LIBERTÉ, ÉGALITÉ, FRATERNITÉ

18. yy. Aydınlanma çağı, akılcı düşünceyi eski, geleneksel, değişmez kabul edilen, tabulardan, varsayımlardan, önyargılardan ve ideolojilerden özgürleştirmeyi ve yeni bilgiye yönelik kabulü geliştirmeyi amaçlayan düşünsel gelişimi kapsayan dönemi tanımlar (Vikipedi). Hem kıta Avrupa’sında hem de halen İngiliz kolonileri olarak varlıklarını sürdüren toplumları misafir eden Amerika kıtasında 1700’lü yıllarda çok önemli siyasi gelişmeler, ilginç süreçler ve kanlı ayaklanmalar olmuştur.

1750’li yıllarda Massachusetts İngiliz kolonisinde yaşayan insanlar içmekten çok hoşlandıkları, geleneksel içecekleri kabul ettikleri ve uzak doğudan ticaret gemileriyle getirilen çay bitkisini elde edebilmek için çay ithalatını yapan Doğu Hindistan Şirketi’ne ödedikleri bedel yetmezmiş gibi bir de İngiliz hükümetine çok büyük miktarlarda vergi ödemek zorunda kalıyorlardı.

Aslında burada yaşayan kişilerin ödedikleri vergiyle çok büyük bir dertleri yoktu. Esas mesele koloni vatandaşlarının kendilerini yöneten kişilerin seçiminde veya diğer yönetsel kararlarda oy kullanma haklarının olmamasıydı. Yani demokrasisiyle çok övünen İngilizler nedense Amerika kıtasındaki kolonistleri unutuvermiş, gözden ırak olan gönülden de ıraktır dercesine hor görmüşlerdi. Ne de olsa bu kolonistler zamanında kendi ülkelerinde istenmeyen suçlular ya da ikinci sınıf olarak kabul edilen sıradan kimselerdi.

Amerikan kolonistleri arasında çıkıntı söylemleriyle taraftar bulmaya çalışan siyasetçi Samuel Adams, bu duruma karşı çıkılması gerektiğini, kolonistlerin de eğer İngiliz vatandaşı iseler, oy kullanmaları zaruriyetini savunuyordu. İngiliz vatandaşlarının en doğal hakkı olan “oy hakkı yoksa vergi de yok” tavrını yüksek sesle dile getiriyor, her geçen gün daha çok kişiye bu söylemini benimsetiyordu.

1773 yılının Aralık ayında Boston limanına demirlemiş olan 3 büyük geminin ambarları tepeleme çay doluydu. Şirket malları limana indirmek, parasını almak, İngiliz hükümeti ise bu satıştan kaynaklanan vergi tahsilatını yapmak istiyordu. Ağızlar sulanmıştı. Ancak durum hiç de beklenen gibi olmadı. Kolonister gemilerin yüklerini de alıp geldikleri yere geri dönmesini istedi, ancak karşı taraf buna yanaşmadı ve malları indirme konusunda ısrarcı oldular. 16 Aralık 1773 tarihinde kendilerine “Boston’lu Bağımsızlığın Çocukları” olarak tanımlayan bir grup kolonist çay dolu gemilere çıktılar ve içindeki tonlarca çay yüklü koliyi ambarlardan alarak denize döktüler. Bugünkü rakamlarla denize dökülen çayın değeri 1,5 milyon pound idi. Kaybedilen vergi geliri de cabası!

Amerika tarihinde “Boston Çay Partisi” olarak anılan bu hareket daha sonra kurulacak olan Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlık konusundaki hassasiyetlerini ortaya koymuştur. Samuel Adams ise ABD’nin kurucuları arasında yerini almıştır.

Bu olayın kıta Avrupa’sındaki aksi, sıradan vatandaşların baskıcı rejimlere karşı başkaldırısı olarak görülmüştür. Haber, salgın bir hastalıkçasına kıtaya yayıldıkça, o dönemde hala krallık vb. monarşik sistemlerle yönetilen ülkelerin vatandaşları arasında huzursuzlanmalara, bazı çatlak seslerin yükselmesine neden olmuştur.

1774 yılında, daha 19 yaşındayken Fransa tahtına getirilen 16. Louis, boğazına kadar borca batmış ve despotizmi en kuvvetli şekliyle uygulayan bir devlet yapısını devraldı. Aynı zamanda bu görev için gerekli yeterliliğe de sahip değildi. Daha çok dini birlik ve dış politikayla, aynı zamanda da süsüyle püsüyle ilgili bir kraldı. 1789 yılına gelindiğinde, aydınlanma ve bağımsızlık rüzgarını arkasına almış sokaktaki vatandaş krallarının aciziyetini ve lüks aristokrat yaşantısının yükünü daha fazla sırtlamak istemedi. Hangi sınıftan olurlarsa olsunlar, mutlak monarşiye karşı birleştiler, direnerek ayaklandılar. Dünya tarihinin en kanlı devrimi olarak kabul edilen süreçte Bastil hapisanesine kurulan giyotin adlı yeni bir idam aletiyle kralın kendisi de dahil olmak üzere pek çok kraliyet görevlisinin kellesini aldılar. 1795-99 yılları arasında yeni anayasa yazıldı ve Cumhuriyet ilan edildi.

Bu olayların arkasından ve eş zamanlı olarak dünyanın pek çok köşesinde benzer şekilde, baskı ve eşitsizlik altında kalan insanlar baş kaldırdılar ve haksız yönetimleri tanımadılar, yok ettiler. Fransız ihtilali sonrasında yazılan ve yayınlanan “İnsan ve Vatandaşlık Hakları Bildirgesi”nin özünü şu 3 esas kavram oluşturmuştur:

Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik…

Liberté, Égalité, Fraternité…

………..

Günümüz…

4 Aralık’tan beri yaşananları izledikçe, tarihin yeri geldiğinde nasıl tekerrür ettiğini, baskı altında, hakları yenilen, demokrasi koşullarından uzak iklimler oluştukça sıradan kimselerin nasıl da haklarını aramaya başladığını görüyoruz. Tabi, burada işaret ettiğim kanlı bir eylem ya da gayri kanuni, gayri hukuki bir söylem değil.

Aranan hak şu 3 basit sözcükte anlamını buluyor. Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik…

İstenilen eğitim dizgesinin serbestçe benimsenebilmesi, rehber balıkadam ve benzeri ne işe yaradığı tam olarak anlaşılamayan bir takım mekanizmalar için lüzumsuz paralar ödenmemesi, zaten ticari bi kuruluş olarak onlarca kurum tarafından denetlenirken bir de faaliyetleriyle hiçbir paralellik göstermeyen bir spor federasyonunun baskısından kurtulunabilmesi, güvenli bir şekilde özgürce ticaret yapılabilmesi.

Tüm dalış merkezlerinin eşit haklara sahip olduğu bir yönetim şeklinin benimsenmesi, herkesin oy kullanabilmesi ve kendilerini ilgilendiren kararlar alınırken oy hakkının kullanılabilmesi.

Şunun adamı, bunun yakını gibi ithamlardan uzak, amaçları sadece geçimlerini sağlamak olan dalış merkezlerinin kardeşçe bir araya gelebilmeleri, yardımlaşmaları ve huzur içinde faaliyetlerini yürütebilmeleri.

Ancak şunu herkes bilmelidir ki; artık “Dalış Profesyonelleri Hakları”’nı aramaktadır. “Bildirgesi” yayınlanmıştır. Ticari Dalış Merkezleri Birliği ve yasal platformu olan Derneği kurulmuştur. Tüm dalış profesyonellerine hayırlı olsun.


Yener Çeltikçi
Tel:+90-532-597 73 86
E-Mail: yener@fraterna.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !