Ateş Evirgen’in Köşesi

Sualtı avcılığı ile ilgili görüş ve değerlendirmelerimizi kim bilir kaç defa bu sayfamıza taşıdık? Sualtı avcılığı dergimizin konusu değil ama, deniz aynı deniz, balıklar aynı balıklar. İlginçtir federasyon da aynı federasyon!

Bu günlerde su altı avcılığının yapılacağı bölgeleri ayırmak için bir çalışma yapılmaya başlanacağı konuşuluyor. Daha doğrusu aldığımız duyuma göre bazı bölgeler, özellikle turizm yoğun bölgeler sualtı avcılığına kapatılacak. Bu çalışmaya destek verenler olduğu kadar karşı çıkanlarda olacaktır. Bu da doğal, çünkü sualtı federasyonu (TSSF) yönetimi göreve geldiğinden beri ilk defa böyle bir önlem için adım atmış oluyor. Eğer böyle bir çalışma yasalaşırsa, özellikle sahil güvenlik birimlerine önlem ve uygulama kolaylığı sağlanacak.

Peki buna gerek var mı? Evet, bizce var!

Ama sualtı avcılığının kısıtlanma önlemlerinden çok yeniden yapılanmaya ihtiyacı var.

Öncelikle şu gözden kaçmamalı; sualtı avcılığı ekonomik değeri olan su ürünlerimiz avlanarak yapılıyor. Bu kara avcılığında böyle değil. Çünkü kara avında hiçbir av ekonomik olarak değerlendirilmiyor. Besin zincirimizde olan hiçbir canlı doğadan gelmiyor. Avcılık zevk ve spor kabul ediliyor ve türler ve adetler kısıtlanarak yapılıyor. (Buradan kara avcılığına destek verdiğimiz sanılmasın) Avlanan hiçbir uçar, kaçar pazarlarda, marketlerde bizlere sunulmuyor. Sadece denizlerde avlanan balıklar (ve diğer sualtı canlıları) hariç. Sualtı avcılarının konusu olan avlar, hem de en değerlisinden ekonomik olarak değeri olan su ürünleri. Bu nedenle ne kadar uzak durulduğu iddia edilse de amatör sualtı avcılığı adı altında avlanan balıkların önemli bir kısmı pazarlara, lokantalara aktarılıyor. Hem de hiç de küçümsenmeyecek miktarlarda! Bu gerçeği göz ardı etmeden bu kayıt dışı avcılığı önlemek lazım. Ayrıca, tamamen amatör amaçla bile yapılsa ekonomik olarak avlanan balıkların vergisinin verilmesi lazım. Bugün kendi özel bahçenize kuyu açıp suyu kullandığınız durumda bağlı bulunulan belediyeye vergisini ödemek zorundasınız. Dijital fotoğraf makinelerine ithalatında yüzde yirmi oranında özel tüketim vergisi (ÖTV) uygulayan devletimizin en azından satılan sualtı tüfeklerini ruhsata bağlayıp her yıl bunun vergisini alması zor olmayacaktır. Bu sorunlar çözüldüğünde , sportif olarak sualtı avcılığı yapacak sporcular, çevreye karşı sorumluluklarını tamamlamış olarak rahat rahat yönetmeliklerin belirlediği limitlerde bu zevklerini sürdüreceklerdir .

TSSF, atacağı bu adımı tamamlamak zorundadır. Bunun yanında, turizm bölgelerinde sualtı avcılığını yasaklamak gibi bir görüş açısına sahip olmakla, sualtı avcılığı yarışması, “en çok kim balık vuracak?” organizasyonu düzenlemek birbiri ile çok çelişecek eylemler olacaktır. TSSF bundan sonra ikinci adımı da atmalıdır ve sualtı avcılığı yarışmalarını faaliyet programlarından çıkarmalıdır. Bundan yirmi yıl önce görevde olan sualtı federasyonu yönetimi bunu gerçekleştirmişti. Günümüzde sualtı avcılığından başka hiçbir spor dalı bir canlının öldürülmesi ile yapılmamaktadır. Bütün bunları yapmak sualtı avcılığını yok etmek demek değildir. Tam tersine günümüzde çevre bilinci bu kadar artmışken sualtı avcılığını daha yapılabilir bir hale getirirecektir.

TSSF’nin önünde bu adımı atması için bir fırsat vardır. Doğru adımı beklemek hakkımızdır.

Esen kalın,

Ateş Evirgen
www.sualtidunyasi.com.tr

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !