09 Ağustos 2014 Cumartesi
– OLAY SALCAN- turizmhaberleri.com/ Ankara
DÜNYA KAZAN BEN KEPÇE DİZİSİ
BULGARİSTAN: SELAM KOMŞU
SOFYA
Bundan önceki yazımda Plovdiv’i anlatmaya çalışmıştım. Bulgaristan ile ilgili ikinci ve son yazımda da Sofya’da gördüklerimi aktaracağım. Bulgaristan’ın en önemli şehri, kuşkusuz Sofya. Birçok ülkede olduğu gibi başkent olmanın avantajlarını yaşıyor. Geniş caddeler ve modern mimarisinin yanında; görkemli tarihi binalar insanın dikkatini çekiyor. Oldukça etkileyici bir şehir Sofya.
ALEKSANDER NEVSKİ KİLİSESİ
Sofya’nın en gösterişli binası, aynı zamanda Avrupa’nın da en büyük ikinci katedrali olan Aleksander Nevski Kilisesi. Bu katedral, ihtişamlı görünüşü ile Sofya’nın da sembolü haline gelmiş olup turistlerin çok ilgi duydukları yerlerin başında geliyor.
Altın kaplamalı gösterişli kubbesi ile uzaktan insanları kendisine çekiyor. Adeta bir cazibe merkezi. 50 metreyi geçen çan kulesi ve kubbe, birlikte görenler üzerinde güzel bir etki bırakıyorlar. Kilisede en ağırı 12 ton; en hafifi ise 10 kg olmak üzere toplam 12 tane çan bulunmakta.
1878 yılında, Bulgaristan’ın özgürleşmesini sağlamak amacıyla Türklere karşı yapılan savaşta ölen Rus askerlerinin anısına 1882-1912 yılları arasında inşa edilmiş olan katedralin freskler, tahtadan oyma, mozaik, vitraylı pencereler ve mermer sütunlarla dekore edilmiş içi, görenleri etkisi altına almakta.
BOYANA KİLİSESİ
Bu kiliseye ulaşmak için Sofya’nın 8 km. güney batısındaki Lying ilçesine doğru aracımızla gittikten sonra tepeyi tırmanmak zorunda kalıyoruz. Burası gerçekte yeşillikler arasında son derece güzel bir yerleşme yeri. Kilise de bu yerleşme yerinin içerisinde, binaların arasında kalmış. Aracımızdan indikten sonra yürüyerek ve sorarak kiliseyi buluyoruz. Küçük bir kilise, ancak UNESCO Dünya Mirası Koruma Listesi’nde. 3 yapıyı içeren bir dini kompleks olan Boyana Kilisesi, Ortaçağ Doğu Avrupa sanatının en göz alıcı örneklerinden olan freskleri ile ünlü. İçerisi yeteri kadar geniş olmadığından az sayıda insanı sıra ile alıyorlar.
AZİZ GEORGE KİLİSESİ
Şehrin merkezinde gösterişli binaların arasında kalmış bu kilise, Sofya’nın en eski binası olarak kabul edilmekte. Tuğladan yapılan bu kiliseyi yolda yürürken göremezsiniz, çünkü Sheraton Oteli’nin arkasında kalmakta. Şehrin gösterişli bu merkezini gezerken burayı da görmeyi ihmal etmemek gerekmekte. Gösterişsiz ve mütevazi hali ve bulunduğu yer itibariyle dikkatlerden uzak, ama son derece önemli bir yapı. Kubbesi UNESCO tarafından koruma altına alınan kilisede bulunan resimler 12-14. yy’da yapılmış olup bu resimlerde yirmi iki peygamber resmedilmiş.
SAİNT NEDELYA KİLİSESİ
10. yy’da yapıldığına dair tahminler olan bu kilise, 1856 tarihinde yerine daha büyük ve geniş bir katedral yapılması maksadıyla yıkılmış ve bu katedralin yapımına başlanmış. Ancak 1858 yılında meydana gelen bir depremde inşaat büyük bir hasara uğramış. 1867 yılında inşaatı tamamen bitirilen kilise hizmete açılmış ve daha sonra da zaman içerisinde yeni bir kubbe edilerek son şekli verilmiş. İçerisnde bulunan tablo ve duvar resimleri son derece dikkat çekici. Sofya’nın gezilip görülmesi gereken yapıtlarından birisi.
SAİNT NİKOLAS RUS KİLİSESİ
Aleksander Nevski Kilisesi’nin çok yakınında konuşlanmış bu kilise, Rus tarzındaki mimarisi ile farklı bir yapıya sahip olması nedeni ile hemen dikkati çekiyor. Yıkılan Saray Camii’nin yanında 1882 yılında yapılmış. Altın kaplamalı kubbeleri göz kamaştırcı olan kilisenin çanları İmparator II. Nicholas tarafından bağışlanmış.
KODİ SEYFULLAH EFENDİ CAMİİ (BANYABAŞI CAMİİ)
Osmanlılar tarafından inşa edilen Avrupa’nın en eski camilerinden birisi olan caminin Mimar Sinan tarafından tasarlanan yapının en dikkat çekici özelliklere sahip. Bu özelliklerden en dikkat çekici olanları, geniş kubbesi ve minare yüksekliği. Bugün Sofya’da ibadete açık kalabilen tek camiidir. Şehrin merkezinde yükselen büyük kubbesi ve tek minaresiyle bugün adeta Bulgar başkentinin simgesi durumunda bulunmaktadır. Önünde üç kubbeli bir ek yapısı vardır. Bu, Kadı Seyfullah’ın ölen karısı ruhuna yapılmıştır.
ULUSAL ARKEOLOJİ MÜZESİ
15. yüzyılda inşa edilmiş olan Büyük Cami bugün Ulusal Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmakta. Bu müzeyi ziyaret ettiğimizde hem Trakya İmparatorluğu, Yunan ve Roma dönemlerine ait sanat eserlerini, obje ve tarihi kalıntılarını hem de camiyi görme şansımız oluyor. Müzenin en kayda değer kısmı, Vulchitrun Hazinesi bölümü.
12 kg ağırlığındaki hazine, farklı şekillerde 13 altın objeden oluşmakta. Muhafızlarla korunarak sergilenen bu hazinenin zamanında Trakya Kralı’nın hizmetindeki bir rahibe ait olduğu ve dini ritüellerde kullanıldığı rivayet edilmekte.
Sonunda Bulgaristan’a yaptığımız bu seyahati de tamamlamış olduk. Komşuya geç olsa da bir merhaba dedik. Komşuda pişer bize de düşer diyerek yemeklerini yedik. Bulgaristan’da bulunduğumuz tarihlerden birisi de yeni yıl gecesine tesadüf ettiğinden, burada yeni yılın gelişini kutlama fırsatımız oldu. Bu da güzel bir rastlantı idi. Güzel bir yerde son derece iyi organize olmuş müzik eşliğinde lezzetli yemeklerle eğlenceli bir gece yaşadık. Hoşça kal komşu.
Yeni bir yazımda buluşuncaya kadar hoşça kalın. Saygılarımla.
olay.salcan@gmail.com
www.olaysalcan.com
Kaynak: turizmahberleri.com