Orman yangınlarının sürdüğü Bodrum’un Çökertme Koyu’nda adeta can pazarı yaşandı. Alevlerin ulaştığı yüksek tepelerdeki kızılçam ormanı hızla yanarken ormancılar ile itfaiyecilerin fedakar mücadelesi kesintisiz devam etti. Tepelerde başlayan yangın deniz kıyısına doğru ilerlerken Çökertme Tersane Koyu’ndaki teknelerini korumak isteyen balıkçılar üstü açık bir kamyonete binerek alevlerin ortasından geçti. Teknelerin bulunduğu alana gelerek itfaiyeye yardımcı olan balıkçılar alevlerin çok hızlı koyu teslim aldığına şahit oldu. Alevlerin çıkarttığı kıvılcımları yüzlerinde hisseden balıkçılarla birlikte Çökertme koyunda bekleyen muhabirimiz orman koruma memurlarının yardımıyla güvenli alana gitti. 2 iş makinesi gece boyu alevlerin önüne engel oluşturacak doğal bariyerler hazırlamak için çabaladı. Çökertme Koyu’ndaki alevler gece yarısı olmadan Geren mevki üzerinden Ören beldesine doğru ilerlerken sahil şeridinde otlayan 25 büyükbaş hayvan da etkilendi. Süt ineklerini güvenli alana çıkartmakta zorlanan çobanın yardıma ihtiyaç duyması üzerine gazeteciler ve polis memurları çayırlık alana girerek hayvanları yola doğru sürdü. Öte yandan orman yangınlarıyla 3 gündür uyumadan mücadele eden kadın orman mühendisi Selen Kaçmaz yaşadığı gerilimli günleri anlattı.
İnsanoğlunun çaresizliğine tanık alevlere teslim olmak
Birbiri ardına çıkan orman yangınlarıyla mücadele etmek için sürdürülen özverili çalışmalar sırasında insanoğlunun alevler karşısındaki yetersizliği de ortaya çıkıyor. Bodrum’un yüksek tepelerinde başlayan orman yangını rüzgarında etkisiyle kısa süre içinde iç bölgelere doğru ilerledi. Yaz aylarında Bodrum’da denizden eserek hafif bir serinlik veren meltem rüzgarının yerini Deli Mehmet isimli yönü tahmin edilemeyen ve çok hızlı değişebilen rüzgara bırakınca yangının büyümesi kaçınılmaz oldu. Mazı bölgesinin ağaçlık alanını tamamen kaplayan alevler ilerleyince türkülere konu olan Anadolu’nun eşsiz turizm koyu Çökertme alevlere teslim oldu.
Tepelerden aşağı doğru hızla inen alevler çam kozalaklarının etrafa yayılmasıyla yıkıcı üçünü çarpan katsayısı olarak kullandı. Çam kozalaklarının etrafa yayılırken çıkardığı sese kızılçamların ateşle verdiği ölümcül sınavın gürültüsü eklenmişti. Çökertme koyunda ormancıların ve yurdun pek çok yerinden gelen itfayicelirin canla başla mücadelesi sürerken. Alevlerin kısa süre içinde yeşille mavinin buluştuğu koyu kaplayacağı tahmin edildi. Çok yakındaki 2 kömürlü termik santralde güvenlik önlemleri arttırılırken yazlık evler, plajlar, köy evleri ve tüm turizm tesisleri boşaltıldı. Çökertme koyunun yakınındaki bir plaj işletmecisi olan Aykut Güney, “Tesiste sabahlıyoruz. 10 Ağustos’a kadar tüm rezervasyonları iptal ettik ve gece nöbet tutuyoruz. Yönü belirsiz ismiyle müsemma Deli Mehmet rüzgarının birkaç gün daha etkili olacağını öğrendik. Doğa ne yazık ki yanımızda değil. Bu felaketin bitmesi için elimizden geleni yapıyoruz” dedi.
Bamteli Geren mevkinde koptu
Birkaç kilometre ilerideki Geren mevkiinde ise daha canhıraş bir mücadele yaşandı. Çivar köylerde ve mahallelerde oturanlar traktörleriyle ve tarla sulamada kullandıkları depolarla gelmişlerdi Çökertme koyuna. Küçükbaş hayvancılık ve çiftçilik yapan Ali Dülger, yananın sadece ormanlar olmadığını gelecek nesillere bırakacağımız Anadolu’nun da yandığını söylüyordu. Yeğeni Bilal ile Çökertme koyundaki çalışmalara yardım için gelen Ali Dülger, “3 gündür uyumuyoruz. Ailece sırayla nöbetteyiz. Hayvanlarımızı çıkarttık ve güvnli bölgeye aldık. Bir faydamız olur diye bekliyoruz ama çaresizce izliyoruz. Havadan müdahale dışında yapılacak bir şey yok” dedi.
Uykusuz, dinlenmeden, ara vermeden…
Uykusuz, dinlenmeden hatta mola vermeden çalışma temposunun üçüncü gününe giren isimlerden biri de kadın orman mühendisi Selen Suna Kaçmaz oldu. Milas Orman Müdürlüğü’nde şef olarak çalışan genç orman mühendisi Kaçmaz, elinde telsizi ile yönlendirdiği ekip arkadaşları arasında büyük saygı görüyor. Alevlerin ortasında kalmaktan korkmadığını ve tüm ormancıların özveriyle ara vermeden görevine devam ettiğini belirten Kaçmaz, “En kısa sürede söndürmek ve buraları eski yeşil görüntüsüne kavuşturmak için elimizden geleni yapacağız. Dinlenmememiz, mola vermememiz gerekiyor. Çünkü bir anlık boşluk daha kötü sonuçlar doğurabilir. Alevleri söndürmekte inançlı ve kararlıyız” dedi.
Balıkçılarla alev kapanına giriş ve kurtuluş
Ören yönünden gelirken henüz güneş batmadığı için alevlerin çıkarttığı dumanların Çökertme koyunun üstünü kapladığını görüyordum. Öylesine büyük bir duman bulutu vardı ki aynı anda yanan binlerce ağacın uğultusunu hissettirecek kadar güçlüydü. Çökertme koyuna yaklaşırken bölgenin güvenliğini sağlayan emniyet güçlerinin ilk uyarılarıyla karşılaştık. Arabadan inip köylülerle birlikte yürüdüğümüz 3 kilometre boyunca attığım her adım alevlerin sıcaklığını bana hissettiriyordu. Geren mevkiine geldiğimde civar köylerde yaşayanların ormancı ve itfaiyecilere yardımcı olmak için akın ettiğine şahit oldum.
Hayvanlarını emniyetli bir yere taşıyıp ailelerini akrabalarının yanına yerleştiren köylülerin tarla sulamakta kullandıkları tankerler ve traktörlerle hazır beklemeleri insanoğlunun çabasını kanıtlıyordu. Ama doğanın yenileyici gücünün bir anda yıkıcı bir etmene dönüştüğünü kanıtlayan rüzgar vardı karşımızda. Sıklıkla yön ve hız değiştiren rüzgar alevlerin kıvılcıma dönüşmesini kolaylıkla sağlarken, jandarma ve polisin güvenlik çemberinde gergin anlar yaşandı. Çökertme tersane koyundaki teknelerinin ve tersane malzemelerinin tehlikede olduğunu söyleyen balıkçılar güvenlik bölgesini geçmek için çabalıyordu. Balıkçılar ekmek tekneleri olan tekneleri ve tersanenin yanmasıyla yaşam unsurlarından olacaklarını anlatmaya çalışırken, kendilerini bereketli balık alanlarına götüren rüzgarın dinmesi içinde dua ediyordu. Rüzgarın yüzümüze yaklaştırdığı alevlerin yarattığı tehlikeye rağmen güvenlik noktasına gelen bir kamyonete doluşan balıkçılarla birlikte alevlerin içine yöneldi. 1,5 kilometrelik yolculuğumuzun ilk anlarından itibaren balıkçı Tufan Atıcı, “Yüzünü kapat yüzünü. Kozalak kıvılcımları sıçrar” diye uyarısıyla kendimi yere attım. Sadece 2 dakika süren yolculuğumuz sırasında yüzüme vuran kıvılcımlardan derin sulara dalarken kullandığım Derinlere Saygı Dalışı bandanam ile korunarak geçirdim.
Çökertme tersane mevkine geldiğimizi işaret eden köprüyü geçerken alevlerin deniz kıyısına sıçradığını gördüğümde ise alevlerin etkisini tahmin ediyordum. Kamyonet kasasından aşağı indiğimde tersane bölgesinin yangından etkilenmediğini ama alevlerin 50 metre ilerideki kızılçam ormanından ses verdiğini gördüm. Ekmek teknelerini ilkel metotlarla savunacak kadar yürekli ve cesur balıkçılarla geçirdim. Bir itfaiye aracındaki 3 fedakar itfaiyeci de tersanedeki tekne ve ahşap malzemeleri koruyordu. 4 gündür uyamadığını söyleyen itfaiye şefine ilk fırsatta çıkmak istediğimi söyledim.
Kendi kurtuluş planımı yaptım… Denizden yüzerek
Şimdilik burada olduklarını ve alevlerin yaklaşma ihtimaline karşı ayrılamayacaklarını söyleyince kendi kurtulma planımı geliştirdim. Gazeteye bulunduğum yerin konumunu atıktan sonra üzerimdeki dijital aletleri güvenli bir köşeye koyduktan sonra denize girerek uzaklaşma planı yaptım. Ara vermeden 1 km kadar yüzebildiğimi hatırlayarak kaçış planımı uygulamak üzere alevlerin yaklaşmasını bekledim. Bu sırada balıkçılara yardıma gelen Orman Genel Müdürlüğü ekiplerinden yardım isteyerek bölgeden uzaklaştım. 2 saat içinde alevlerin kararlı ilerleyişine karşılık balıkçıların geçim kaynaklarını aynı kararlılıkla ve cesaretle savunma istekleri aklımda kalmıştı. Geren mevkine tekrar geldiğimde iş makinelerinin ateş çemberinin yayılmasını engellemek için yürüttüğü çalışmaları görüntülerken, bir çıkış yolu arayan 25 büyükbaş hayvan gözüme çarptı. Alevler o kadar yaklaşmıştı ki hayvanlar sıcaktan ne yapacağını şaşırmış şekilde dağılmıştı. Başlarındaki çoban yetersiz kaldığı için 2-3 polis memuru ile çayırlık alana indik. Hayvanları hızla caddeye doğru sürerken doğayı neden bu kadar kızdırdığımızı düşünüyordum.
Gökhan Karakaş {Milliyet}
DENIZKARTALI Haber Portalı