Benim adım hani merhaba !

Belki uzaklardan geldiniz buraya belki de yakınlardan, bilmiyorum. Ben, uzun zamandır buradayım. Hep bu civarda takılmayı severim, genellikle mahalledeyim yani.

Geçenlerde sürekli duyduğum bir sesi yine duydum; geçip giden, bazen duran bir ses. Bizim mahalleye “baam” diye bir şey düştü, korktuk! Allahtan kimseye bir şey olmadı. Sadece lidakigillerin arada sırada saklandıkları ormanlık bir alan vardı, orası biraz hasar gördü. Aradan ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum, daha değişik sesler duymaya başladık. Bazen “gluglu” bazen “bipbip” bazen de “çın çın”. Hiç anlamadık açıkçası.Çıkıp dışarı bakayım istedim kim bu gelenler diye… Sesler yaklaşıyor, bizde bir heyecan bir heyecan, anlatamam.

Birden bir karaltı gördüm. Daha önce hiç karşılaşmadığım ama bizim buradan olduğu belli bir sürü yaratık! Hayır, yaratıklar bizden birileri belli de kafalarından çıkan, yukarı doğru giden, giderken de büyüyen, hem de ses çıkan şeyleri daha önce hiç görmemiştim. Öylece bakakaldım.

Gelirken bize doğru kimseye saldırmadınız, saklandığım yerden görebiliyordum. Bir ara yüzgeçleri ile tuttuğu arada gözlerimi acıtacak kadar güneş ışığı saçan bir şeyler taşıyan balık arkadaş durdu. Parkta bizim çok umursamadığımız, bay turuncunun üzerindeki, onu taklit etmekten pekte keyif alan , yumuşacık, turuncu-beyaz benekli balık olmayan, sesi soluğu çıkmayan mahalle sakinimize güneş ışığını çevirdi; “çat çat” diye ışık saçtı. Merakla bir köşede beklemeye devam ettim. Bize yaklaşan herkesin yüzgecinde güneş vardı.

Ahhh ne güzel…

Bizim çocukları aldı bir telaş! Durup gövdemize gelecek bir sese hem kulağımızı verdik hem gövdemizi.
Ay meraktan öleceğiz…

Sesler tam yaklaşıyor, bizim sekiz kollunun evinin önünde durdunuz. Tabii biz bilmiyoruz, siz kimsiniz, neden geldiniz? Saklambaç oynuyoruz sizinle (sizin bu oyundan haberiniz yokken), bir saklanıp bir ebelemeye çalışıyoruz.

Birden alarm çalmaya başladı, biz kaçışmaya başladık. Saklambaç gerçeğe dönüşüverdi.Büyüklerden birileri geliyor. Kaçıp saklandık o gidene kadar.Sizin taraftan “bipbip”, “çın çın”lar arttı. Sizde mi korktunuz büyüklerden, anlamadım doğrusu…

Derken “ortam sakinleşti” mesajı gövdemize geldi.Tabii anında mavi çizgi… Biz de iletişim, hayatın ta kendisidir.

O ara durdu sesler, bir bakayım istedim neler oluyor diye . Yüzgeçler hareket ediyor, adeta konuşuyordunuz. Çok garip geldi bana açıkçası. Mesela benim en yakın arkadaşım yine bana benzer her şeyi ile… Sizin yakın durduklarınızın her biri farklıydı… Bunu da anlamadım. Renkler, gövdeler, üzerinizdeki parazitlere kadar farklıydı… Anladığım tek şey anlaşabiliyordunuz. Ben de dedim ki “Eee aç değiller, saldırmıyorlar, mahallede kıpırdamayanın bile yanına uğradılar, baktılar, hatta güneşi getirdiler… O zaman bunlar iyi.”
Hemen gövdemin göz alıcı renkleri geldi aklıma. Benim yanıma gelirlerse şöyle bir sağa bir sola salınayım, gözlerimi göstereyim, yüzgeçlerimi sallayayım; bana da güneşi getirsinler.

Geldiniz. Tam şovuma başlayacağım, “bipbipbipbip “ sizden gelen sesler. Ben heyecandan gövdeme gelen mesajı bile anlamamışım size bakacağım diye. Devam ediyordum gövdemin renklerini göstermeye. Tanışacaktık hani? Bir anda büyükgillere doğru yüzmeye başladınız. Halbuki ben sizden kaçmamıştım, aksine tüm hünerlerimi göstermeye çalıştım.

Azıcık kırıldım ama unuturum kesin. Ben yine bekliyorum sizi, daha tam kuyruğumu gösteremedim.Bu yaz daha yakınlaşmak dileğimle. Kendinize iyi bakın…

Burçak Erdemoğlu

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !