Bilal Karataş – Murat Sakin Röportajı

Merhaba SUALTI Gazetesi okurları, bu kez sizlerle tanıştırmak istediğimiz kişi sanayi dalgıcı Murat SAKİN.

Bilal Karataş : Hoş geldiniz Murat bey, bize biraz kendinizi tanıtır mısınız ?

Murat Sakin: Hoş bulduk öncelikle size ve sualtı gazetesi okurlarına merhaba .Adım murat Sakin 2003 yılından beri sanayi dalgıçlığı yapıyorum.Birinci sınıf dalgıç ve basınç odası operatörüyüm

B.K: Bu mesleği neden seçtiniz ? Kaç yıldır yapıyorsunuz ?

M.S: Sanayi dalgıçlığını seçmemdeki en önemli unsur denize ve demire olan düşkünlüğüm aslında bu ikisini de bir arada bulup yapabileceğiniz cok az meslekten biriydi sanayi dalgıclığı,tabi birde ilk çalıştığım şirkete olan hayranlığımıda işin içine kattınca sanayi dalgıcı oldum çıktım.

Önceleri zıpkıncılıkla başalayan dalgıçlık maceralarım 2001de Detek şirketinin istanbul ambarlıdaki şantiyesine belki balıkları satarım ümidiyle gittiğim gün yön değiştirdi orda insanların çalışma şekli baretler tulumlar bayağı bir etkiledi açıkcası beni o andan itibaren sanayi dalgıçlığı artık mesleğim haline geldi ve 8 yıldır kesintisiz bu mesleği yapıyorum.

B.K: Ne tür işlerde çalıştınız ?

M.S: Birçok şantiye deneyimim oldu özellikle detek’te stajer dalgıçlıktan başlayıp dalış amirliğine yükselmem ve daha sonra marinmet’te yaşadığım idari personel deneyimi benim için büyük keyifti. Bu süre içinde başta içtaş ve çolakoğlu olmak şartıyla ona yakın su altı emiş ve deşaj hatıının inşasında , adalalar doğalgaz hattında, melen projesi kapsamındaki boğaz geçişi işinde ,çeşitli batık çıkarma ve karışım gaz operasyonlarında dalış amiri ve dalgıç olarak çalıştım.ayrıca marinmet’te deniz inş. Şirketinde sualtı ölçümleri,hidrografi ve batimetri üzerine çalışmalarda bulundum.

B.K: Mesleğinizin Türkiye’deki durumu nedir ? bu iş uluslararası standartlarda ve kalite yapılabiliyor mu? Türkler sanayi dalgıçlığında ne durumdalar ?

M.S: Tabiî ki Türkiye’de dünya standartlarında dalış ve iş yapma şansınız vardır.uluslar arası şirketlerin işleri yada yabancı finansal kaynaklı projelerde dalış ve buna bağlı olarak iş standartları yüksektir.bu tip yerlerde de işin durumuna göre çoğunlukla ehliyetli dalgıçlar tercih edilir.ama ülkenin genel resmine baktığımızda iş standartları çok düşüktür . ülkemizde gerek iş kalitesi gerekse prosedüre uygunluk denetimi çok zayıftır .fakat son zamanlardaki bazı şirketlerin sualtı kontrolörlüğü konusunda uzmanlaşmaya başlaması bizim için ümit verici.bu sistemi tam oturtabilirlerse ekipman (yüzer vasıta,su üstü personeli vb.) yönünden daha zayıf ama teknik açıdan iyi olan bu şirketler sistemin bozuk yönlerini onarabilirler diye düşünüyorum.

B.K : Piyasada alaylı dalgıç ile okullu dalgıcın çalıştığı işler yaptığı dalışlar farklı mı? okullu ile alaylının farkı nedir ?

M.S: Türkiye şartlarında fark yok aslında . fark şur da ortaya çıkıyor ,okullu dalgıç liseyi başarılı şekilde bitiren üniversite sınavlarını kazanmış kişiler oluyorlar bu süreç onlara teorik bilgiyi daha rahat kullanma ve sorun çözme yeteneği kazandırıyor daha rahat öğreniyor daha rahat çevreyle iletişim kurabiliyorlar bu yüzden idareci personel veya dalış amiri olma şansları daha yüksek .Alaylı dalgıçlar ise pratikten geldikleri ve zor şartlarda bu işi öğrendikleri için daha dayanıklılar ama teorikte zayıf kalıyorlar buda teknik işlerde sorun yaşamalarına ve okullu alaylı çekişmesine neden oluyor. Normalde yönetmelik gereği(ki kimse uymaz buna) belli derinliklerdeki dalışları belli ehliyet sahibi dalgıçlar yapar .örneğin satıhtan ikmalli bir karışım gaz dalışını normalde birinci sınıf dalgıç yapar. Nedeni açıktır adamlar bunun eğitimini almıştır ve ters bir durumda müdahele edebilirler. Teorikte bu doğru ama pratikte Türkiye’de herkes her dalşı yapabilir bunu engelliyecek hiçbir aktif sistem yoktur.

Ben birinci sınıf dalgıç ehliyetine sahibim ama bundan ne guru duyuyorum nede utanıyorum .Bu işe girecek olan arkadaşlar olursa da tavsiyem sırf elimde dursun diye ehliyetinizi yüksek almanıza gerek yok .birinci sınıf ehliyetin size katılacağı tek avantaj üniversitede okuduğunuz için kazanacağınız dünya görüşüdür.aday ehliyetiyle de Türkiye’de yıllar boyu dalgıçlık yapabilirler. Sonuçta aktif bir kontrol mekanizması olmadığından dalgıç dalışta ölmedikçe hiçbir resmi kurum‘’kardeşim sen ne yapıorsun ? ‘’ demez.

B.K : Sizce mesleği daha iyi hale getirmek için ne gibi düzenlemeler yapılmalı ?

M.S: Öncelikle esas sorun mesleğe kontrolsüz girişin engellenememesi sorunudur.siz istediğiniz kadar kaliteli şirket olun eğer karşınızdaki rakibiniz sizle fiyat kırarak savaşıyorsa kazanma şansınız yoktur ,fiyat kırmanın en kolay yollardan biride acemi adam çalıştırmaktır.buda sürekli mesleğe yeni eleman girişi demektir kontrolün olmaması da bu girişi kolaylaştırmaktadır .sizin 20 yıllık dalış tecrübeniz yada ekibinizdeki personelin kalitesi önemli değildir iş veren için ,önemli olan işi başını ağrıtmadan ucuza yaptırmaktır . ben açısında bu işin sonunda zarar eden sadece dalış sektörü çalışanlarıdır, burda işçi patron ayrımı yapmadan söylüyorum çünkü tanıdığım patronların coğu fırsatını yakalarsa gerçekten idealist insanlar ama bu şartlarda ticaret yapmaya alışmışlar yada mecbur kalmışlar.sonuçta şirketler düşük karla iş alıyor çalışanına düşük ücret ödüyor ve ortaya düşük kaliteli işler çıkıyor .kimseye yaramayan bir kısır döngü.işte bu kısır döngüyü kırabilecek tek yol devlet ve kontrolör şirket denetiminin kesintisiz devam etmesidir .eğer bu kontrol mekanizması işletilebilirse sektöre yeni eleman ve dolayısıyla yeni şirketlerin girişi engellenecek buda mesleki uzmanlaşmaya ve projelerin daha yüksek karla yapılmasına olanak sağlıyacaktır buna bağlı olarak yüksek kar daha kaliteli iş ve iş ortamını doğuracak ve kazananın hem sektörümüz hem de ülkemiz olacağını düşünüyorum.

B.K: Piyasada dalgıçların en sık karşılaştıkları problemler nelerdir ?

M.S: Piyasada yaşadığımız en büyük sorunlar kötü çalışama şartları ve yetersiz emniyet tedbirleri nedeniyle yaşadığımız sorunlardır.buna ilaveten ücretlerin ödenmemesi sigortasız çalıştırılma gibi maddi sorunlarda günlük yaşanılan şeyler artık anlıyacağınız kimse yadırgamıyor.en basiti Türkiye’de ki dalış kazalarının kaydını tutan bir kurum bile yok.ben 7 yıldır bu işin içindeyim bir çok kaza gördüm ve duydum.ölen meslektaşlarımız oldu sakat kalanlar oldu ve sosyal güvenceniz yok denecek kadar az

B.K: Bu işte çalışanların sosyal güvenceleri hakkında bilgi verebilirmisiniz ? Dalgıçların sigortaları için özel bir durum söz konusu mu?

M.S : Türkiye’de dalgıçlık ve madencilik en ağır iki meslek gurubu olarak tanımlanıyor ve sigortalarına yıpranma payı ekleniyor. Önceden 2A şimdi 32A olan sınıftan sigortaların yatırılması gerekiyor buda bize yaklaşık 5 yıl kadar erken emekli olma fırsatı tanıyor. Eskiden dalgıçlara normal işçi sigortası yapılırken artık şirketlerin bazıları dalgıç sigortalarını tam yatırmaya başladılar. Yaşanan ölümlü kazalardaki artış ta bu sigortaların tam yatırılmasında önemli bir faktör sanırım.ayrıca artık sigortanız 32A yatmıyor ise ehliyet yükseltme yada balık adam ehliyeti sınavına giremiyorsunuz buda insanların dikkatini sigorta mevzusuna çekmeye başladı.

B.K: Sanayi dalgıçlarının kurmuş oldukları derneklerin çalışma şartlarının düzenlemesi ile ilgili yaptıkları çalışmalar var mı ?

M.K: Bildiğim kadarıyla iki tane derneğimiz var profsad ve prosat ama ikisi de sektörün sorunlarını dile getirmekten bile acizler profsad asker kökenli dalgıçlar tarafından kurulmuş bir dernek bildiğim kadarıyla ama her askeri kurum gibi atıllar ve bir nevi emekli asker kahvesi başkanı ise sportif dalgıç ama prosat’a göre daha aktifler çoğu konuda. Prosat’sa baya iddalı girdi bünyesine dalgıçtan balıkadama sualtı hekiminden basınç odası operatörüne kadar herkesi katmasına rağmen kurulduğuyla kaldı hiçbir faaliyetini görmedik .(not olarak söyliyeyim eşim başkan yardımcısıdır). En son 1 yıldız eğitmenlere sanayi dalgıcı belgesi verilmesin diye dava açıyorlardı. Bana kalırsa suyu ilk defa gören adama aday dalgıç belgesi verilip dalışa yollanıyorsa 1 yıldız eğitmenler sanayi dalgıcı belgelerini fazlasıyla hak ediyorlar tabi benim fikrim bu . Birde bu iki dernek çok iş yapıyorlarmış gibi kanlı bıçaklılar birbirlerinin adını bile anmıyorlar.

B.K: Eşinizde dalgıç, karı koca dalgıç olmak işleri kolaylaştırıyor mu zorlaştırıyor mu ? Ege hanımla birlikte çalıştınız mı hiç ?

M.S: Sanayide beraber hiç çalışmadık ama salyangozculuk yaptığı zamanlarda ve kendi teknesinde çalıştığı zamanlar da hafta sonları yardıma giderdim. Ayrıca eşim üniversiteden sınıf arkadaşımdır. Meslektaş olmak konuşacak daha çok ortak konu demek işte yaşadığım sorunları yada planlarımı daha rahat anlatabiliyorum fikir alabiliyorum. En güzeli de benim görüşüme karşı fikrini savunabilecek teknik bilgiye sahip olması. Ayrıca Ege sualtından canlı yayında basın bildiri okuyan ilk kişidir, çevre doğa hayvan hakları alanında çalışmalar yapıyor ve toplumsal sorunlara dikkat çekmek için mesleğini kullanıyor. Şu anda da Muğla Ortaca’da 7 kasımda yapılacak olan özgür yunuslar özgür dalgıçlar etkinliği hazırlıkları devam ediyor.

B.K: Okullarda alınan eğitim yeterli mi ?

M.S: Eğer öğrenci örenmek için çabalarsa teknik olarak tabii ki yeterli ama pratik yapma şansı fazla olmadığından el becerisini piyasada öğrenmek zorunda dünyanın her yerinde öyle olduğunu düşünüyorum okulun teknik olanaksızlıkları var ama buna rağmen mezun olmuş çakı gibi örencilerde var. Şuanda piyasadaki bir çok şirketin sahibi okulludur bu kişiler okulun en zor zamanlarında mezun oldular .

B.K: Sualtı teknolojisi bölümü eskiden sadece İstanbul Üniversitesinden varken bu gün diğer üniversitelerde de açılmaya başladı, bu konuda ne düşünüyorsunuz ?

M.S: Yeni bölümlerin açılmasında bir sorun yok bence eğitimin her türlüsü kardır İstanbul’daki bölüm açıldığında ekipmanı yok denecek kadar azdı zaman içinde eksiklerini tamamlamaya başladı. Yeni acılan sualtı tek. Bölümleri de aynı şartlarda açıldı yani hatalarımızdan ders almadık İstanbul’da senelerce başlık bile giymeden kesim torcunu görmeden öğrenci mezun ettiler şimdi de İskendurun’da okul açıldı yine malzeme sıkıntısı yaşanıyor. Sağolsun piyasadan arkadaşlar bayağı emek sarf etmişler ekipman ve eğitim konusunda ama ne kadar yeterli olabilirler ki, bir tarafta kurumsal bir yapı ve büyük kurumsal ihtiyaçlar bir tarafta özveride bulunan bireyler ve bireysel olanaklar. Bence yeni acılan bölümlerin şartları biran önce düzeltilip sektöre iyi eğitilmiş genç insanların girişi sağlanmalı böylece yeni gelenlerin teorik bilgisi eskilerin tecrübesiyle birleşir ve kalitede artış olabilir.

B.K: Sektörün geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

M.S: Bizim sektörümüzün en büyük handikapı kazanca oranla emeğin daha yüksek olmasıdır,yurtdışı işlerde petrol ve doğalgazın yüksek maddi getirisi sayesinde kalitenin bizden fazla olduğu bir gerçek Türkiye’de ise son zamanlarda doğalgaz ve petrol arama işlerindeki artış ilerde iş imkanları açısından çok hareketli günler yaşayacağını gösteriyor önemli olan kabotaj kanununun nimetlerinden olabildiğince yararlanmak bildiğiniz gibi denizde o işi yapabilecek yeterlilikte bir Türk şirketi varsa yabancı bir kişi bunun ihalesini alamaz ve yapamaz bu yüzden orta ölçekli şirketlerin kendilerini teknik açıdan hızla yenilemeleri gerekiyor eğer gecikirsek ve yabancı şirketler Türkiye’ye bir kere girmeye başlarlarsa bize de taşeronluktan başka bir şey düşmez ve gemilerinin altını raspalamaya devam ederiz.

B.K: Dalgıç olmak isteyen gençlere ne öneriyorsunuz ?

M.S: Dalgıçlık dünyanın en güzel mesleklerinden biri bu kadar olumsuz şartlar ve işin doğası gereği gerçekten zor olmasına karşın biraz özveri ile çok büyük keyifler alabilirler . Dalgıç bir arkadaşım şöyle derdi ‘’karşımdaki ister hakim olsun ister profesör işimden bahsetmeye başladığımda her kez susar ve merakla beni dinler ‘’

B.K: Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Bilal Karataş
bilalkaratas@sualtigazetesi.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !