Sevgili SUALTIGazetesi okurları, oyunculuktan fotoğrafçılığa, mankenlikten müzisyenliğe, dalgıçlığın sanayisinden suürünlreri dalgıçlığına kadar bir çok alanında çalışmış, çok yönlü bir balıkadam konuğumuz var.
Merhaba, sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Okan Avcı. 26 yaşındayım. Fethiye doğumluyum. İ.Ü Sualtı Teknolojisi bölümünden ve Pera Güzel Sanatlar Tiyatro bölümünden mezun oldum. Kaş- İstanbul arasında mekik dokuyarak yaşıyorum.
Dalışa nasıl başladınız?
EN büyük etken deniz kenarında büyümem oldu. Fethiye’de eski deprem evlerinin birinde deniz kenarında çocukluğum geçti. ABC ile dalmaya çok erken başladım kabuk ya da kırık anfora parçaları çıkarmak için daha sonra 16 yaşında ilk malzemeli dalışımı gerçekleştirdim sonra da bırakamadım zaten. Guletlerde miçoluk yapıp fırsat buldukça dalış yaptım sonrası zaten üniversite. 4 yıllık tercihleri bir kenara bırakıp isteyerek profesyonel dalgıçlık okumak istedim.
Peki ya oyunculuk?
Ailem memur emeklisi ikisi de eğitimciydi. Küçük yerlerin kuralıdır öğretmen çocuğu olduğun için sosyal etkinliklerin içinde bulursun kendini. Kabul edip etmemek senin elinde tabii ki ama ben genelde kabul ettim. Aziz Nesin’den Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz adlı oyunu oynadık mesela. Öyle sahne tozu falan demeyeceğim şimdi. Ama asıl etken sinemadır. O beyaz dev perdenin etkisi yüzünden çok istedim oyunculuğu.
Oyunculuğun dışında kameramanlık, fotoğrafçılık, yönetmenlik alanlarında çalışmalar yaptığınız biliyorum. Bizim düğün davetiyemiz için gerekli fotoğrafları siz çekmiştiniz :), ne kadar eğlenmiştik, duvak görevi görsün diye tül perde takmıştık başlığa ne güzel günlerdi. Son dönemde çekmiş olduğunuz belgesel olduğunu biliyorum, bize bundan bahseder misiniz?
İsmi “Kadim”. Babaannemin gözünden Türkiye’nin siyasi geçmişindeki olayları (Marshall Yardımı, 12 eylül vb.) anlatan bir belgesel. Fethiye’de çektik çok ufak bir ekiple. Şimdi montaj yapıyoruz.Mayıs ayından itibaren festivalleri dolaşmaya başlayacağız.
Gündemi bayağı meşgul eden o ‘nefes’ den söz edelim biraz da.
“NEFES” benim ilk sinema filmim. Gündemde olmasının iki sebebi vardı. Birincisi sinematografik açıdan başarılı bir filmdi ve çekimleri çeşitli sebeplerden iki yıl kadar sürmüştü. Diğer sebep ise güneydoğuyu anlatıyor olmasıydı.Bu filmde ideolojik olarak yöneltilen soruların cevabı yönetmen ve yapımcıdadır. Benim söyleyeceğim tek şey: 1989 yılından beri orada süregelen ve ciddi bir sayıda bu toprakların insanlarının kaybının olduğu bir olay vardır ve bu film orayı anlatır.
Dalış ile oyunculuk arasında bir bağ var mı? dalışta da ve tiyatro da bir nevi bu dünyadan uzaklaşma duygusu olabilir mi acaba, benim için dalış bu dünyadan uzaklaşmak başka bir dünyaya gitmek demek, oyunculukta da oynadığınız rol ile birlikte kendi dünyanızdan uzaklaşmış oluyorsunuz galiba bir bakıma.?
Benim sualtında en sevdiğim şey, doğal denge denen şeyin ne muazzam bir şey olduğunu en net görebildiğiniz yer olmasıdır. Kopan bir erişte yaprağının bile nasıl ekosisteme fayda sağlamaya devam ettiğini görebilmeniz gibi. Yer çekimi hakimiyetinin sizin kullanımınızda olan bir ekipmanda olması kontrollü olduğunuz sürece bir sorun olmayan ve sadece kabarcık sesinin olduğu bir yer olması sürreal bir durum gibi gözüküyor. Düşünsenize suda hiçbir şey yapmadan asılı kalabiliyorsunuz ve bu esnada yanınızdan 150 tane barakuda geçebiliyor. Oyunculukda da öyle bir durum var yani gerçekçi olmayan ama gerçek gibi görünmesi gereken. Yani bir yönetmen gelip bana ben tıp fakültesi bitirmeden doktor oldun diyebiliyor ben de o doktorun hayatına girip oynuyorum ve gerçek benden uzaklaşıyorum ; şizofrenik bir durum gibi:
‘Okul’ diyeceğim size ve bana aklınıza gelen ilk şeyi söylemenizi isteyeceğim, burada sözünü ettiğim okul Sualtı teknolojisi pek tabii.
Mark 17 bir de sürekli gam yapan hortum grubu.Yurtta kalıyorum aylardan mart oda arkadaşlarım sıcacık yatakta ben sırtımda dalış çantası 3 derece 4 derece suya eğitim dalışı yapıyorum kaynak yapıyoruz sualtında. Bayağı bir süre deli miyim diye düşündüm.Şaka bir tarafa sektörün önemli eğitmenlerinden ders aldık teorik olarak da pratikte de. Bir de bizim bölüm biz okurken Türkiye’de ki tek bölümdü.Mesela babam arkadasları sorduğunda beni, profesyonel dalgıç demeyip işte sanayinin sualtındakini yapıyorlar derdi. Memur gibi bir şey değil ki. Aslına bakarsınız en son hatırladığım rakam first class sahibi 352 balıkadam olduğu bu çok önemli umarım sektör düzelir herkes işini düzgün bir biçimde yapar mezunlarda yurt dışına gitmek için uğraşmaz.
Kaş’taki dalış merkezinizden bahsedebilir miyiz biraz?
NATURABLUE dalış merkezi benim ve yine bizim bölümden Batuhan Özyurt’un eğitmenlik yaptığı bir yer. Kaş zaten dalış üzerine bir endüstri merkezi. Yani esnaf kendini dalıcılara göre ayarlıyor onların zamanını takip ediyor ki bu çok önemli. Çünkü oradaki dalış turizmi her şey dahil tatilin yanındaki bir aktivite değil. İnsanlar oraya dalmaya geliyor çoğunlukla.Dalış Turizminde önemli olan şey gelecek olan dalıcıya “para” olarak değil de arkadaş olarak bakmak bence. Çünkü dalışa gelen kişi tüpün içerisindeki havayı koklayıp sana güvenmiyor her şey senin ifadene bağlı. Bizim dalış merkezimiz bunu sağlayan bir yer o yüzden de mutlu bir çalışma ortamımız var bu da tekneye yansıyor. www.naturablue.com
Bizim HAYTAP olarak ‘hayvan dostu işletmeler’ adlı bir çalışmamız var, sokaktan ya da barınaktan bir can kurtaran işletmeler ‘bu işletme hayvan dostudur’ yazılı bir etiketle etiketliyoruz sizi sonrada adınızı hayta web sitesimize alıyoruz, dalış okulunuz buna dahil olmak ister mi? Dalgıçlarınızdan Batuhan hocanın sokatan bir kedi kurtarmış olduğunu biliyorum zaten
Tabi ki. Kaş’ta ki dalış merkezlerinin hepsi bu konuda duyarlı kuruluşlar.
Bunun dışında birde sayın editörüm Bilal Karataş’ın sualtı temizliği ve bilinç oluşturmaya yönelik daha önce kendi dalış okulunda uygulamış olduğu bir proje var, biz bunu Sualtı Gazetesi olarak yaygınlaştırmak için tıpkı HAYTAP’ın ‘hayvan dostu işletmeler’ etiketleri gibi ‘deniz dostu merkezler’ haline getirmeye çalışıyoruz, proje tamamlanmak üzere, tamamlandığında ilk katılımcımız olmanız bizi çok memnun eder. Kısaca özetlersem size Deniz Dostu Merkez’i; dalıcılarınızın sualtından çıkardığı her atık için(şişe poşet kola kutusu vs) küçük bir fiyat belirliyorsunuz, mesela 50 kuruş, 1 lira, sonra dalıcı sizden tşhirt, şort..vs alırken bu parayı düşüyorsunuz.
Biz zaten her sene sezon başında ve sonunda Kaş’ta sualtı temizlik hareketleri yapıyoruz tüm kaş halkı ve sahil güvenlik ile beraber. Farkında olan insanlar var etrafta. Bu proje gayet yerinde bir çalışma olacaktır. Umarım her dalış merkezine yayılır. Biz elimizden geleni yapmaya çalışırız.
Sıra geldi dalış anısı bölüne. Burada herkes bir dalış anısı anlatır, bu, bu köşenin kuralı, unutamadığınız bir dalışınızı paylaşır mısınız bizimle?
Şöyle bir sahne düşünün. İnanılmaz ışık kırılmalarının olduğu 100 metreye kadar giden kayalık döküntüsü. Tepenizde tavandan iple asılmış gibi gibi duran onlarca melanur, yanda bizle beraber ilerleyen iki tane caretta caretta, altımızda 1952’dan kalma Pamuk Batığı, az ileride 18 metre derinliğinde kanyon, rotada denk gelen büyük orfozların anısı, solumuzdan bizi pas geçen barakudalar manometrede daha yeterli hava, su sıcaklığı gayet uygun her şey mükemmel derinlik 29.6 ve……o-ring patladı ve ben birden rüyadan uyanıp belediyenin önündeki havuzda duran bir fiskiyeye dönüştüm. O basınçta çıkan kabarcıkları düşünün ben hariç diğer dalıcıların resitali kabarcıklarla devam etti. Ama ben…bence yeterli…devam etmeyeceğim.
Sizin eklemek istedikleriniz ?
Çok klişe olacak ama umarım üç tarafımızın denizlerle çevrili olduğunu ve ortada oluşan bir kültürün varlığını dünyanın en eski limanının Anadolu’da olduğunu bunun boşuna olmadığını herkes anlar.
Hiçte klişe olmadı :). Sayın Okan Avcı, zaman ayırdığınız için bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederim ..
Ege Sakin
egesakin@sualtigazetesi.com