07 Mayıs 2014 Çarşamba
– Arkeolog İstihdam Platformu’nun 5 Mayıs 2014 Basın Bildirisi şöyle:
Bilindiği üzere, ülkemiz Hitit, Frig, Urartu, Lidya, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok büyük medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Ancak, Anadolu topraklarında günümüze kadar korunarak gelen bu medeniyetlere ait sayısız kültürel değerlerin birçoğu her geçen gün kaçak kazılarla tahrip edilmekte ve birçok eserimiz yurt dışına kaçırılmaktadır. Devletimiz ise milyonlarca dolar harcayarak bunları geri getirmek için çaba harcamaktadır.
Bugün Urartuların anavatanı olan ülkemizde, bilimsel olarak ortaya çıkmış, belgelenmiş herhangi bir Urartu mezarı ne yazık ki yoktur. Biz arkeologlara en son Milas Hekotomnos mezarında yaşandığı gibi soyulup bittikten sonra boş mezarların mimari ölçümleri kalmaktadır. Osmanlı mezarlıkları bile futbol sahası için sökülmekte, toplum hafızası böylece yavaş yavaş yok edilmektedir. Ne yazık ki devletin esas denetlemesi gerekli olan tahribatlar, kaçakçılık ve definecilik olmasına rağmen bu alanda alınan önlemler yeterli olamamaktadır.
Arkeoloji, 19. yüzyıl içinde ülkemize girmiş olsa da maalesef henüz içimize sinmiş bir alan değildir. Yıllardır göz ardı edilen kültür varlıklarımız ise son zamanlarda turizm açısından turistlerden para kazanıyoruz diye ekonomik kaygıyla değer görmeye başlamıştır. Birçoğuna göre ise arkeoloji, 15-20 katlı modern binaların, kültür ve doğa harikası yerlere beş yıldızlı otelleri dikememenin en büyük engelidir. Çok az insanımız bu değerleri, kendi kimliğimizin bir parçası olarak görmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2013 istatistik verilerine göre müze ve ören yerlerini otuz milyona yakın (29.533.966) turist gezmiş ve bu ziyaretlerden üç yüz milyona yakın da (299.201.450) gelir elde edilmiştir. Oysaki ülkemiz turizm gelirlerinde önemli bir yer tutan müze ve ören yerlerinde görev yapan ve arkeolojik mirasın açığa çıkarılmasında büyük özveriyle çalışan biz arkeologların emekleri yok sayılmıştır.
Her ne kadar eski Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Atilla Koç döneminde “Müze Soygunları ” dolayısıyla yaşanan olumsuz gelişme sonrası Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı bütün müzeler teftişten geçirilmiş, bu vesileyle müzelerin gerek teknik gerekse personel eksiklikleri kısmen de olsa giderilmeye çalışılmış, hatta yeni müze projelerine de imza atılmıştır. Ancak neredeyse 50 yıl ihmal edildiği için, bütün bu iyileşmelere rağmen yapılanlar yine de yetersiz kalmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığında 25 yıla yakın bir süre içinde arkeolog sayısı iki katına dahi çıkamamıştır. Ortalama 700 arkeolog ile kültür korumacılığı yapılmakta, müze başına da neredeyse 2 personel düşmektedir.
Bir yandan “dünya kültür mirasının sahibiyiz ” diye övünürken, diğer yandan ülkemizi uygarlıkların mezarlığına çevirdiğimizin ve dünyanın ne kadar gerisinde kaldığımızın farkında değiliz. Sayıları birkaç yüzü bulan arkeologlarımız kültür mirasımızın korunup ortaya çıkması için neredeyse tüm Türkiye halkına karşı, umutsuz bir savaş vermektedir. Yetişmiş beyin gücü bakımından hala çok ileri durumda olan Türkiye arkeolojisi, atıl duruma gelmiştir.
Ülkemizde son yıllarda kurulan 41 arkeoloji bölümü memnuniyet verici olmakla birlikte, bu bölümlere öğrenci kontenjanının artırılması nedeniyle 80 kişiyle tıka basa doldurulan sınıflarda nitelikli eğitim verilememektedir. Üstelik her yıl kontenjan sayısı artmış en son 2013 ÖYSM kılavuzunda 2768 rakamına ulaşmıştır. Bu bölümlerden her yıl mezun olan binlerce meslektaşımız alanı dışında yapılan KPS Sınavı ile devlet kurumlarına yapılan atamalarda ilk 10-15 kişi arasına girebilmek için ölesiye mücadele etmekte, okul sonrası dershane kapılarında bu zorlu bir yarışa hazırlanmaktadırlar. Oysa bir yandan arkeoloji bölümleri ve öğrenci kontenjanları artarken diğer yanda, devlet kurumlarına alınacak kadrolar ise gittikçe azalmaktadır. Sonuç olarak bu bölümlerin mezunları açısından durum her geçen gün daha da kötüleşmektedir.
2007-2011 yıllarında KPS Sınavına giren 6579 arkeologdan Kültür ve Turizm Bakanlığına ancak 143 kişi istihdam edilmiştir. Bu da yetmiyormuş gibi arkeolog bulundurması gereken eski adı olan Çevre ve Orman Bakanlığı, DSİ ve MTA ya birer kişi, İl Özel İdarelere 8 kişi, Belediyelere ise 3 kişi olmak üzere 5 yılda toplam 14 kişi gibi komik sayıda atamalar yapılmıştır.
2012 yılında ise KPSS’ye giren ortalama 5500 arkeologdan sadece 14 şanslı kişi atanmıştır. Yıllar sonra 2013 yılında bizlerin girişimleri sonucunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarımız Sayın Özgür Özaslan ın desteği ve Bakanımız Sayın Ömer Çelik in de onayı ile ilk defa bu sayı dört katına çıkmış ve 60 arkeolog alınmıştır.
Ancak, Kültür ve Turizm Bakanlığına 2013 yılında KPSS ile 4 (B) sözleşme kapsamında sanat tarihçi, mimar, restoratör gibi mesleklerden 331 kişi atanırken bu olanaktan maalesef arkeologlar yararlandırılmamıştır.
Sonuç olarak altı yıl içerisinde KPS sınavına on binin üzerinde arkeolog girmiş ise de atamalar 1 oranının altında kalmıştır. Oysa 2013 yılında Diyanet İşleri Başkanlığına 3750 personel alımı yapılırken Kültür ve Turizm Bakanlığına 50 yılda bırakın arkeologu, bu kadar personel dahi alınmamıştır. Bu olumsuz durum okullarını umutla bitiren on binlerce işsiz arkeologu hayal kırıklığına uğratmaktadır. Artık bu haksız uygulamalara son verilerek adil istihdam yaratılması gerekmektedir.
Bir başka sorun ise KPSS puanlarına göre Kurumlara yapılan atamalardaki puanlamadır. 12 puan ile Anasınıfı Öğretmenleri, 20 puan ile İmam ve Hatipler, 40 puan ile İmam Hatip Lisesi Öğretmenleri, 50 puan ile Hemşireler atanırken, 80 puanla arkeologların açıkta kalması içimize sindirebileceğimiz bir durum değildir. Hem daha nitelikli eğitim için hem de istihdama yönelik arz-talep dengesi göz önünde bulundurularak ÖYSM kontenjan sayıları sınırlandırılmalıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı, YÖK, ÖSYM ve Arkeoloji Bölümlerince ivedilikle bu sorunun çözümüne gidilmelidir.
Ayrıca, üç yanı denizlerle çevrili sualtı kültür varlıkları nedeniyle çok zengin olan ülkemizde şimdiye kadar yalnızca Konya Selçuk Üniversitesinde Sualtı Arkeolojisi Anabilim Dalı kurulmuştur. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi dışında ikinci bir müzeyi bile hayata geçirebilmiş değiliz. Bu konuda en önemli görev Kültür ve Turizm Bakanlığına düşmektedir. Bakanlık bünyesinde Sualtı Araştırmalarına yönelik birim oluşturulmalı, düzenli ve programlı olarak sualtı araştırmalarına ivedi arkeologlar yetiştirilerek bu alandaki eksiğimiz giderilmelidir.
Hemen hemen bütün ülkelerde arkeolojik çalışmalar arazi teşkilatları ile yürütüldüğü halde, hala Türkiye de arazi teşkilatı kurulmamış, arkeologları müzelere hapsetmiş, müze sistemi eski eser hapishanesi, arkeologlar da bunların gardiyanları durumuna gelmiştir. Bu nedenle, arazide her türlü müdahale için yetki ve sorumluluğu alacak, bürokrasiye takılmadan, Karayolları, DSİ, MTA gibi rahat çalışabilecek örgütlenme modelinin acilen hayata geçirilmesi gereklidir.
Bir diğer önemli konu ise, eğitim süresi içinde hiç bir kazı ya da benzeri arazi çalışmasına katılmadan arkeolog diplomasının verilmesidir. Dört yıl okuduktan sonra herhangi bir kazıda çalıştırılmayan arkeologlara evrensel kültür mirasını kazma veya koruma gibi her türlü müdahale hakkın bulunduğu diplomalar hangi düşüncenin ürünü olarak verilmektedir? Bu nedenle, üniversitelerimizin Arkeoloji Bölümü öğrencelerine ülkemizde yapılan yerli ve yabancı kazılarda staj yapması mecburiyeti konulmalıdır. Öğrencinin kazılara götürülmesi kazı başkanlarını inisiyatifine bırakılmamalıdır. Mesleğini yapmak isteyen bu insanları kişisel tercihlerimizle mesleklerinden uzaklaştırmaya hakkımız var mı? Bilimin ancak ve ancak adaletin ve eşitliğin var olduğu adil bir düzen çerçevesinde başarıya ulaşabileceğini unutmamak gerekmektedir.
Ayrıca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca, mimar, mühendis ve diğer teknik elemanlara tanınan “İş Güvenliği Uzmanlığı ” hakkını teknik eleman sayılan arkeologlara da tanınması için yasal düzenleme yapılmalıdır.
Kültür ve Turizm Bakanlığının 2005 tarihinde uygulamaya koyduğu yönetmeliğe göre 81 ilde arkeolojik SİT sınırları içinde kalan il özel idareleri ve belediyelerce açılması gereken Koruma Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB) nın sayısı ne yazık ki 30 civarında kalmıştır. Belediyelerde arkeologlar istihdam edilmediğinden inşaat kazılarında çıkabilecek bir tarihi eserin kaderi maalesef kepçe operatörlerinin elindedir. Bilinçsiz yaklaşımlar yüzünden eserlerimiz büyük bir talihsizlik içinde yok olmaya mahkûm edilmektedir. Bu yalnızca ülkemizin değil dünya mirasıdır ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde bunları korumakla yükümlüyüz.
Kültür ve Turizm Bakanlığının söz konusu Yönetmeliği uygulanabilir hale getirmesi halinde binlerce gencimize istihdam alanı yaratılacağı gibi kültür varlıklarımızın da bilinçsizce yok edilmesinin önüne geçilmiş olacaktır.
Meslektaşlarımızın mimar ya da mühendisler gibi özel sektörde çalışma imkanı bulunmamaktadır. Birçok ülkede uygulandığı şekliyle Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde yapılacak olan restorasyonlarda, ören yeri ve çevre düzenlemelerinde, ayrıca baraj, yol ve köprü yapımı gibi iş ve işlemlerde proje yapım ve uygulamalarına ilişkin yapılacak olan protokol ya da sözleşmelerde arkeolog istihdamı şartının konulması meslektaşların özel sektörde istihdam edilmesine kapı aralayacaktır.
Arkeologların aleyhinde gelişen bütün bu hususların göz önünde bulundurularak, diğer mesleklere tanınan fırsat eşitliğinin gelişmiş ülkelerde olduğu gibi biz arkeologlara da tanınarak, bu konuda adaletin sağlanması, arkeologların daha etkin kullanılmasına yönelik öneri ve taleplerimizin dikkate alınarak hayata geçirilmesini, arkeologların 3600 ek göstergesi konusunda yıllardır süren mağduriyetlerine de son verilmesini talep ediyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanlığının özel teşebbüsleri ve desteği ile aşağıda maddeler halinde verilen kurum ve kuruluşların bünyelerinde arkeologların istihdamının sağlanması halinde, bu alandaki işsizliğin büyük ölçüde çözümüne katkı sağlayacağına inanıyoruz.
M.Ö. 2. Binde Anadolu da yapılan Truva Savaşının kahramanı Hektor a sahip çıkan ve O nun mezarını bulmaya çalışan, Bizans mozaikleri için,“Bunlar benim mücevherlerimdir, dokunmayın ” diyen Fatih Sultan Mehmet gibi, “…Memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için Müze Müdürlüklerine ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere (Arkeoloji) mütehassıslarına kat i lüzum vardır. ” diyen Atatürk gibi bizler de, 1071 yılı öncesi ve sonrası Anadolu nun kadim medeniyetlerine sahip çıkan bu değerli insanların yolundayız. Eğer devletimiz ve Kültür ve Turizm Bakanlığı önümüzdeki engelleri kaldırırsa biz arkeologlar Anadolu tarihini yeniden yazmaya hazırız.
Yıllardır defineciler eserlerimizi çaldı, oysa devlet de gençliğimizi ve hayallerimizi çaldı. Bizler yıllardır; “Bu yıl da atanamadım, ağlama anne, belki seneye mi ” diyeceğiz. Sevgilimize evlilik vaadi için hep susacak mıyız? Asgari ücretle çalışıp da “Atanırsam alacağım söz ” deyip daha kaç yıl çocuğumuzu kandıracağız? Bugüne kadar ne hocalarımız duydu sesimizi, ne de bakanlığımız. Biz buradayız, siz neredesiniz? Ne özelde ne kamuda, bizim için istihdam uzayda mı?
Ve buradan tüm yetkililere sesleniyoruz. Sesimizi duyun artık. Kaldırın önümüzdeki engelleri hem bize hem de evrensel mirasa sahip çıkın. Bizler ne çanak çömlekçiyiz ne de mezarcıyız. Biz arkeologlar filmlerde gördüğünüz İndiana Jones da değiliz. Mumya hiç değiliz. Bizler meslek aşkıyla işini bunu yapmak isteyen dünya kültür mirasının yegane sahibi ve koruyucusu olan meslek grubuyuz.
Bu haklı taleplerimizi kamuoyuyla paylaşmak amacıyla buraya gelerek bir avuç arkeologun çığlığını milyonlara duyuracak olan siz değerli basın mensuplarına ve medya kuruluşlarına da bugüne kadar bizlere verdiğiniz her türlü desteklerinden dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Ayrıca, ondan bundan borç alarak Türkiye nin dört bir yanından buraya gelerek gücümüze güç katan yarının kültür koruyucuları genç meslektaşlarımıza, bize her türlü destek ve kolaylığı sağlayan sendika ve oda temsilcisi arkadaşlarımıza ve her zaman bizlerin yanında bulunan arkeoloji gönüllülerine de eylemimize katkıları için teşekkür ediyoruz.
Arkeologların İstihdam Edileceği Kurum Ve Kuruluşlar
1 Kültür ve Turizm Bakanlığı (Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı merkez ve taşra teşkilatında; Müzeler, Koruma Bölge Kurulu ve Rölöve Müdürlüğünde daha fazla arkeolog istihdamına yer verilmesi, ayrıca arkeolog ve diğer meslek gruplarından arazi teşkilatları kurularak, açık anlardaki höyük, ören, tümülüs vb. yerlerin denetlenmesi, tescillenmesi ve kültür envanterinin hazırlaması görevinin verilmesi)
2- Belediyeler (Büyükşehir, İl ve İlçe belediyeleri)
3-Dışişleri Bakanlığı (Türkiye nin büyükelçilik ve konsolosluklarının bulunduğu yerler)
4-Ulaştırma ve Denizcilik Haberleşme Bakanlığı (Karayolları Genel Müdürlüğü)
5-Enerji ve Tabi kaynaklar Bakanlığı (Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı)
6-Milli Eğitim Bakanlığı (Ortaöğretimde zorunlu arkeoloji derslerinin konulması ve bu derslere arkeologların girmesi)
7-Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
8-İçişleri Bakanlığı (İl Emniyet Müdürlüğü, İl Özel İdareler ve tüm Belediyelerde en az 1 arkeolog kadrosunun bulunması)
9-Adalet Bakanlığı (Kadrolu Bilirkişi)
10-Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
11-Jandarma Genel Komutanlığı
12-Vakıflar Genel Müdürlüğü
13-Maden Teknik Arama Enstitüsünde daha fazla arkeolog kadrosunun bulundurulmasının sağlanması
14-Tüm dünyayı gezerek ülkemizin arkeolojik değerlerini anlatan ekiplerin oluşturulması
ARKEOLOG İSTİHDAM PLATFORMU
Kaynak: aktuelarkeoloji dergisi