Şirket-i Hayriye’nin filosunda yer alan vapurların çoğu Çift olup birbirinin eşiydi. 1892’de İngiltere’de işa ettirilip getirtilen 41 baca numaralı METANET ile 42 baca numaralı RESANET de bu birbirinin eşi olan ikili vapurlardan biriydi.
İkisininde tekneleri baştan sona çelik saçtan oluşmaktaydı vve 230 gros tonluktular. Yandan çarklı olup saatte 10 mil hız yapabiliyorlardı. Gündüzleri genellikle Üsküdar-Köprü arasında yolcu taşıyorlar, geceleri de Köprü’deki üsküdar vapurlarının bağlandığı iskelede yangın nöbetine yatıyorlardı. Bir gece METANET Ertesi gece RESANET Ne için mi? Boğaz köylarinden birinde yangın çıkarsa, İstanbul’daki tulumbacıları alıp acele yangın yerine yetiştirmek için….
Nöbet o gece hangi vapurdaysa derhal yola çıkacak, kimbilir ne zaman yangın çıkan köye varacak, tulumbacılar da yangını söndürmak üzere çalışmaya koyulacaklardı. Tabii, alevler o zamana kadar önüne gelen her şeyi yakıp kül yığını haline getirmedilerse…
24 Mayıs 1901 gecesi Köprü’de yangın nöbeti RESANET te idi. Sabaha karşı bir başka geminin yanlış manevra ile sürüklenerek çarpması sonucunda RESANET büyükçe bir yara aldı. Hızla dolan sular zavallı vapuru, bağlı bulunduğu yerden kopartıp dengesini bozdu ve de Haliç’in çamurlu sularına batmasına neden oldu.nGöz açıp kapatıncaya kadar RESANET ortadan kaybolu vermişti.
Dönemin padişahı Sultan II.Abdülhamid o gece boğaz vapurlarından birinin battığını duyunca hemen vapurun bir an önce çıkartılıp yüzdürülmesini emretti. Emretmek kolay, ama ya çıkartmak!? Çaresiz 30 metreyi bulan derinliğe dalgıçlar indirildi, vapura sapanlar taktırıldı, sonra da tam üstüne ahşap yüzer bir havuz getirildi ve uzun uğraşmalar sonunda RESANET yaslandığı dip çamurundan kurtarılarak su üstüne çıkartılabildi.
RESANET hemen taş havuzlardan birine sokup önce onardılar, sonra bir güzel temizlediler, alladılar, pulladılar ve yeniden yolcu taşıyacak duruma getirdiler. Bu arada bir sorun ortaya çıkmış oluyordu: RESANET’in sözlük anlamı sağlamlık, dayanıklılık demekti. Ama yara alıp hemen batan, sonra da zorlukla onarılan batık bir vapurun dayanıklı ve sağlam olduğuna kimi inandırabilirdiniz ki? Düşündüler, taşındılar, sonunda vapurun adını ESER-İ MERHAMET olarak değiştirmeyi uygunbuldular. Yani neredeyse, acıdıkta çıkarttık demek istediler…
Birinci Dünya Savaşı başladığı sırada Donanmanın emrine verilen vapurların arasında ESER-İ MERHAMET de yer alıyordu. Bir süre asker ve malzeme taşıdı. Ama o da ne? 1916 yılının 24 Nisan günü Karadeniz’de Akçakoca önlerinde syir halinde iken yoluna çıkan Rus denizaltısı TJULEN tarafından top ateşine tutuldu.Çaresiz baştan kara edilip sahile oturtularak büsbütün batmaktan kurtarıldı. Sonra da önce Akçakoca’ya çekilerek yarası kısmen de olsa kapatıldı, sonra da İstanbul’a çekildi.
1916 Ağustos’unda yeniden hizmete konan vapur savaşın sonunda asıl sahibi Şirket-i Hayriye’ye iyade edildiyse de o yıl içinde sökülmakten kurtulamadı. 48,8 metre boyunda, 6,1 metre genişliğinde, 27 yıllık bir tekneydi….
Kaynak: Istanbul’un Unutulmayan Gemileri Eser Tutel