İçimde bir telaş ,
dışımda bin sıkıntı.
Bu işe yıllar önce Orhan Veli de şaşmıştı;
‘eskiler ’ , ‘yıldızlar’ , ’ rakı şişeleri’ falan filan….
aradığımız neydi durmadan?
Bulsam , bulsam ne bulsam ! ;
bulsam dolu bir şişe ,
boşaltmaya uğraşsam ,
boşaltsam boşaltsam , doldursam içime….
‘’ intihar düşüncesi ‘’ diyor Nietzsche
‘’ iyidir. İnsan bu düşünceyle sıkıntılı bir gecenin
üstesinden gelebilir.’’
‘’ insan ‘’ diyorum ‘’Nietzsche ,
aynı düşünceyle bin gecenin üstesinden nasıl gelebilir?’’
Geceler eskimez , düşünce eskir .
tam tersi de olabilir ;
Heraklit’e danışmak gerekebilir ,
Sokrat bundan alınabilir ,
Machıavel delirirken ,
bizim Murathan çember çevirebilir,
içteyken beden , kafa dışta kalabilir….
Haber bültenlerinde ‘’ O şimdi çember! ‘’ denebilir.
merkezinden ünlem geçer , yarıçapı hesaplanırken çapı bulunabilir..
Mısralarım teğet geçiyor şimdi geceye.
Hayır, ne oğlaktayız ne de yengeç dönencesinde;
Balık dönencesindeyiz ,
hem de esrik bir halde….
Yapsam yapsam ne yapsam ?
Bir deniz düşünsem , camdan
oldukça saydam,
ve söz açsam okyanuslardan….
Buzlu camlardan,
yosunlardan ,
ve bassam kafamın içindeki kırmızı düğmelere,
dursa tüm düşüncelerim ,
durulsa dalgalanan denizlerim..
ve sen ,
‘’çarşaf gibi bir deniz an gelmeli dalga dalga olmalı’’ desen…
Olsam olsam ne olsam?
haykırıyor bir ben içimde ,
çığlık çığlığa dalyanları devirircesine ;
Olsam bir cam şişe ,
içimde balıklar yüzse,
sonra şairin biri beni
kırıp bir buz kütlesinde,
fırlatıp atsa denize…
ve sen ,
lento bir nakarat işitsen benden ,
çok çok kısık bir sesle;
‘’ Denize döküldüm ,
döküldüm denize’’……
Ege Sakin
2003