Bir süredir eğlence, hobi amaçlı tüplü dalış yapıyorum. Zamanla dalış sayım arttıkça; hem dalış, hem de dalış yapan ‘insan tipleri’ konusunda tecrübe kazandım. Her dalışımda da, ‘insan hayatı’nın önemini bir kez daha düşündüm.
Tüplü dalışı iş edinmiş arkadaşlarım var. Profesyonel oldukları için, komik hikayeleri (herkesin içinde) paylaşmazlar. Ama inanın; zaten belli riskleri olan bu uğraştaki en büyük risk belki de ‘insan faktörü’ dür.
Bir de sanayi dalgıçları var ki; yaptıkları iş gerçekten zor. Artık Türkiye’de de sanayi dalgıçlığı konusunda eğitim veren yerler var. Yalnızca, çekirdekten yetişenlerin yaptığı bir iş değil bu. Ama bir çok meslekte olduğu gibi, eğitim ve tecrübenin bir arada olması şart. Bu konuda eğitim ise bir kaç aşamada veriliyor.
Sanayi dalgıçlarının çalışma alanları çeşitli. Sanayi dalgıçları; sualtı inşaatları, sudaki gemilerin karaya çekilmeden onarımı, sualtı arama-kurtarma çalışmaları, sualtı boru ve iletişim hatlarının döşenmesi, sualtı boru hatlarının bakım-onarımı gibi işlerde çalışabiliyorlar. Yurtiçinde ve yurtdışında çalışma imkanları buluyorlar.
Ancak, biraz maceracı bir ruh gerekli. Her getirisi büyük iş gibi, riski de fazla bu işin. Sualtında, basıncın, insan vücuduna etkisi dışında, bir çok başka fiziki tehlikenin olduğu bu işi yapmak gerçekten zor. Sanayi dalgıçlığı, tüplü dalıştan çok farklı. 5-6 kiloluk başlıklar ve özel astronot benzeri kıyafetlerle, dalış yapıyorlar. Tüplü dalışlarda, yüzerliği sağlamak için BCD (buoyancy compensator device) denilen bir yelek kullanılırken, kuru elbise giyen sanayi dalgıçları, BCD kullanmıyorlar. Kuru elbiseyi yüzerlik sağlamak için de kullanıyorlar. Gemiden verilen hava desteği ile dalan dalgıç; dalışı, tüplü dalıştan farklı olarak; yalnız gerçekleştiriyor. ”Buddy” (eşli) sistem yok.
85 metrelere dalıp, görüş mesafesi az olan sularda çalıştıkları yetmiyormuş gibi, bazen de, tehlikeli, zararlı maddeler bulunan sularda dalmak durumunda kalıyorlar.
Boğazda kışın çalışan sanayi dalgıçları ise, su sıcaklığı 8 derece gibi soğuk sularda çalışıyorlar. (Tüplü dalışlarımda 14 derecede çift kat ‘ıslak elbise’ ile takırdadığımı hatırlıyorum.) Özel giysi soğuk suda, korumaya yardımcı olmakla birlikte, giysilerindeki en ufak yırtık, birden içine su dolmasına neden olabiliyor. Isı yalıtımı ve yüzerlik sağlamaya yarayan bu kuru elbiseler de oldukça yüksek fiyatlı. Boğazda çalışanlar, aşağısının tamamen balçık olduğunu söylüyorlar. Görüş mesafesinin ise 1 metreden az olduğunu ekliyorlar.
Dalış tekniği, ekipman, hatta dalışın amacı itibariyle tüplü dalış ile sanayi dalışı çok farklı. Bunun yanısıra, bu meslekte çalışanlar da bildiğiniz bir çok meslekten ve iş hayatında tanıştığımız ‘insan tipi’nden de farklı. Kadın ve erkek mezunlar veren, eğitim kurumları olmasına rağmen, ağırlıklı olarak erkek çalışan var.
Yeni mezun çaylaklara da, yardımcı oluyor tabii ki, eski deneyimli dalgıçlar. Biraz da bıyık altıntan gülmeyi ihmal etmeyerek.
Gemilerinde basınç odası var. Kurallarına uygun dalış yapıldığında, risk azalıyor. İnce hesaplar yapılarak hazırlanmış dalış tablolarına rağmen, vurgun yemek neredeyse hayatlarının bir parçası olduğu için, bir kaç saat basınç odasında kalmayı yadırgamıyor eski ‘alaylı’ dalgıçlar. Basınç odası ise oldukça masraflı. Basınç odası operatörü olmak da ayrı uzmanlık gerektiren, başka bir meslek. Sanayi dalgıçlığı okulundan mezun olanlar, staj karşılığı ”Basınç Odası Operatörlüğü Belgesi” de alıyorlar.
İşin gereği zaten risk almak ama, bunun dışında da, ekipman yetersizliği, kalifiye/eğitimli eleman azlığı, gemilerde konforun olmaması, teknoloji olduğu halde bütçe darlığı gibi bir çok konu bu işi de zorlaştırıyor.
Boğazda çalışanlar, sualtından demir, enkaz çıkarma gibi uğraşlar verirken, telsiz ile gemiyle bağlantı sağlıyorlar. Bir vinç de, belirlenen yerden, demiri çıkarıyor. Telsizci olmak da ayrıca stresli bir iş.
Kışın soğuğunda, kat kat yün kazakla bile üşüdüğünüz gemilerde, bir iş yapmadan seyretmek bile zor. Bütün gün çalışıp, dalıp, bir şey bulamadan çıktıkları da oluyor. Önceden araştırma yapmak için su altı kameraları da var ama bunlar da fazladan masraf olduğu için alınmıyor.
Sanayi dalgıçlığı, ”insan-para” dengesinin hassas ayar gerektirdiği bir meslek. Ekmeğini sualtındaki taştan çıkarmak da bu olsa gerek!
Esra Tunalıgil
Kaynak: Şefaf Gazete
Esra hanım konuya biraz kulakdan dolma yaklaşmış sanki..
Özellikle son kelamları korsanlardan çok kelamlar dinlediğinden olsa gerek..
Binlerce dolarlık başlık sistemini boğaza dalıp hurda aramak için kullanan hiç kimse yok maalesef. Nargile ile dalıp çalıp çırpanlardan bahsediyor olsagerek..
Scuba sistemini sanayi dışı tutup, tüplü dalış ile sanayi dalışını (!) ayırması muhteşem.. 🙂
Bu arada istanbul boğazında sıcaklık, şubat-mart aylarında 4-5 dereceye kadar inebiliyor.
Eğlenceli bir yazıydı. Teşekkür ederim.. 🙂
Canberk Demirdelen
Esra hanım konuya yabancı oalabilir sonuçta kendisi sanayi dalgıcı değil en ince ayrıntısına kadar nerde nasıl kaç derece bilmesi zaten beklenilmeycek bir şey bilinmesi gereken bizlerin hakkında ne zorluklarda para kazanmak gibi çaba harcadığımızı şu Türkiye’de kaleme alan nadir insanlardan biri olduğu ben kendi adıma ve tüm arkdaşlarım adına çok tşekkür ederim yanımızda değeriniz çok büyük çok güzel ve kaliteli yazılarınızın tekrarını dilerim
”Sanayi dalgıçlığı, ”insan-para” dengesinin hassas ayar gerektirdiği bir meslek. Ekmeğini sualtındaki taştan çıkarmak da bu olsa gerek!”
esra hanım genel olarak güzel yazmışsınız,
ama canberk beyinde dediği gibi boğazdan demir çıkarmak için dalış yapanlar biraz banada ilginç geldi
hurda için dalıpta başlık kullanan dalıcılar sanayi dalgıçlığının yüzde onunu bile oluşturmuyor.
boğazda dalanlardan bahsedince kulaklarım çınladı,zira MARMARAY projesinin başından sonuna dalgıç olarak görev aldım.
boğazda hakkatten sıcaklık 4-5 derecelere düşüyor ve kuru elbise ve ıslak elbiseyle nice dalışlar yapılıyor.
ama hiçbir zaman kuru elbiseyi yüzerlik için kullanmadık,kullanmayızda.kuru elbise yüzerlik için kullanılmaz,bu her türlü kuru elbise eğitiminde yer alır.surface supply dediğimiz satıhtan ikmalli sistemelerde dalgıcın yüzerliğe ihtiyacı yoktur,kendini bırakır dibe çöker işi bitince downline dan yükselir.
dalışlarda tesizci dediğiniz konumda kimse ben bugüne kadar görmedim,supervisor ve dalgıç vardır.supervisor panelde dalgıca hükmeder,komunikasyondan,dalgıcın derinliğinden kullandığı tablodan dekompresyonundan sorumludur.
dekoların suiçi yada basınçodasında yapılacağına kanaat getirir ve buna göre yüzey ekibini organize eder.
diğer konu vurgun yemenin bizim meslekteki insanlar için sıradan bir olay olduğu gerçeği,evet maalesef doğru.
defalarca vurgun yer defalarca tedavi ederiz.
ama maalesef tr de sadece 4-5 firmada basınçodası var,bu firmalardan da en az yarısı basınçodasını vitrin gibi kullanıyor ve bir dekompresyon vakası yaşandığında bile kullanmayıp dışarı yönlendiriyor.
bizim mesleğimiz maalesef birçok insanın sadece bir yada iki kişiden duyup dinlediği kadarıyla lanse ediliyor,heleki bu duyup dinlediğiniz insanlar bu işi kıyısından köşesinden yapıyorsa vay dinleyenin haline.85 metrede çalışan ve size bilgi veren dalgıçları çok merak ediyorum 🙂 zira 85 te çalışırken topu topu 6-7 dalgıçtık.
ama bu konuda yazılmış en makul yazılardan biri sizinki,bundan dolayı sizi kutluyorum.
konu hakkında daha fazla bilgi için her zaman iritibata açığım.
ersun büyükgöze
05324003079