ASİL S. TUNCER YAZİYOR “KADİFEKALE VE TRAVERSLER”

02 Şubat 2015 Pazartesi

ASİL S.TUNÇER- turizmhaberleri.com/ Kuşadası

KADİFEKALE VE TRAVERSLER
Kadifekale’de Güvenlik Sorunu… Efes ve Bergama’daki Traversler…
Geçen sezon son turlarımdan biriydi, İzmir turundayız; Smyrna, Kadifekale ve Agora ziyaret edilecek yerlerimiz. Smyrna’ya gittik kapı kapalı. Bekçiyi çaldırdım; cevap vermiyor. Neyse geri döndük; farkı Kale’de kaparım diye düşünüyorum.

Kale’ye çıkarken sağa-sola koşuşturan insanları gördük. Kaptanım “Ağbi, burada olaylar olmuş, ilerde çevik kuvvet var ” dedi. Artık yapacak bir şey yok Kadifekale Şehitliği’ni geçtik. Grup meraklı meraklı, etrafı seyrediyor ve soru soruyorlar. Şimdi İngiliz, Ermeni ve Kürt sorunlarında destekçi olduklarından dikkatli açıklama yapmak lazım.

Kadifekale’ye girerken sağda-solda gençler; meraklı meraklı bakan gruba bir şeyler anlatıyorum ki bana bununla ilgili soru gelmesin. Yoksa şimdi ne dersin; hele Kürt Sorunu konusu açıldı mı, zor kapanır. Gayet süratli bir şekilde kent tarihini veriyorum; araya girmesinler diye cümleleri birbirine ekliyorum. Kadifekale’ye çıktım çıkacağıma pişman oldum. Bu rezillik nedir? Olaylı günlerde burası da karışıyor. Dolayısıyla turizm yapmak, turistle buraları gezmek neredeyse imkansız.

Geçen gelişimde de modifiye bir araç içinde iki çocuk, ellerinde bira şişeleri, arabesk müzik son ses açık. Yani kepazelik diz boyu. İzmir Kadifekale, İzmir’in en can alıcı noktası ama oradaki sosyal yapı, nüfus ne yazık ki çok olumsuz tablo sergiliyor. Bunun yanında kontrolsüz ve denetimsiz bir ören. Etraf vukuata açık ama bir tane bile güvenlik görevlisi yok.

Eskiden vardı ama ben son iki-üç turumda kimseyi görmüyorum. Allah aşkına, şuranın güvenliğini sağlayın. Kendi kentimde Kale’ye çıkamıyoruz; çıksak da rahat değiliz. Bu kentin belediye başkanı, valisi, emniyet müdürü görmüyorlar mı buranın halini? Olup bitenden haberleri yok mu?

Bir gün önce de Milet’te gençler modifiye araçlarının müziklerini sonuna kadar açmışlar; cıstak cıstak. İyi de burası bir ören yeri. Seyyar satıcılar yol kenarındaki derme-çatma sergilerini kapatmışlar, Kervansaray içine toplanmışlar. Kervansaray’ın restoranı da var ama o şekle ve şemale göre, restoran demeye şahit lazım ve fiyatlar maşallah.

Ben eskiden beridir hatırlarım bu kervansaraya restoran açan herkes uçuyor. Herhalde kirası çok yüksek. Tek o mu? Müze kitaplığı ve kafesi de hem dökülüyor hem de fiyatlar uçuyor. Yani Bodrum Kale içinde veya ne bileyim Aya Sofya bahçesinde anlarım da yani Milet’te Allah’ın kırında 40 °C sıcakta tozun toprağın içinde bu paraya bu mal ve hizmeti kim alır? Kimse almaz. Zira, ören ve müze etrafındaki dükkan vs tam bir rant kapısı ve fiyatlar misli misli.

Efes Yukarı Agora ve Aşağı Agora. Yukarı Agora’da Bazilika ve Aşağı Agora neredeyse komple demiryollarından çıkma bu traverslerle kaplı. Bergama Akropol de aynı. Amaç korumaymış. Neyi koruyoruz? Ören yerindeki arkeolojik değeri olan, tarihi kıymeti çok yüksek varlıklarımızı. Buraya kadar güzel.


Peki, bunu hangi malzemeyle yapıyoruz? Demiryollarında yıllarca kullanıldıktan, üzerinde binlerce kez tren geçtikten sonra kurşun ve toksiteye doymuş çıkma ahşap traverslerle. Bunlardaki toksite oradaki mermere, arkeolojik kalıntıya zarar vermiyor mu? Adım gibi eminim; veriyordur. Çünkü içerde sigara içirtmiyoruz ki külü yere düşer ve mermere, taşa neyse külüyle zarar verir diye peki bu kara kara odunlar, çoğu madeni yağa doymuş vaziyette buradaki tarihi eseri koruyor mu şimdi?

Tam tersine bu çıkma malzemeler buralara yerleştirerek asıl onlar koruma altına alınmış gibi duruyor. Yani traverslere yer bulundu. Taşların da üstüne basılmasın diye örtü lazımdı ve demek ki böyle münasip görüldü yalnız onu buraya bunu oraya uydurmak için değil de gerçekten koruma için buralara ahşap mı malzeme lazım o zaman temiz Ph’sı ona göre kaliteli ahşap düşünülmeli.

Madem ahşap gezi bandı yapılacaktı o halde Troya gibi yapılsaydı. Sıfır malzeme ve incecik tahta lambri ya da lamel; onu anlarım. Koca koca yağlı ve kirli kütükle biraz kabul etmek zor, kimse kusura bakmasın. Şimdi ben elime eski motor yağı ve asit dolu bir tenekeyi alsam ve gelip mermer caddeye boca etsem bunun yapılandan ne farkı olur?

Ahşap düşmanı değilim sakın yanlış anlaşılmasın! Bilakis ahşaba, ağaca bayılıyorum. Doğal malzeme ve doğayla uyumlu ve aynı zamanda insana doğa çağrışımı yapıyor. Evimde ve yazlığımda kesinlikle plastik ve pvc’den uzak tamamıyla ahşap ve de taş malzeme kullandım. Fakat ören yerlerine motoryağı ve asit emmiş, toksik madde kusmaya namzet bu kütüklere karşıyım.


Bildiğim kadarıyla hemen hemen tüm dünya karşı aynı şekilde, karşı. Bir tane Avrupa veya başka bir şey gösterebilir misiniz bana traversleri böyle bir uygulamayla tekrar kullansınlar… Bunların bir şekilde değerlendirilebileceği yerler mevcuttur. Olmadı satın fırınlara yakıt olarak kullanılsın.

Burada kullanılması, üstelik insanların da üstünden gelip geçerek hatta çocukların zaman zaman oyun oynadığı, üstüne oturdukları, elleriyle temas ettikleri ve yüzüne gözüne değdirdikleri düşünüldüğünde ortaya daha vahim bir durum çıkıyor. Bu ören yerlerini gezen çoluk çocuk herkes toksik zehirlenmeye maruz kalıp ciddi hastalıklara yakalanma riski de taşıyor olabilirler bu durumda. Taşlar sözde korunurken insanların sağlığı tehlikeye atılıyor, değil mi?

Bir kere gezen turistin yanında hemen her gün gezen biz rehberleri hiç sormayın! Oradaki görevliler, personel ayrıca… Hepimiz toksiteye maruz kalmış, gerek zehirle temasta bulunmuş ve gerekse sıcak yaz günlerinde sıcaklığın da etkisiyle kütüklerden salınan gazı muhtemelen solumuş birileri olarak bizlerde bunun etkisi yakında mutlaka çıkar diye düşünüyorum.

Elbette temennim, bir şey çıkmaz ve sadece benim hüsnü kuruntum olarak kalır.

Kaynak: turşzmhaberleri.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !