Lüferi özleyip istavriti beklerken ağları saldık Marmara’ya

1 Eylül’de başlayan yeni balık avı sezonu beraberinde getirdiği avlanma boyutu yasaklarıyla konuşulurken, İstanbul’un denizdeki simgelerinden olan lüfer sürüler halinde henüz ağlara takılmadı. Soğuk suları sevdiği bilinen lüferin ağlara takılması için Ekim’in ortasını beklemeyi göze alan balıkçılar şimdilik ağlarını istavrit ve palamuda uygun hale getirdikten sonra denize açılıyor. Marmara’nın prensi lüferin sürüler halinde dolaşması için denizin 17-18 dereceye kadar soğuması gerekiyor. Eylül ayı ortalaması 22-23 derece olan Marmara’ da ki balıkçılar ağlarını istavrit için derinlere bırakıyor. Milliyet muhabiri Gökhan Karakaş; hızla tükenmesini engelleyemediğimiz Marmara Denizi’nden her şeye rağmen ekmeğini çıkarmaya devam eden balıkçılarla, umutla beklenen lüfer akınları öncesinde küçük gözenekli ağlarla istavrit avına çıktı.

Yeni günün ilk saatini karşılamak için Kartal Balıkçı Barınağı’ndan ayrıldığımızda Serdar Reis adlı teknemizin pruvası, Büyükada’nın düzenle sıralanan evlerindeki huzur veren ışıkları işaret ediyordu. Ardımızda kalan büyük kentten uzaklaşırken tecrübeli balıkçı Ziya Yılmaz, izleyeceğimiz rotayı şöyle tarif ediyordu. “Sedef Adası’nı iskelede(sol tarafta) gördükten sonra, Büyükada sancakta(sağ tarafta) belirecek. Miyandros’a kadar seyrettikten sonra Büyükada’nın Kurşunburnu açıklarında koyvereceğiz(ağları denize salacağız). Hemen ekliyor usta balıkçı, “Eskiden limandan çıktıktan sadece 17 dakika sonra salardık ağları, şimdi balık bulmak için 1 saat 20 dakika sonra Yalova’yı selamlamak zorunda kalıyoruz”.

Zaten işimiz Rastgele, rastgelsin o zaman

Ağlarımızın göz aralıklarının 15-16 mm olduğunu ve her balık avı için ayrı ağ kullanıldığını öğreniyorum. 9 metrelik teknemizdeki 3 balıkçı da, lüfer için bu sezon uygulanan 20 cm yasağının yerinde olduğunda birleşiyor. Reis Hulusi Denizden “Kendi geleceğimizi tüketmemek için bizim ekmek teknemiz 25 cm’den küçük lüfer avlamaz” diyerek anlatıyor. Nereden gelip nereye gittiği soyadından belli olan Reis Denizden, “lüfer için en uygun ağ gözü 30-32 mm olan vole ağıdır. 20 cm’den küçük lüfer bu gözden kolaylıkla kaçar, büyümek için zaman kazanır. Lüfere çıktığımızda bizde voleyi koyvereceğiz, ama şimdi sular sıcak, istavrit zamanı…Zaten işimiz rastgele değimli?

İlkdördünün yakamozu ve Gündoğusu rüzgarı hep bizimle

Tamda Ziya abinin dediği sürede geliyoruz Kurşunburnu’na. Kuzeykuzey doğu kaynaklı serince esen gündoğusu tekneyi sarsarken, sadece denizde olanın fark edebileceği bir yakamoz etrafta hiç ışık kalmadığında belirginleşiyor. Ayın ikinci evresi olan ilkdördün aydınlatırken etrafı, suyun üzerindeki yakamoz balıkçıların en önemli yardımcısı. Doğa ana verdiği sunduğu yakamoz ile deniz emekçilerine istavritin izlerini belli ederken, lüfer içinde umut saçıyor. Kaptan-ı derya Piri Reis’in hemşehrisi olduğunu söyleyen Gelibolu’lu Hulusi Denizden, doğa ananın kötü bir şaka yapmasını engellemek için elektronik balık bulucudan sürünün işaretini alır almaz sesleniyor bizlere…“Koyveeeeer”

Marmara aşığı Ziya Yılmaz ve genç tayfa Cem Erdoğan 120 kulaçlık (160 metre) ağı denize salıyor. Yalova’yı selamlayıp attığımız 20 dakikalık turun ardından ağın bağlı olduğu şamandıralar el fenerlerine göz kırpıyor. Reis Hulusi Denizden, yarım yol(yavaş gitme) verdiği teknenin dümeninde otururken, 2 balıkçı ilk istavritleri alıyor güverteye. Makaraya sarılan ağ içinde getirdiği bereketi bir an önce deniz emekçilerine sunmak için acele ediyor. “Bitti tükendi” diye neredeyse haritadan çıkartacağımız Marmara yine yarı yolda bırakmadı bizi. Çapa atan teknenin dümeninden ayrılan reisimizin gelmesiyle işin asıl zahmetli kısmı, balıkçıyı balıkçı yapan bölümü geliyor. 30-40 kg balık bulunan 160 metrelik ağ, 3 çift nasırlı el tarafından ayıklanacak ve içindeki balıklar ayrılacak. Yarım saat süren avlanmanın ardından 1,5 saat süren ayıklama işlemi sırasında dertleşiyor nasırlı ellerin sahipleri. Teknenin kıdemlisi Ziya Yılmaz, “Tüm orta ve küçük ölçekli balıkçı lüferin avlanma boyutundan memnun. Bitip tükenmesini istemediğimiz denizimiz için yasak 24 cm olsa da uyarız. Gırgır ve trolcü rahatsız bu durumdan çünkü, bir seferde 2 ton ürün çıkartıyor denizden. Küçük balığı radarda tespit etmek, ağdan ayırmak canlıyken denize atmak gerçekten zor ama mutlaka uyulması gerek”. Dünyanın en ünlü haritasını yapan Gelibolu’lu Piri Reis’in hemşehrisi reis Denizden ise, “Her şey balık ağlarının gözlerinin ayarlanmasıyla denetlenir. 20 cm lüfer için 30-32 mm’lik gözlü ağ atarsan denize, ne çinakop, ne yaprak ne de sarıkanat gelir güvertene” diyor.

Lüfer zekidir, yakamozda 5 ayrı şekilde yüzer yakalanmamak için

Reise 20 yıl önce nasıl avlardınız lüferi diye sorduğumda, denizlerimizin en zeki balıklarından olduğunu doğruluyor. Reis Denizden konuşuyor: “Yakamoz bize yol gösterir, ihbar ederdi balığı. Her balığın yüzmesi farklıdır. İstavrit çapraz, zargana çizgi gibi, sardalye dümdüz giderken lüfer 5 değişik dans eder. Tüm balıkları taklit eder, sürü gibi davranır tek başına gözükür. Hakikaten saygı duyulacak balıktır lüfer. Kendisini seven balıkçıya O’da saygılı davranır. Şimdi nesli tükenme endişesi beni çok üzüyor. Ah Allahın Nasıl geldik bu günlere?

Ağlarımızı ilkdördünün ışığında, gündoğusunun serinliğinde 2 kez daha Marmara’nın sularına bırakıyoruz. Sabahın ilk ışıklarını karşılayıp ertesi güne hazırlanmak için tam yol(son sürat) karaya hareket ediyoruz. Bu sırada Cem Erdoğan ağların temizliğini yapıyor. Balıkçıların “Merhamet” dediği küçük çaplı tamirat sırasında yüzünde ekmeğini çıkartmanın tatlı mutluluğu var.

Bereketten tayfa memnun gazeteci umutlu

Balıklar ayrılırken büyük çoğunluğu istavrit olmak üzere sardalye ve zarganadan oluşan 70-80 kg balık güvertemizde. Tayfa bereketten memnun, teknedeki gazeteci ise kurtarılması mümkün olmadığı düşünülen bir deniz için halen yapılacak çok şey olduğunu yerinde görmenin sevincini yaşıyor.

Gökhan Karakaş {Milliyet}

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !