi şirketince yapılan diğer hareket, gemi şirketinin küresel ısınma ile seraların gaz emisyonlarına ilgi duyması ile başladı. Maersk Line etrafındaki rekabete baktı ve gemicilikteki herkesin zamanı para olarak düşündüğünü gördü. Limanlarına ulaşmak için gidebildikleri kadar hızlı koşuyorlardı. Fakat genelde orada beklerlerdi. Maersk’in yaptığı yavaşlamak için çalışmak oldu. Yüzde 50 yavaşlayabilirlerdiç Bu yakıt tüketimini yüzde 30 azalttı, hem para kazandırdı, hem de aynı zamanda, balinalara için çok önemli bir yararı oldu. Yavaşlarsanız, hem neden olduğunuz gürültü miktarını azaltırsınız, hem de çarpma riskini azaltırsınız.

Sonuç olarak, şunu belirtmek istiyorum, bildiğiniz gibi, balinalar, ilginç akustik bir çevrede yaşıyorlar. Bunun avantajını kullanmak için on milyonlarca yıldır evrimleşiyorlar. Ve biz onların yaşam alanlarında bişeyler yapıyorsak çok duyarlı ve dikkatli olmamız gerek, onların önemli aktivitelerini yerine getirmelerini Aynı zamanda, bu problemleri azaltabilmek için çözümler hakkında düşünmede gerçekten daha yaratıcı olmamız gerek. Ve umarım gösterilen bu örnekler koruma alanlarına ek olarak alabileceğimiz bazı farklı yolları da göstermiştir. Okyanusu balinaların iletişime devam edebilmeleri için güvende tutabilmek için.

Çok teşekkür ederim.
Peter Tyack

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !