17 Şubat 2015 Salı
– TOLGA FAHRİ ÇAKMAK- turizmhaberleri.com/Bartın
TURİZMİN TURSAB İLE İMTİHANI…
Ülkemiz için turizmin ne kadar önemli ekonomik bir güç olduğunu anlatmaya gerek bile yok. Sahip olduğu somut ve soyut kültürel miraslar ve doğal güzellikleri sayesinde pek çok destinasyonu, uluslararası arenadaki ikamesi konumunda bulunan diğer destinasyonların çoğu zaman bir adım önündedir. Ne var ki uzun yıllar eldeki bu potansiyeli gerek kitle turizmi gerek 1980 sonrası turizm politikaları ile son derece har vurup harman savurduk.
Kıyılarımızı mahvetmekle kalmayıp sürdürülebilir politikaları umursamadık, kültürel miraslarımızın çalınmasını adeta izledik. Çünkü elimizde o kadar çok vardı ki gidenin yerini alacak başka bir eser, başka bir buluntu ya da başka bir sahil, koy illaki bulunurdu.
Son dönemde bu bilincin değişmeye başladığı yönünde izlenimler edinmeye başlamıştık. Özellikle geçen aylarda TURSAB’ın yaptığı öz eleştiri önemliydi. Ülkece kıyılardaki turizm politikalarında hatalar yapıldığının altı çizilmiş, kültür turları aracılığı ile Anadolu nun içlerine yönelen turizm hareketliliklerinde bu hatalardan dersler çıkartılarak ilerlenmesi gerektiği altı çizilmişti.
Fakat bu gün aynı kurum, 1618 sayılı konundaki değişiklik taslağı ile daha önceki açıklamalarında çizdiği o iyimser yapıdan bambaşka bir boyuta geçmiş durumda. Amacı turizme yön vermekten öte rehberlere “haddini bildirme ” yönüne kaymıştır. Dahası sanki dün kurulmuş bir kurummuş gibi amatörce, çok açık ve net bir şekilde turizm felsefesine, işleyişine, geleceğine darbe vuran bir istek ile bakanlığın karşısına çıkmakta.
TEHLİKENİN ADI “REHBERSİZ TURİZM ”
TURSAB mevzuat güncellemesi adı altında yeni bir 1618 sayılı kanun ile karşımıza çıkıyor. Hem de rehberlik mesleği bitirerek. Taslak sahiden inanılası değil. Hazırlayan avukatların deneyimlerinin bu kurumca sorgulanması gerektiği gibi acentaların da taslak diye bunu karşılarına çıkartan yönetim kurulunu sorgulaması gerektiğine inanıyorum.
Peki neden bu kadar tehlikeli bu taslak. Çünkü TURSAB 11 kişiden az sayıdaki gruplarda rehber bulundurma zorunluluğunu kaldırmak istiyor.
Kaçak acentacılık faaliyetlerinde denetimsiz araçlar ile yapılan kazalarda onlarca vatandaşımız ve turistimiz hayatını kaybederken ve bu hususta kaçak acentacılık konusunda bu derece ince eleyip sık dokuyan örgüt her şeyin kalemine göre uygunluğu hususunda rehberleri nasıl göz ardı ediyor anlamak mümkün değil.
Öncelikle TUREB e burada çok ciddi bir görev düşüyor! Nedir bu?
Acilen bir eğitim programı tertip edip bu taslağı teklif olarak sunan gruba Rehber kimdir? Neden olması gerekir? Bir grup neden Rehber eşliğinde gezmelidir? Gibi çok temel lise- meslek yüksekokulu seviyesinde bir eğitim programı düzenlemeleri gerek. Çünkü öyle görülüyor ki maalesef acentalar hala 80 dönemi hatalı turizm politikası zihniyetinden bir adım ileri gidebilmiş değil. Hala sürdürülebilir turizmden bir haber ülkeye turist getirmekte ve salt kar odaklı, geleceği hesaba katmaksızın hareket edilmekte.
Bu isteğin meslek yasasını çıkartan TUREB’e karşı TURSAB’ın ciddi bir misillemesi olduğu acı bir şekilde ortadadır. Amaç turizmin daha iyi yerlere taşınması değil rehberlerin burnu sürtsün de “İŞVERENLERİNE ” başkaldırı nedir görsünler mantığıdır. Oysa turizm endüstrisinin alt sektör ve birimlerinin sacayakları gibi birbirlerine nasıl ihtiyaçları oldukları, biri olmazsa sistemin çökeceği gerçeğini kavrayamayacak kişilerin yönetici koltuklarında oturduklarını sanmıyorum. Öte yandan acentalar “patron ” rehberler “işçi ” bakış açısından sıyrılmak gerekliliği bir kere daha ortaya çıkmakta. Acentalar nasıl hizmet üretip satıyorsa rehberlerde aynı şekilde bir hizmet satmaktadır. Bu hizmeti de acentalar rehberlerden “ SATIN ALMAKTADIR ”
Peki rehber neden var? Amacı nedir? Veya bu yasa taslağı onanırsa bizi neler bekliyor?
Bunun için biraz daha gerilere Cumhuriyet öncesine gitmekte yarar var. 19. yüzyılda özellikle İstanbul a Avrupa dan gelen bir turist kitlesi ile karşılaşıyoruz. Gelen turistleri ise Osmanlının azınlıklarının gezdirdiği, rehberlik ettiği fakat bu eylem sırasında azınlık gruplara ait rehberlerin tamamen Osmanlı aleyhinde adeta propaganda yaptığı bilinmektedir. Yanlış tanıtım olumsuz imajı doğurmuş ön yargılı Avrupa, Osmanlıya ve bu toprakla daha da düşman kesilmiştir. Cumhuriyetin kurulup turizm üzerine düzenlemelerin yapılması ile beraber rehberlik mesleğinin yapılabilmesi için “ Türkiye Cumhuriyeti ” vatandaşlığı mecburiyeti de bu sebeple getirilmiştir. Böylece Anadolu lu rehberler kendi değerlerini olması gerektiği gibi anlatacak aleyhimize işleyen propaganda lehimize çevrilecektir.
Yani rehberlik sadece bir meslek değil milli bir görevdir.
Tursab bu yasa taslağı ile ilerici bir bakış açısından ziyade çağ dışı kalmış, yüz yıl öncesi bir uygulamayı tekrardan Türk turizmine katmaya çalışmaktadır. Rehber zorunluluğu olmayan ufak gruplar kendi rehberleri ile rahat rahat gezilerini yapabilecek, olumsuz propagandalar, tek taraflı yanlış ve yanlı bilgelere tekrardan kapı aralanacaktır. Yazımın başında sürdürülebilirlikten yoksun acentacılık mantığı dediğim olay tam olarak burada karşımıza çıkmaktadır. Rehber gücünü kırıp daha fazla kazanmayı amaçlayan TURSAB acaba bu yasa taslağının bahsettiğim gibi sonuçlar doğuracağını hiç hesaba katmış mıdır?
11 kişiden az olan gruplar bu taslak ile kimlere emanet edilecek? Anlatımları kim yapacak? Sürdürülebilirlik ilkesi ne olacak? Müze ve ören yerleri dışında doğayı da içine alan paket turlarda bu grubu doğada kim organize edecek? Bu esnada doğaya verilecek olası zararı kim telafi edecek?
Rehbersiz grubun başına bir şey geldiğinde bunun hesabını Tursab nasıl verecek?
Daha kaçak rehber sorunsalını çözememiş turizm endüstrisinde rehbersiz turları yasallaştırmak hareketi ile ne yapılmak isteniyor anlamak elde değil.
Son olarak bu konuyla ilgili daha öncesinde İRO ve ANRO ‘nun imzaladıkları protokoller ile bu noktaya gelineceğinin altını defalarca çizmiştim, çizmiştik. Gelecek muhasebesini yapan her rehberde buna katılmıştı. Acemice yapılan protokollerin rehberlere geri dönüşünün olacağını söylemiştik. Bu dönüş düşündüğümüzden de küçük düşürücü bir seviyede oldu o da ayrı bir mevzu. İlgili odaların başkan ve yönetim kurulu üyeleri sanırım bu gün yaptıkları hatanın ve eleştirilere kulak tıkamanın sonuçlarını görebilmektedirler!
Yazımın başlığına dönecek olursam, evet bu gün Türk Turizmi Tursab ın bu yasa taslağı çerçevesinde bir imtihan vermektedir. Şayet bu yasa olduğu gibi kabul edilirse, kıyılarda yapılan hatalardan sıfır ders çıkarttığımızın tescilleneceği gibi kültür temelli turizm aktivitelerine de çok büyük bir hata ile giriş yapacağız. Rehberleri gruplardan ve otobüslerden uzaklaştırarak müze ve ören yerlerine hapsetme çabası bir turizmcinin turizme verebileceği en büyük zarardır. İlgili ve bilgili kişilerin en kısa zamanda bunu fark etmesi dileği ile.
Kaynak: turizmhaberleri.com