PETROL POLİTİKALARI VE TURİZM

Türkiye’de otomotiv satışları 2015 yılında rekor kırdı ve milyon barajına geldi.

Seçimler, savaşlar, terör, ekonomik sıkıntılar derken Türkiye’de beklenmeyen bu rekor otomotiv sektöründe yüzleri güldürdü.

Amerika Birleşik Devletleri’nde de bir rekor geldi. 17,5 Milyon araç satıldı.

Bu araçların 750.000 tanesi Ford F serisi olmak üzere yaklaşık 2,5 Milyon tanesi benzin içen pikaplardan oluşmaktadır.

Çin’de ve Avrupa’da da otomotiv satışları iyi gitmektedir.

Hatta ABD’nin üç büyük otomotiv üreticisinin hisselerinin ucuz kaldığı piyasalarda konuşulmaktadır.

Bu olumlu gelişmenin sebebi sadece düşük petrol fiyatları değil, aynı zamanda global olarak düşen tarım ürünleri fiyatlarının köyden kente göçü ve artan kentleşmeyi, paralelinde de otomotive talebi getirmesidir.

Tuhaf olan artan talebe rağmen petrol fiyatlarında yaşanan düşüştür.

İki yıl önce varili 120 $ civarında seyreden ve özellikle Çin tarafında artan talep üzerine analistler (!) tarafından 200 $’a çıkması beklenen ham petrol 30 $’a gerilemiştir.

Analistler şimdi varil fiyatının 20 $ seviyelerine gelmesini beklemektedirler. Analist olarak adlandırılan piyasa dâhileri düşüşe sebep olarak petrole olan düşük talebi göstermektedirler.

Onlara göre arz o kadar fazladır ki tankerler üzerlerindeki petrol yükünü boşaltacak yer bulamamaktadırlar.

Şu işe bakınız ki; sırf ABD’de yılda 10 Milyon civarında araç satılırken, 2015 de rakam yıllık 17,5 Milyon adede ulaşıyor, fakat akaryakıta olan talep düşüyor! Sadece ABD’de fazladan satılan 7,5 Milyon araç kabaca 30 Milyar litre ek akaryakıta ihtiyaç duyacaktır.

Şu bir gerçektir ki fiyatları piyasa değil, piyasayı oynatanlar belirlemektedir. Yoksa en ucuza Suudi Arabistan’da üretilen (üretim maliyeti varil başına 11-12 $), ABD’de bir kısmı 60 $ (kaya rezervleri) maliyetle çıkarılan bir malın 20-30 $ bandında işlem görmesi en azından uzun süre mümkün değildir.

1990’ların başında İngiltere’de aldığım Yatırım Bankacılığı eğitiminde Prof. Dick Dawies “bizim ülkemizde 400 senedir borsalar var. Benim bildiğim piyasaların her zaman verdiğinden daha fazlasını aldığıdır ve piyasayı oynatanın da sürekli kazandığıdır.” Şeklinde bir ifadede bulunmuştu. Şimdi bakılması gereken petrol piyasalarını oynatanların ne kazandığıdır.

Bir iddiaya göre; 2000’li yılların başında Petrol 30-40 $ bandında gezinirken ABD ve Rusya anlaştılar. ABD petrolü 80 $’ın üzerine taşıyacak, buna mukabil Rusya’da uluslararası arenada pek gözükmeyecekti.

Böylece ABD yeni pazarları hazmedecek, Rusya’da refaha kavuşacaktı. Sistem 10 yıl kadar gayet güzel işledi. Globalleşme çerçevesinde zenginleşen pazarların (tüketim de belli bir büyüme getirmektedir) şirketleri ortaya sürülen bol dolarlar ile satın alındı, uluslararası şirketlere rakip olacak bir yapı bırakılmadı.

Fakat ne olduysa bir müddet sonra bu sistem ABD’ye yetmemeye başladı. Belki şirketleri için yeni pazarlar gerekiyordu, belki de fırsat gördükleri yeni stratejiler geliştirmeye başladılar. Böylece hem ülkeler bazında operasyonlar, hem de sektörler bazında çalışmalar başladı. Almanya Ukrayna üzerinden Rusya’ya salındı.

Rusya tepki verince önce önemsiz ekonomik yaptırımlar gündeme getirildi.

Rusya’nın direnç göstereceği anlaşılınca petrol ile vurulmaya başlandı.

2008 krizinde sarsılan otomotiv sektörüne destek için şirket bazında önce piyasalarda güçlenen Toyota üzerine bir baskı kuruldu, sonra Çin’de başarılı giden Volkswagen silkelenmeye başlandı. Belki de şimdi güçlenen Renault-Nissan ortaklığına sıra geldi.

Turizm sektörü de bu kapsamda değerlendirişmiş olabilir mi? Öyle ya Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü verilerine göre uluslararası turizm sektörü gelişmekte olan (emerging markets) ülkelerde gelişmiş ülkelerin 2 katı hızla büyümektedir.

2014 yılında 1,133 Milyon turistten sağlanan 1,245 Milyar $ gelir 2030 yılında 1,8 Milyar turiste ve 2,500 Milyar $ gelire ulaşacaktır. Elbette bu piyasa gelişmiş ekonomiler için gözden kaçırılacak bir piyasa değildir.

İlk başta düşen petrol fiyatlarının ulaştırmayı ucuzlatacağı, dolayısıyla kitle turizminde paket fiyatlarını gerileteceği düşünülebilir.

Ayrıca düşen petrol fiyatları büyük turizm pazarları olan ABD ve Avrupa’da hane halkının refahını artıracak paralelinde de turizm harcamalarını olumlu anlamda tetikleyecektir. Fakat petrol gelirine bağımlı olan Rusya ve Arap ülkelerinin refahı dolayısıyla turizm talebi düşecektir. Bu ülkelerin piyasalarında yaşanan talep düşüşü büyük mal tedarikçisi Çin’i olumsuz etkileyecektir.

Nitekim Çin parasının değeri ile oynayarak pozisyon almaya uğraşmaktadır. Çin’deki sıkıntılardan Çin ve Güney Asya turizmi olumsuz etkilenecektir.

Dünya ticaretinde daralma sinyalleri veren günümüz ekonomik gelişmeleri uluslararası turizmi genel olarak olumsuz etkileyecektir. Özellikle Türk, Mısır ve Güney Asya turizmi sıkıntı yaşayacaktır. Buna mukabil Bahamalar, Güney Amerika, Meksika olumlu etkilenebilir. İspanya, Fransa ve İtalya büyük kayıplar yaşamayacak önümüzdeki dönemi tesislerini ve altyapısını yenilemek için fırsat olarak kullanacaklardır.

Türk Turizmi de önümüzdeki dönem için pozisyon almalıdır. Öncelikle telafisi mümkün olmayan Rusya pazarını korumaya yönelik önlemler alınmalıdır.

Dış politika sektörün ihtiyacına göre revize edilmelidir. Ülke turizmi olarak rekabetçi kalabilmek için de altyapı yatırımlarına kaynak aktarılmalıdır.

Bugüne kadar, özellikle son 15 yıldır, gücünü turizmden alan ekonomi önümüzdeki birkaç yıl turizme kaynak aktarmalıdır.

Şu bir gerçektir ki önümüzdeki en az üç yıl sıkıntılı geçecektir.

Ekonomi yönetimi bu yılları özellikle başta demiryolu olmak üzere yol ve çevre yatırımları ile değerlendirmelidir.

KAYHAN TANER ÖZEN

Kaynak: Turizm Gazetesi

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !