ERZEN KENTİ HARABELERİ İLGİ BEKLİYOR!

01 Mayıs 2014 Perşembe

Şehmus KARTAL-Turizmhaberleri.com / BATMAN
DİLMAÇOĞULLARI BEYLİĞİ VE ERZEN KENTİ

Dilmaçoğulları Beyliğinin başkenti olan tarihi Erzen kenti Batman İli Kozluk İlçesi Oyuktaş Köyü Yeşilyurt Mezrası merkezinde bulunmaktadır. 1071 Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra Selçukluların Anadolu’ya girmesiyle birlikte bu bölge ilk defa Bizans hakimiyetinden kurtarılarak Anadolu’da başlayan beylikler döneminin ilk başlangıç yeri olarak tarihi kaynaklarda yerini almıştır. 1084–1394 tarihleri arasında Batman-Kozlu-Bitlis çevresinde kurularak gelişen Dilmaçoğulları Beyliği bu dönemde en büyük fedakarlıkları Haçlı seferlerine karşı göstermiş ve Haçlı ordularının Mezopotamya’dan geçişlerini önlemek amacıyla büyük yararlıklar göstermişlerdir.

Günümüzde Batman İli Kozluk İlçesine bağlı Yeşilyurt Mezrası Dilmaçoğulları Beyliğinin başkenti olan Erzen Kenti harabeleri üzerinde kurulmuştur. Dolayısıyla tarihi nitelikte olan ve geniş bir alana yayılmış olan bölgedeki bütün harabeler bu köyde yaşayanların tasarrufunda olup tarihi mezarlık ve kesme taşlarla belirgin halde olan tarihi alanlar kısmen de olsa yerleşik düzenden arındırılarak doğal haliyle korunmuş durumdadır. Ancak tarihi ören yeri sınırları içinde olup tarla olarak ekip biçtikleri diğer alanlar ise mülkiyet konumunda köylülerin öz malı olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle koca bir tarih içinde sessiz sedasız ve bilinçsizce devam etmekte olan bir yaşama şahit olmaktayız bu köyde.

Bu duruma göre Garzan Çayı kenarında bulunan Yeşilyurt Mezrasının alt tabakaları ve üst çevresi çok zengin bir kentin harabeleriyle donatılmış olarak başlı başına bir medeniyetin tarihi eserleriyle dizayn edilmiştir. Ancak Yeşilyurt Mezrasında bulunan bu muhteşem tarihi ören yeri ile nehrin karşı sahilinde bulunan bir tepenin üzerindeki Bace Kalesi, tarihi eser kaçakçıların hedefinde olup her gün biraz daha yağmalanmakta ve tahrip edilmektedir. Yöre köylüleri ile kaçak yoldan tarihi eser ticareti yapan bu korsanlar arasında çok sıkı bir işbirliği olduğu ve köylülerin elinde bulunan yükte hafif pahada ağır tarihi eserlerin korsanlara nasıl pazarlandığı açık bir şekilde bilinmektedir. Yöre ağzıyla bu köye Gola Masiya (Balıklı Göl) denilmektedir. Medeniyetlerin ilk defa akarsular kıyısında kurulduğu gerçeğinden hareketle konuyu ele alırsak yöremizdeki akarsuların kıyısında çok sayıda antik kent kalıntılarına rastlamak mümkündür.

Bu bağlamda Batman ilini çevreleyen akarsulardan biri olan Garzan Çayı kenarındaki Dilmaçoğulları Beyliğinin başkenti olan tarihi Erzen Kenti bu anlamda tipik bir örnek olarak karşımızda durmaktadır. Ancak yukarıda ifade ettiğim gibi yöremizde bulunan bütün bu zengin tarihi ören yerlerimiz sadece kağıt üzerinde yasal koruma altına alınmış olup dokunulmaz durumdadır. Tabii ki bu durum tarihi eser kaçakçılarının umurunda değil ve her gün biraz daha bu tarihi eser sahalarımız tahrip edilmektedir.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi, diğer adıyla GAP Bölgesi insanlığın en eski çağlarından beri pek çok medeniyete beşiklik etmiş bir bölge olarak hep dikkat çekiyor. Türk ve Dünya kamuoyu tarafından çok iyi bilinen ve bir mihenk taşı gibi ilgi çeken Hasankeyf antik kenti Dicle Vadisinde nasıl arzı endam ediyorsa bir diğer tarihi kent özelliğindeki Garzan Çayı kıyısında kurulmuş olan ve geçmişi 1000 yıl öncesine dayanan Erzen kenti de Güney Doğu Anadolu Bölgesinde son yıllarda yıldızı parlayan bir kent olarak ziyaretçileri beklemektedir. Bölgede yapılan yüzey araştırmalarında ilimiz sınırları içindeki Garzan Çayı kenarında Dilmaçoğulları Beyliğinin başkenti olan bu Erzen kentinin varlığı bilimsel olarak tespit edilmiştir. Bölge tarihi açısından önemli bir tespit olan bu kent, bilim adamlarının araştırmasına ve bu bağlamda arkeolojik kazıların yapılmasına hazır bir durumdadır. Güvenlik açısından hiçbir sıkıntısı olmayan ve iki koldan düzgün bir ulaşım sistemine sahip olan bu tarihi ören yerinde yüzey araştırması yapan Doç. Dr. Adnan Çevik, Erzen kentiyle ilgili şu bilgileri vermiştir:

“Bu tespit özellikle İslam fetihleriyle birlikte kurulduğu anlaşılan Erzen Kenti XI. Yüzyıldan XIV. Yüzyıla kadar bölgenin en önemli başkentlerinden biri olduğu anlaşılmaktadır. Moğol istilasıyla büyük bir tahribata uğrayan Erzen kenti, bölgenin en çok vergi veren, zengin gelişmiş, Ortadoğu’dan Avrupa’ya ihraç edilen pamuk ve keteniyle de meşhurdur. Ama özellikle bu şehrin ortaya çıkmasında etkili olan katlı sağlam ve hali hazırda da varlığını devam ettiren bir de balıklı göle sahiptir. Ancak bu güne kadar bilimsel anlamda Batman ili sınırları içinde detaylarına inilerek bir yüzey araştırılması yapılmadığı için özellikle nehirlerimizin kıyısında hangi antik kentlerin harabeleri vardır onu tam olarak bilmiyoruz. Bildiğimiz sadece Dicle Nehri kıyısında meskûn bir kent olan Hasankeyf Antik kentidir. Oysa ilk çağdan başlayarak orta çağın sonlarına kadar Garzan vadisinde ve Sason’dan başlayarak Bıçakçı Köyüne kadar Batman Çayı güzergahında çok sayıda antik kent dokuları vardır. Bunların içinde belki de en önemli kentlerden birisi olan Garzan Çayı kıyısındaki tarihi Erzen Kentidir. Bu kentin tarihteki varlığı ve bulunduğu coğrafi alan yukarda belirtilmiş olduğu üzere Yeşilyurt mezrasıdır. Bu mezrada yani Erzen Kentinin bulunduğu bu alan başlı başına bir incelemeye ve çevresinde yüzey araştırmaları yapmaya ihtiyacı vardır. ” Dedi.

Değerli dostlar, bugün Garzan olarak bildiğimiz ve idari açıdan bir bölümü Batman’a diğer bir bölümü de Siirt iline bağlı olan bölgenin adı, tarihi Erzen (Arapça: Arzan) kentinden türemiş olduğu sanılmaktadır. Ortaçağda Diyarbakır’dan (Amid) başlayarak-Silvan (Maiferkeyn) – Kozluk (Hezo) – Bitlis’e kadar uzanan ipek yolu Erzen’den geçmekte idi. Bu nedenle önemli bir yerleşim ve Dilmaçoğulları Beyliğinin merkezi olan bu kenti, o dönemde Karadeniz Rum İmparatorluğuna bağlı olan (Erzen-i Rum, Erzurum) dan ayırmak gerekir. Erzen Kenti Ortaçağda Erzen-i Arap adıyla bilinirdi. 16. yüzyıla kadar 12.000 nüfuslu bir kent olarak kaynaklarda geçer. Tarihi kaynaklar araştırıldığında Erzen Kentinin kuruluş tarihinin İlk Çağa dayandığı ve Hıristiyanlığın ilk yıllarında Süryaniler tarafından Arzon, daha sonra Romalılar tarafından Arzan ve Ermenilerin de Arzn olarak isimlendirdiği anlaşılmaktadır. Uzun yıllar bir Nasturi papazlığının merkezi olarak dinsel bir işlev gören Erzen Kenti, konumu ve bulunduğu yer itibariyle stratejik bir noktada olması nedeniyle sürekli saldırılara maruz kalmış ve tarihte birçok kez el değiştirmiştir. Ta ki İslamiyet’in inkişafından sonra Halit Bin Velid’in ünlü komutanı İyaz Bin Ganem’in bölgeye gelmesine kadar.

M.S. 638 yılına tarihlenen Müslüman akınlarının yöreye olan baskıları sonucu Erzen Kenti de bu tarihte Müslümanların eline geçmiştir. Bu tarihten sonra Erzen kenti belki de gelişimini daha iyi bir düzeye çıkarmış, Mervani ve Hamdanı emirliklerinin hakimiyeti döneminde bu gelişmesi zirveye ulaşmıştır. Daha sonraki yıllarda Artuk ve Dilmaç Beylerinin bölgede kurdukları beylikler sınırları içinde kalan Erzen kenti, sırasıyla önce Artuk Oğulları Beyliğinden başlayarak Eyyubiler ve Dilmaçoğulları Beylikleri sınırları içinde varlığını sürdürmüştür. Tarihte genel anlamda Dilmaçoğullarının merkezi olarak bilinen Erzen kentine Dilmaçoğulları tam olarak hangi tarihte sahip olduklarını bilmiyoruz, ancak o tarihlerde cereyan eden olayların seyrine bakılırsa bunun 12. yüzyılın başında olması muhtemeldir.

İlk Çağdan orta çağın sonuna kadar Müslüman ve Ecnebi seyyahların yöreye yaptıkları gezilerde yayınladıkları gezi notlarında ve seyahatnamelerinde Erzen Kentiyle ilgili birbirinden değişik ve farklı bilgiler vermişlerdir. Ancak bunların içinde galiba en doğru bilgiyi bize aktaran İbn Şeddet olmuştur. İbn Şeddat Erzen kentini tarif ederken şöyle demektedir:

“Yüksek bir tepe üzerinde yuvarlak bir kalesi olup bu kale bedenler dışında otuz beş burca sahiptir. Kale güney yönündeki kapısından etrafını çevreleyen ve yüz kulaç derinliğindeki hendek üzerinde yer alan kesme taştan kemerli bir köprü aracılığıyla şehre açılır. Asıl şehir ise kalenin doğusuna doğru medresesi, hastanesi çarşıları ve diğer maişet unsurlarıyla uzanmaktadır. Ayrıca buranın doğusunda da içinde balıklar olan bir sıcak su kaynağı vardır. Şehrin pınarları olmakla birlikte hem kale hem de Rabaz halkı su ihtiyacını büyük oranda nehirden karşılar. Bu arada Erzen halkının ekseriyeti de yazlarını söz konusu bu nehir kıyısında geçirmektedir. (İbn. Şeddat. ııı/ıı, 536; ayrıca bk. C. Cahen “İbn Şeddata Göre El-Cezire ”


İbni Şeddat’ın Erzen Kentiyle ilgili verdiği bilgileri, Yeşilyurt Mezrasına ilk gidişimde arazide bizzat görmüştüm. Arkadaşlarımla birlikte mezraya yaptığımız ikinci ziyarette yaklaşık 900 yıl önce Erzen kentiyle ilgili anlatılanların doğru anlatılmış olduğunu yerinde gördük. En önemlisi mezrada bulunan ve tarihi kaynaklarda şifalı kaplıca olarak kullanıldığı bildirilen ve suyu dipten kaynaklı olan balıklı göl (Kanıya Masiya) halen yerli yerinde duruyor ve köylüler tarafından kutsal sayılarak balıklara kimse dokunmuyor. Yeşilyurt Mezrasına doğudan girişte bizleri bu balıklı göl karşıladı. Yaklaşık 900 yıl öncesinden çevresi yassı kiremitlerle örülmüş olan hilal biçimindeki gölde özgürce dolaşan balıkları görünce bizler de hayrete düştük. Yaz Mevsiminde soğuk olan bu balıklı gölün suyu Kışın ısınarak gölden yükselen buhar sisi köyün üstünü örtmektedir. Ayrıca bu balıklı gölün suyu geçmişte olduğu gibi birçok romatizma hastalıklarına da iyi geliyormuş. Gölün çevresindeki tarihi mezarlıklar ve tarihi doku zenginliği buranın önemini bir kat daha arttırıyor. Ayrıca gölden çıkan suyun bir kanal vasıtasıyla aktığı vadinin sonunda bulunan sur duvarları ve burçlar da gösteriyor ki buranın eskiden yuvarlak bir sur içinde olduğunu bildiriyor. Böylece İbni Şeddat’ın Erzen Kentiyle ilgili söyledikleri gördüklerimizle büyük oranda benzerlik gösteriyor.

Köye son gittiğimizde çocukların gölde balıklarla birlikte yüzdüklerini ve gölün sahilinde köylü kadınların gölde bulaşık yıkadıklarını gördük. Bu durum gölde oldukça fazla bir kirliliğe neden olduğuna da şahit olduk. Ancak bu göl yeraltından sızan suyla beslendiği için kendi kendini anında temizleyen bir özelliğe de sahiptir. Her ne kadar göldeki kaynak sudan dolayı doğal bir su temizlenmesi yani bir nevi suda otokontrol varsa da acil olarak söz konusu balıklı gölün çevre düzenlemesinin yapılması, gölün ıslah edilmesi ile köylüler tarafından kirletilmesinin önlenmesi ve sağlıklı bir halde koruma altına alınmasına ihtiyaç vardır.

Hoşça kalınız.

Kaynak: turizmhaberleri.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !