Kendisi daha sonra beni ‘Denizi Seviyorum’ Facebook grubuna ekledi. Kalabalık bir grup. İtiraf etmem gerekirse, önce bu grubun sadece ‘denizseverler’ ile ilgili olduğunu sandım. Tabii ki denizi sevenlerden oluşuyor bu grup. Ama, bunun da ötesinde çok önemli ‘sosyal sorumluluk’ projelerinin anlatıldığı, paylaşıldığı, hayata geçirildiği ve değerlendirildiği bir grup. Baştan söyleyeyim. Ertelemeyin.
İlk önce bu linke tıklayıp; ‘DENİZİ SEVİYORUM’ grubuna derhal üye olun. Çocukları seviyorsanız! Sonra da yazımın devamını okuyun.
http://www.facebook.com/home.php?sk=group_175618105822897&ap=1
Berrin Hanım’la yüzyüze tanışmamız, daha sonra oldu. Geçen gün, ‘Divekolik’ dalış merkezinin gerçekleştirdiği ve Cemal Atasoy’un bizlerle paylaştığı ‘Asya Bisiklet Turu Fotoğraf Gösterimi’nde bir araya geldik. Anlayacağınız, bir taşla birkaç kuş vurduk. Hep beraber.
Divekolik, genç ve dinamik arkadaşların kurduğu bu dalış merkezi ile tanışmak, Cemal Atasoy’un bisiklet turu ile ilgili fotoğraf gösterimi/sohbetine katılmak ve Berrin Osmanağaoğlu ile tanışmak.
Berrin Hanım’ı bu vesileyle yakaladığıma memnun oldum. Kendisi, gerçekten çok yoğun olduğu için, böylesi en verimlisiydi. Derhal tanışmak için soru sormaya başladım.
Önce kendisini tanımak istedim:
İstanbul’da yaşiyorum, 9 yıl aralıksız daldım. 5 yıldır sağlık sorunum nedeniyle dalış iznim bulunmuyor. Su altında olamasam da hayatımın önemli bir kısmında su altı var. Karadenizin en kuzeyinde tüm çocukluğumu deniz kenarında yaşadım. Dalmaya geç yaşlarda başladım. Ancak ilk birkaç dalıştan sonra nereye ait olduğumu farkettim.
Sosyal sorumluluk projelerine ne zaman başladınız?
Aileden görerek başladı.Tüm çocukluk ve gençlik yıllarımda birilerine, bir yerlere, okullara, yoksullara, hastalara, düğüne, cenazeye koşan bir aile içerisinden gelince bir şekilde iliklerinize işliyor. Kendimi bildim bileli, bir şeyler yapardım. Aklımın bir kenarında hep olan bir duyguydu. Ancak 5 yıl evvel geçirdiğim rahatsızlık hayata yeniden dönmek ve bir şeyler için çaba sarfetmenin gerekliliğini gösterdi. Sağlıklı insanlar ilgi alanım değil. Sağlık sorunu yaşayan çocuklar, yaşlılar, hayvanlar ve doğaya karşı ilgi besliyorum. Bunlar için bir şeyler yapmanın, insanda daha ulvi hisler uyandırdığını gösterdi. Başımıza gelince öğreniyoruz, buymuş diyoruz.
5 yıldır sürekli düşünüyor ve yazıyorum. Ne yapabilirim? Kimler için? Kimlerle yapabilirim? En kolay bir araya gelebilecek insanlar kimler olabilir? ‘Ha demede’ organize olabilen insanlar. HOBİ grupları, dalıcısı, yelkencisi, bisikletçisi, motorcusu. Kendi dünyamın insanlarıyla başlamak anlamlıydı.
Kuruluş amacını öğrenmek istedim.
Berrin Hanım kuruluş değil ‘bir araya gelmek’ olarak tanımlıyor bunu.
Kuruluş demek doğru olmaz. Bir araya gelmek demek daha doğru olur. Bir sosyal paylaşım sitesinde “Denizi Seviyorum” proje grubunu oluşturdum. Katılım projelerimiz, duyuruları sırasında çevresine duyarlı insanların dikkatini çekiyor ve katılım böyle gerçekleşiyor.
“DENİZİ SEVİYORUM” su altı dostları ve gönüllülerinin oluşturduğu bir gruptur. Amacı: Sosyal sorumluluk projeleri üretip hayata geçirerek ”ÇOCUKLARIMIZA, DENİZLERİMİZE, FLORA ve FAUNAMIZA” sağlıklı bir dünyada sürekli bir yaşam hakkı sağlamaktır.
Projeleri merak ettim tabii. Siz de olsanız, merak ederdiniz. Değil mi? Bir çok sosyal sorumluluk ve çevre projesinin, ’üşenmek, umursamamak, vakti olmamak, önceliği veya bilinci olmamak’ gibi darboğazlara takıldığını düşünürsek, Berrin Hanım’ın bu konuya oldukça gerçekçi yaklaştığını da ayrıca takdir etmemiz gerekir.
Projeleriniz neler?
İnsanlarımız için çevre bilincini artırmak gayeli yapılan projeler kendi başına çok bir anlam ifade etmiyor. Bu gaye ile yola çıkmak başarı getirmiyor. Denizler için bir şey yapmak tek başına gerekli ilgiyi görmüyor. Denizlerin korunması ile beraber; bir başka destek verilmesi gereken sosyal sorumluluklarımızla etkili hale getirebileceğimiz; lösemili hastaları, terk edilmiş ailesi olmayan vakıflarda barınan çocuklar, yaşlı insanlarımızın himaye edildiği kurumlarla işbirliği içinde olmamız gerekli ki, gereken ilgiyi görsün ve sonuçları alınabilsin ve gözlemlenebilsin. Denizler, doğa, ormanlar, hayvanlar çok az sayıda insanın önemsediği şeyler. Sağlık sorunu yaşayan çocuklar, bakım gören yaşlılar, otistik ve özürlü çocuklar, kaza veya hastalık neticesinde kalıcı hale gelmiş bedensel engeli olan ya da doğumuyla hayata böyle gözlerini açmış; kısacası sosyal hayatın içinde bizler kadar olamayan çocuklara ve insanlara ulaşmak gayemiz.
Özellikle çocuklar! Gerçekleştirmeyi arzu ettiğim oldukça fazla projem var. Aşama aşama devam edecek.
Projelerinizdeki ortaklarınızı ne gibi kriterlere göre seçiyorsunuz?
Bir hedef belirleyerek işe koyulmak gerek. Neye ihtiyaçları olabilir? İlgi ve önemsenmek yeterli değil. Oyuncak, kitap, giyecek, okul ihtiyaçları olan malzemeleri temin etmek ve bunları bir etkinlikle sunmak. En önemlisi eğitim ve öğretim çağındaki çocuklarımızı eğlendirirken, yaşadığımız dünyaya karşı sorumluluklarını öğretmek, bilinci artırmak ve ‘motor hareket’ ve düşünce haline getirmek.
Onlara ulaşırken, mutlaka sosyal bir paylaşımla, bir etkinlikle sunmak.
Ne yaparsanız yapın, ne sunarsanız sunun, onlara ulaşmanın yolu ilgilerini maksimumda tutmaktan geçiyor.
Sualtı fotoğraf sunumlarımızdan örnek vermeliyim.
Fotoğraf sanatçılarımızla tanışmaları, onlara sorular sorabilmeleri, meraklarını gidermeleri onların ileride kariyer hedeflerinde yer aldı.
Gayemiz bizler kadar şanslı olmayan insanlara ulaşmak.
Projelerimde ortaklarım iki yönlü:
Birinci sırada; projelerimi gerçekleştirdiğim dostlarım,
İkinci sırada; kimlerle yapılacaksa ortağımız onlar oluyor.
1. sırada olan dostlarımla önce fikirlerimi paylaşıyorum. İstişare ediyoruz. Sonra uygulama geçilecek hale getiriyorum. Elbette ki, projede desteğini ortaya koyan dostlarımla. Lösemili çocuklarımızla olmak için, su altı fotoğraf sunumlarımızda sunum yapacak fotoğraf sanatçılarımızdan rica ettim. Birer eserlerini (50X70 ölçülerinde fotoblok olarak hazırlanmış olarak) çocuklarımıza hediye ettiler. Onların yaşam alanlarında duvarlarında o gün adına birer hatıra.
Merak ettim ben tabii. Hiçbir projenin parasız gerçekleştirilmediği gerçeğini bilerek ve sordum:
Projeler için fon nereden geliyor? Sade vatandaş/dalgıç nasıl katkıda bulunabilir?
Sıfır bütçe ile yola çıktık. Zaten hiç bir projeyi para gereksinimi duymayacağımız hale getirerek yapıyorum. Bu gereksinimi duyduğunuz anda işin rengi değişiyor. Para yanlış anlaşılmalara, amacın dışına taşıran maksatlara yol açabiliyor.
Fotoğraf sunumlarında Ankara ve İzmir için katılan fotoğraf sanatçısı dostlarım kendi masraflarını yaparak katıldılar. Kısacası cebimizden harcıyoruz.
E tabii bütçe ‘SIFIR’ olunca da, bu işin tanıtımının bütçesi de ‘SIFIR’. Peki, kimler, nasıl duyacak projeleri?
Projelerinizi nerelerde duyuruyorsunuz?
Su altı insanları olarak zaten bir su altı çevresine sahibiz.Tüm su altı mail gruplarında, facebook sosyal paylaşım sitesinde “Denizi Seviyorum” proje grubumuzda:
http://www.facebook.com/home.php?sk=group_175618105822897&ap=1
Grup üyelerimizin kendi sosyal çevrelerinde ve kişisel sayfalarında.
Yani arkadaşlar, projelere katılmaya vaktiniz olmasa bile, BİR tıkla paylaşıp, ‘iyilik’ yapabilirsiniz. Hatta bu kendinizi çok iyi hissettirecek.
Facebook dışında da, twitter, linkedin, friendfeed vs vs. nerede isterseniz, projelerin duyurulmasına yardımcı olabilirsiniz.
Sizleri bilmem. Ama iğneyi yine kendime batırarak söylüyorum ve itiraf ediyorum. BEN ÜŞENGECİM!
Bilinç nasıl oluşur? Üsengeçlik ve çekingenlik nasıl yenilir?
Yetişkinler için çok fazla yapılabilecek birşey yok.Ya hakikaten çevreye duyarlı, yaşadığı dünyaya sorumluluk duyan bir düşünce yapısına sahipse, ne yapması gerektiğini anlatmanız gerekmiyor. Üstüne düşen sorumluluğu yerine getiren insan buluyorsunuz karşınızda.Ya da tamamen duyarsız, bencil, sadece kendi yaşamı üzerine odaklanmış insanla karşılaşıyorsunuz. Yol gösterseniz de o an için projede yer alıyor ve değişiklik geçirmişliğiyle kendi yalnız dünyasına, içine dönüyor. Sonrasında kendi yaşamına odaklı devam ediyor.
Bir de duyarlı ancak ne yapacağını bilmeyen, belki de üşenen, çekinen insanlarımız var. Onları doğru bilgilendirir, projelere katılımını sağlarsanız bu çabadan haz alarak devam ediyorlar.
Eğitim, gelir düzeyi vs vs. hiç bir şeyle ilgisi yok duyarlı olmanın.Tamamıyle insanın kendi yaşamına duyduğu özenle ilgili. Vicdanıyla, anasına, atasına, ecdadına vefasıyla ilgili. Kendisi için bunları hissetmiyorsa bir başkasının yaşamına karşı zaten sağır oluyorlar. Çocuklar üzerinde yoğunlaşmak gerek. Anne ve babalar onların istekleri için yaşıyor. Pazarlama stratejileri artık çocuklara ve kadınlara göre planlanıyor. Çocuk ve anne istekleri ön planda. Yapılabilecek birşeyler varsa, elbette çocukları bilgilendirerek, eğlendirerek, tüm projelere dahil edilerek, bizzat yaşatarak bilinç oluşturulabilir ya da oluşmuşsa, artırılabilir. Üşengeçlik ve çekingenlik elbette var. İnsanlar çok sosyal bir yaşam sürüyor gibi görünmekle beraber aslında kendi içlerinde yalnız ve kendilerine bile yabancılar. Güven eksikliği, sürekli savunma hali insanların yalnızlıklarına ve güvensizliklerine işaret ediyor. Yardımsever, fedakar insanların iyi niyetleri oldukça zarar görmüş doğal olarak savunmada; ya da geri planda kalmayı tercih ediyorlar. İnsanların sosyal yaşamlarına bir aktivite olarak bu duyguları sokabilmeleri halinde ciddi bir çaba ortaya çıkacaktır.
Bunlar Berrin Hanım’ın görüşleri…
‘E peki madem’ dedim: Geleceğin çocuklarına ne bırakmalıyız? Onları nasıl eğitip bilinçlendirelim?
Geleceğin çocukları??? Bizlerin yaşam şansı ne kadardır? Bizler sağlıklı yaşayamadığımızda geleceğin çocuklarını, ne doğurabilir ne de yetiştirebiliriz. Kendimiz için çabalarsak, geleceğin çocuklari için çok özel gayretlere gerek olmayacaktır.
Berrin Hanım, sevecen tavrının altında, gerçekçi. Ben derim ki; sadede gelelim. Adres verelim ki, aksiyona dönüşsün!
Başarı kriterleriniz var mı? Projelerinizin başarısını neye göre ölçüyorsunuz?
‘’3 Mavi 1 Umut’’ projesi bir başarıdır. Medya ile biz hiç direk iletişim kurmadığımız halde bir dalış eğitmeni arkadaşımızın çalıştığı basın kuruluşuna rica etmesi haber yapılmasını sağladı. Sonrasında bir televizyon kanalı projemizi anlatmamamız için davet etti. Projenin yürütüldüğü yörelerde yerel basın haber yaptı.
‘’3 Mavi 1 Umut’’ nedir?
‘’3 Mavi 1 Umut’’ oyuncak kampanyasında, merkez olarak dalış okulları/dalış merkezleri kullanılarak, lösemili çocuklara koli koli oyuncak toplanmıştır. Detaylar için grubumuzu ziyaret ediniz.
‘Denizi Seviyorum’ ismini neden verdiniz?
‘’Kavuşturduğu, beslediği hayat verdiği için…
Kıyısında huzuru,
Maviliğinde sükuneti yaşattığı için…
Enginliğinde acizliğimi,
Derinlerinde haddimi bilmeyi öğrettigi için,
O maviliği çok sevdim…
Sevginin sadakatle, vefa ile yüceldiğini öğrendiğimde…
Sevilmen, korunmak icin sadaketimle söz verdim.
Vefa borcumu böyle ödeyebilirim’’ diye
” DENİZİ SEVİYORUM” dedim.
Size nasıl ulaşırlar?
Sosyal paylaşim sitesi Facebook’ta “Denizi Seviyorum” proje grubumuza katılabilirler,
http://www.facebook.com/home.php?sk=group_175618105822897&ap=1
Ayrıca, kişisel profil sayfamdan ulaşabilirler,
berrinosmanagaoglu@yahoo.com
berrinosmanagaoglu@gmail.com e-posta adreslerimden ulaşabilirler.
Berrin Hanım’ın yoğunluğunun nedenini bir kere daha anladım. Her yazılan yoruma, her yapılan katkıya cevap vermeyi ihmal etmiyor.
Esra Tunalıgil
Şeffaf Gazete