Antalya kıyılarında sualtı araştırmaları yapan bilim adamları da amatör ve profesyonel dalış sevdalıları da denizin altına hak ettiği ilginin gösterilmediğinden yakınıyor. Oysa dalış turizmi dünya üzerinde hayli ilgi çeken bir destinasyon. 640 kilometreyi bulan sahil boyunca yerleşim yerlerinin tamamında arıtma tesisi yok. Arkeolojik değeri bulunan batıklar kirlilikten görünmez hale geldi.
KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden Dr. Hakan Öniz, Antalya kıyılarının sualtı envanteri çıkarılıyor. Roma ve bizans dönemlerine ait çok sayıda batık bulundu. Alanya kıyılarında antik limanların varlığı belirlendi. En önemli buluntulardan birisi de antik dalgıç ağırlığı. 2 kg 870 gr ağırlığındaki dalgıç ağırlığının dünyada ilk kez gün yüzüne çıkarıldığı bildirildi.
Dr. Hakan Öniz’le Kemer kıyısında oturup Antalya kıyılarında 45 gün boyunca yaptığı araştırmaları dinledim:
ANTİK DALGIÇ AĞIRLIĞI BULUNDU
“Son 45 gündür birçok önemli arkeolojik keşfe neden olduk diyebilirim. Alanya kıyılarında 3 antik kentin limanı tesbit edildi. Ama bizim için, sualtı arkeoloğu, dalgıç için oldukca önemli olduğunu düşündüğümüz bir dalgıç ağırlığı bulduk. Bu dalgıç ağırlığı yaklaşık 3 kilogram. Normal bir insanın denizaltına kola takarak rahatlıkla inebileceği onu yine rahatlıkla zorlamadan yukarı çıkabileceği kadar yeterli ağırlıkta dalgıç ağırlığının tesbitini yaptık. Bu hatta Newyork times, Amerikan Arkeoloji Dergileri, gazetelerin de oldukca ilgisini çekti.”
Buluntuların hangi çağdan kaldığını belirleme çalışmaları sürecek. Ancak Dr. Öniz’e göre antik dalgıç ağırlığı, bronz çağından kalmış olabilir.
Kemer, Kumluca ve Finike kıyılarında toplam 7 tane antik gemi kalıntıları tesbit edildiğini söyledi Dr. Öniz. Ve çalışmalarını özetledi: “Bunun ötesinde bronz çağından kalma 3 yada tek delikli taş çapalar tesbit ettik. Ve bu tesbitlerimizin sonunda rahatlıkla söyleyebiliriz ki Antalya kıyıları bugün en az 5 bin yıldır yani erken bronz çağından itibaren denizciler tarafından gemiciler tarafından aktif bir biçimde kullanılmış.”
Dr. Öniz, Akdeniz kıyılarının envanteri çıkarıldığı zaman dalış turizminde canlılık yaşanmasına neden olacağını vurguladı.
DALIŞ TURİZMİ CANLANMALI
Antalya Deniz Ticaret Odası önceki başkanı ve 23. Dönem Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’ye “Antalya’da dalış turizmi ne alemde?” diye sordum. Çöllü, milletvekilliği döneminde denizcilikle ilgili birçok kararların altında imzası olan bir parlementerdi. Sorumu şöyle yanıtladı: “Dalış turizmi turizm destinasyonu içinde dünyanın bir çok ülkesinde önemli yer tutmasına rağmen antalya’da hak ettiği yeri henüz bulabilmiş değildir.”
Kaş ve Kekova Antalya’da dalış turizmin merkezi konumunda olan iki turistik belde. Çöllü, “Dalış turizminde o bölgeyi öne çıkaran avantajlar sualtı zenginliği, buralarda var olan batıkların varlığı deniz suyu temizliği ve bu sayesinde dip görüntüsünün netliğidir” dedi.
Aslında zengin turistlerin ilgi gösterdiği bu turizm faaliyetine gereken önemin verilmediğinden yakındı Hüsnü Çöllü. Yeni dalış noktaları oluşturma çerçevesinde yeni batıkların oluşturulması, yapay resiflerin yapılması, mevcut batıkların korunarak deniz temizliğine gereken önem verilmesinin öncelikli yapılması gerekenler olarak belirledi. Ve devam etti: “Bu düşünceden hareketle özellikle arıtma tesislerinin ve derin deniz deşarjlarının en sağlıklı şekilde çalışması ve deniz kirliliğimizin miminuma indirilmesi olmazsa olmaz ana kuraldır.”
ATIK DEŞARJI DÜZGÜN ÇALIŞMIYOR
Kemer’deki derin deşarj atık su boru hattının arızalı olduğu yönünde iddiaları hatırlattım Hüsnü Çöllü’ye, “Evet. Ne yazsık ki düzgün yapılmadı. Oda başkanı olduğum zamanda uyardık ama dinletemedik” dedi. “Eee ne olması gerekiyor şimdi” diye karşılık verince devam etti Çöllü: “GATAB’ın denize döşediği derin deniz deşarjı boru hattı hatalı. Geçmişi sorgulanmalı. Çözümü için radikal karar alınmalı ve o hattın büyük bir bölümü gözden geçirilmeli. Hat düzgün çalışmadığı için borudan atık sızıyor. Buradaki önemli dalış noktası olan Paris batığı ve de yüzme alanı olan sahiller olumsuz etkileniyor.”
SUALTI ÖZGÜR BİR DÜNYADIR
Yıllardır bulduğu her fırsatta kendisini suyun altına atan can dostum ve arkadaşım Mustafa Demirbağ’la buluştuk, “He fırsatta Kekova Kaleköy’e kaçıp dalış yapıyorsun. Ne hissettiklerini anlatır mısın lütfen nedir bu sevgi” dedim. Demirbağ, “Anlatayım abi” dedi başladı konuşmaya: “İş stresinden şehrin gürültüsünden, yorgunluğundan kaçmak için deniz bulunmaz bir fırsat. Hele suyun altı inanılmaz şekilde rahatlatıyor beni. Mesleğim icabı gün boyu sürekli ayaktayım. Ben bulunduğum ortamlarda dinlenemiyorum. Ancak sıradışı bir şeyler yapmam yazım. Suyun altında kendimi özgür hissediyorum. Sualtı ayrı bir dünya, içinde onun bir parçası oluyorsun. Geçenlerde bir çapa gördüm mesela. Belki 10 bin yıllık. Devasa birşeydi. O eski yıllara götürdü beni mesela.”
Yasadışı avlanan dalgıçların olduğunu anlattı, “Bunlar deniz düşmanı bence” diye de ekledi Demirbağ. Ve sosyal paylaşım sitesi Tiwitter’de dolaşan şu metni paylaşmak istedi: “Yaralayan acıtan cam kırıkları bile denizde iyileşiyor, köşeleri gidiyor yumuşuyor. Deniz tüm dünyaya iyi geliyor.”
Eczacı Özlem Karacadağ, 8 yıldır amatör olarak dalıyor: “Uzay boşluğundaymışım hissi veriyor. Farklı bir dünya. Bize ait olmayan bir dünya. İçinde yaşayamadığımız, yaşamı paylaşamadığımız bir dünya. Ama aynı ortamı bir süreliğine paylaşabiliyoruz. Dünyalarına onlardan izin alarak girmişiz gibi yani misafir gibiyiz” diye duygularını dile getirdi bir çırpıda.
Sonra deniz içindeki doğal dengeyi dile getirdi: “Oradaki dengeyi bozmamak için hiçbir şekilde onların yaşam alanlarına saldırmamak gerekiyor. Bazı dalgıçlar var mesela. Yerlerini yuvalarını tesbit ediyor sonra gidip onları gafil avlıyor. Çok kötü birşey. Bu bir cinayet. Gerçek dalgıçlar bunu kabul etmez. Ama böyleleri de var ne yazık ki.”
Dalış Okulları Bölge Sorumlusu Özcan Meydan, sualtının temiz kalması için Güney antalya Turizm Altyapı Birliği GATAB’ın desteğiyle 5 ay süresince çalışma yürüttüklerini söyledi. “Neler çıktığını” şöyle anlattı: “Neler çıkmladı ki. Klozet, buzdolabı, balıkçı ağları, demirler, inşaat artıkları vs. Ne ararsan var. Denizdeki en büyük çöp, karadan yağmur sularıyla, rüzgarla gelen cam şişe kutu kola su şişeleri plastik atıklar oluşturuyor. Konya’da karaya atılan bir çöp bile Akdenize dereler yoluyla ulaşabiliyor.”
Kaynak: turizmdebusabah / Hürriyet Akdeniz